Mercedes’in tüm zamanların ikonik otomobillerine göz attığımızda Mercedes-Benz 540K Spezial Roadster,710 SSK Trossi Roadster, 300d ‘Adenauer’, 600, 230 SL ‘Pagoda’, R107 SL-Class, 600 (W100), 300 SEL 6.3 (W109), 280 SE 3.5 (W111), 450 SEL 6.9 (W116), 560 SEC (C126), 500E (W124), 190E, W124 500 E, CLK GTR (C297), C36 AMG, SLR McLaren (C199),AMG SLS gibi birçok özel modeli saymak mümkün. Ancak öyle bir model var ki mühendisliğin ve zarafetin kusursuz birleşimi ile sadece Mercedes tarihinin değil dünya otomotiv tarihinin en özel otomobilleri arasında ilk sıraları yer alıyor. Tasarım olarak zamanın çok ötesinde, koleksiyonerler arasında kutsal kâseye sahip olmak gibi bir anlam taşıyan, sanat eseri tadında, sonsuza kadar genç kalacak, ebedi gençlik pınarını bulmuş ender elit otomobillerden biri; Mercedes-Benz 300SL Coupe
Stuttgart merkezli Mercedes, yeni spor arabasını ilk kez Şubat 1954’te New York’taki Uluslararası Motor Sporları Fuarı’nda tanıtırken muhtemelen bu aracın tüm zamanlarda otomotiv dünyasının ikonu olacağını tahmin etmiyordu. Düz, hafif ve zarif gövdesiyle 300 SL, milenyum sona erdiğinde bile çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmedi ve 1999’da “Yüzyılın Spor Arabası” seçildi. “Gullwing” (Martı Kanatları) adı verilen kapıları gökyüzüne doğru açılarak özel olarak tasarlanmış çok şık bir iç mekânı ortaya çıkaran o temel ilham verici dokunuşuyla bu unvanı sonuna kadar hak ediyor. 300 SL’nin ortaya çıkışı, okyanusun diğer yanındaki önemli bir hayranıyla bağlantılıdır. Mercedes-Benz’i yarış kupası üzerine oturtulmuş imajda bir otomobil üretmeye teşvik eden kişi Amerikalı ithalatçı Maximilian E. Hoffman’dı. 1954 ve 1957 yılları arasında yalnızca 1.400 adet 300SL Coupe üretilmiş olsa da bu sıra dışı otomobilin ruhu bugün hala yaşamaya devam ediyor ve tasarım detayları farklı markaları etkilemeye devam ediyor.
Mercedes-Benz 300SL Coupe aslında başlangıçta özel olarak üretilmiş bir yarış spor otomobili (W 194) olarak tasarlanmıştı. 1952 senesinde bu özel coupe yılın önemli yarışlarında etkileyici bir başarı rekoru kırdı. Bern’deki Grand Prix’de 300 SL podyumu tartışmasız bir şekilde ele geçirdi, Le Mans 24’te şaşkın bakışların önünde birinci-ikinci bitişleriyle desteklenen muhteşem bir performans sergiledi. Nürburgring’de bunu ileri götürerek birinci-ikinci-üçüncü olarak perçinledi ve yeni Mercedes yarış spor otomobili Meksika’daki Carrera Panamericana’da da bir zafer daha kazandı. Tüm bunlar Mercedes-Benz için motor sporlarına görkemli bir dönüş anlamına geliyordu ve markanın İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki oldukça başarılı döneminde kaldığı yerden devam ettiği anlamını taşıyordu.
Başlangıçta Mercedes’in 300 SL’yi seri üretime sokmak gibi hiçbir planı yoktu. Ancak Mercedes-Benz otomobillerinin Amerika resmi ithalatçısı Maximilian (“Maxi”) Hoffman uzun zamandır Daimler-Benz Yönetim Kurulu’na Amerika’daki zengin müşterilerine sunmak için özel bir spor otomobil üretmeleri konusunda “Burada ihtiyacımız olan şey; harika bir Mercedes-Benz spor otomobil” diyerek lobi yapıyordu. 300 SL yarış otomobili bu fikre ve projeye mükemmel şekilde uyuyordu. Uzun tartışmaların ardından, seri üretim 300 SL (W 198) ve daha küçük, üstü açık bir spor otomobil olan 190 SL (W 121) için yönetimden yeşil ışık yakıldı.
İki modelin de Yönetim Kurulu projeye onay verdikten sonra altı aydan kısa bir sürede prömiyerlerini yapmak gerekiyordu. Hedef, 6-14 Şubat 1954 tarihleri arasında New York’ta düzenlenen ve o zamanlar Amerika’nın en önemli otomobil fuarı olan Uluslararası Motor Sporları Fuarı’na yetişmekti. Mercedes-Benz mühendisleri başarıyla bu zamanla yarışmanın zorluklarına 5 ay gibi kısa bir sürede göğüs gerdiler ve fuar açıldığında 300 SL ile küçük kardeşi 190 SL, hayran kitlesinin önünde podyuma çıkmaya hazırdı. Seri üretim Ağustos 1954’te Sindelfingen’de başladı ve fiyat 29.000 Mark olarak belirlendi. Bu fiyat o zamanlar için oldukça büyük bir miktardı, özellikle de Mercedes-Benz’in yeni modeli Merce 170 Vb’nin 7.900 Mark’a satışa sunulduğu göz önüne alınırsa.
300 SL’nin gövdesi, sürtünmeyi en aza indirmek amacıyla aerodinamik olarak geliştirildi. Sonuç, minimal detaylarla aerodinamik bir form, tasarım özetine sadık kalan ve günümüze kadar güzelliğini ve çekiciliğini koruyan bir otomobildi. Harika oranlara sahip ve son derece dinamik bir tarza sahip olan 300 SL, agresif, ileriye doğru fırlamaya hazır ve tek bir kalıptan çıkmış gibi duruyordu.
Bu yeni spor otomobilin kalabalıkları çeken en önemli tasarım özelliği karizmatik, yukarıya doğru açılan ve “martı kanadı” adı verilen kapılarıydı. Kanat kapılar sadece stilistik bir dokunuş olmaktan ziyade, 300 SL tasarımının temel öğesini temsil ediyorlardı ve düşünülenin aksine bir zorunluluktan doğmuşlardı. Otomobilin alüminyum kaplaması, aracın yanlarından normalden çok daha yükseğe çıkan boru şeklindeki bir şasinin üzerine gerilmişti ve bu da geleneksel kapıların takılmasını imkânsız hale getiriyordu. Mühendislerin bu soruna cevabı ise yukarı doğru açılan bir kapı konsepti tasarlamak oldu. Otomobilin yan görünümünün zarafeti bir kapı kolu tarafından bozulmasın diye gizli bir çekme kolu aplike edildi. Çekme kolu ile kilit serbest bırakıldığında kapı teleskopik bir yay yardımıyla yukarı doğru açılıyordu.
300SL’in Rudolf Uhlenhaut tarafından tasarlanan boru şeklindeki şasisi hem ağırlığı minimuma indiriyor hem de maksimum dayanıklılık sağlıyordu. Bir dizi ince borunun üçgenler halinde kaynatılmasıyla oluşan bu uzay şasi tüm sıkıştırma ve çekme kuvvetlerine dayanıklı bir sertlik sağlıyordu. Standart SL’de şasi tartıda yalnızca 82 kilogram gelirken, sürüşe hazır durumdaki komple araç 1.295 kilogram ağırlığındaydı. 300 SL’nin gövdesi büyük ölçüde yüksek kaliteli sacdan yapılmıştı, ancak motor kaputu, bagaj kapağı ve kapı eşikleri ile kapılar içi deri panellerin montajı için alüminyum kullanılmıştı. Küçük bir ek ücret karşılığında, opsiyonel olarak tüm gövdenin hafif alaşımdan yapılması tercih edilebilmekteydi. Bu da aracın toplam ağırlığını 80 kilogram azaltıyordu. Yalnızca 29 SL müşterisi bu opsiyonu tercih etti ve bugün bu opsiyonlu araçlar koleksiyonerler tarafından en çok aranan ve oldukça nadir bulunabilen otomobiller haline geldiler.
300 SL’nin teknik alt yapısı, o zamanlar birçok devlet ve iş insanının tercihi olan ve “Adenauer Mercedes” olarak da bilinen Mercedes-Benz 300 (W 186 II) Sedan’a dayanmaktaydı. Üzerinde bir dizi değişiklik yapılmış altı silindirli motor, zamanın ötesinde bir teknik geliştirmeyle yönlü enjeksiyon sistemiyle değiştirilen karbüratör bunların başında geliyordu. 300 SL çıkış ve verimliliği artıran doğrudan yakıt enjeksiyonuyla donatılan dünyanın ilk dört zamanlı seri üretim binek otomobiliydi. Bu yeni teknolojik değişiklikler çıkışı 158 kW’a (215 hp) ve aracın maksimum hızını arka aks oranına bağlı olarak 260 km/saate kadar çıkaracak ve 300SL’i döneminin seri üretim en hızlı otomobili haline getirecekti. O yıllarda seri üretim bir otomobil için hız rekorunun sahibi 200 km/s’ye (124 mil/s) ulaşan 1949 Jaguar XK120 modeliydi. 300 SL bu rekoru 60 km/s’den fazla bir farkla alt üst edecekti. Müşteriler SL’lerini beş farklı orandan biriyle sipariş edebiliyorlardı. Standart 1:3.64 varyantı, öncelikle hızlı ivmelenme sağlamak ve 235 km/saate ulaşmak için ayarlanmıştı. 1:3.89 ve 1:4.11 oranları daha da hızlı ivmelenme için tercih sebebiydi; 1:3.42 seçeneği ise çok daha yüksek bir azami hız sunuyordu. Oran 1:3.25 olarak ayarlandığında ise çok daha da yükseldi ve otomobil 260 km/s’ye ulaşabiliyordu. Ancak, bu varyant ivmelenmeyi azalttığı için şehir içi kullanımını oldukça keyifsiz hale getirecek ve zorlaştıracaktı. 300 SL, 100 km/s hıza sadece 10 saniyede ulaşabiliyordu ve yapılan testler yakıt tüketimini 100 km’de ortalama 15 litre olarak vermekteydi. 100 litrelik yakıt deposu otomobilin arkasına yerleştirilmişti ve ekstra bir ücret karşılığında 130 litreye kadar genişletilebiliyordu.
Motor, standart ölçülerde bir otomobilin kaputunun altına sığabilmesi için 45 derece sola yatırılmak zorunda kaldı ve bu yüzden yolcu tarafındaki ayak boşluğundaki alan oldukça azalacaktı. SL’nin ağırlık merkezi neredeyse tam otomobilin ortasındaydı ve bu yüzden hızlı viraj alma için mükemmel bir temel oluşturuyordu. Kaslı bir otomobile uygun olarak sportif bir ayarlamayla kampana frenler performans için ayarlanmıştı. Daha sonra 1961 yılı versiyonlarında disk frenlerle değiştirilecekti.
300 SL’nin iç mekânı kendince minimal bir gösterişe sahip olmasının yanı sıra asıl olarak sağlamlık temel alınmıştı. Standart kumaş koltuk döşemesi üç kareli desen seçeneğiyle mevcuttu ancak çoğu müşteri bunun yerine deriyi tercih etti. Gövde boyası standart olarak gümüş metalikti ancak kırmızı, koyu mavi ve siyah seçeneklere de sahipti ve bu renkler daha popüler olacaktı.
Her şeyden önce 300 SL bir spor otomobildi ve yer sıkıntısı yüzünden otomobile girmek biraz zordu. Direksiyon simidinin aşağıya katlanıyor olması bu sorunu nispeten çözecekti. Sürücü oturabildiğinde ergonomik olarak etkileyici bir şekilde yerleştirilmiş bir kokpit alanıyla karşılaşıyordu. İki kollu direksiyon simidi kolların erişebileceği tam doğru mesafedeydi. Döşeme rengindeki dashboard ve göstergeler Alman mühendislerinin ince hesaplarıyla son derece düzenli ve net bir şekilde düzenlenmişti ve oldukça şıktı.
Yola çıktığınızda, neden SL harfleriyle taçlandırıldığını (“SL” kısaltması “Super-Leicht” / Süper Hafif anlamına gelmekteydi ve uzun süre S’in anlamının Super mi Sport mu olduğu tartışıldı) anlamak hemen mümkündü çünkü otomobil gerçekten sportif ve hafifti. 215 beygir gücü üreten bir motor, arka aks oranının doğru seçimi ve yaklaşık 1.300 kilogramlık toplam ağırlıkla, hızlanma yeterince etkileyiciydi. Olağanüstü tork, her hızda iyi bir çekiş gücü sağlıyordu. Direksiyon ve süspansiyon, arabanın yola güzelce sarılmasını sağlıyordu. 300 SL hem spor hem pratik hem de kullanımda sürücünün enerjisini boşuna emmeyen yüksek hızlı bir tur aracıydı. Bagaj, koltukların arkasındaki ek bagaj alanıyla tamamlandığı için yeterince büyüktü. Ayrıca, mevcut alandan en iyi şekilde yararlanmak için tasarlanmış, özel yapım bir deri bavul şeklinde bagaj seti sipariş edebilmek mümkündü.
Otomobil tarihine geçmiş bir stil ikonu olan 300SL Coupé sadece hızı değil, onu döneminin ötesine taşıyan bir güzelliğe dönüştüren uzun burun yapısı, kıvrımlı hatları ve çıkıntıları, aerodinamik yapısı ve krom detayları ile şıklık ve zarafeti de temsil ediyordu. Büyük üç köşeli Mercedes yıldızına sahip ön ızgara, Mercedes-Benz’in kimliğinin cesur bir ifadesiydi.
300 SL için dönemin otomotiv basını övgüler yağdırmak için birbirleriyle yarışıyordu. Autosport “300 SL’nin dış formu oldukça harika ve performansı neredeyse inanılmaz. Otomobilin yapısı ve üretim kalitesi birinci sınıf ve tüm konsept yeni fikirlerin tavizsiz bir şekilde hayata geçirilmesinin bir temsili”, test sürüşünden sonra Road & Track “Rahat bir iç mekân, dikkat çekici derecede etkileyici ve inanılmaz yol tutuş özellikleri, hafif ve hassas direksiyon ile otomotiv endüstrisinin sunduğu en iyi otomobillerle aynı seviyede – hatta daha da gelişmiş – performans özellikleriyle tamamlanmış bir otomobile bakıyoruz. Söylenecek tek bir şey kaldı: Geleceğin spor otomobili gerçek oldu. Uzay çağında yaşıyor gibiyiz. Bu otomobil sürücüsünü adeta gelece ışınlıyor” ve Auto, Motor und Sport; “Mercedes 300 SL, çağımızın en rafine ve aynı zamanda en ilham verici spor otomobili – bir otomotiv rüyası.” yazacaktı. The New York Times ise 1954’te şöyle yazıyordu: “300SL, Avrupa mühendisliğinin ulaştığı en yüksek noktalardan biri. Bu yalnızca bir otomobil değil; hız, zarafet ve aklın birleşiminden doğan bir sanat eseri.” Yakın dönemde ise Top Gear’ın sunucularından James May, 300SL için şu yorumu yapacaktı: “Eğer otomobil tarihinde bir Louvre Müzesi olsaydı, bu araç başköşede olurdu.” 300 SL herkesi etkilediği gibi sanatçıların hayal gücünü de ele geçirdi. Andy Warhol, 300 SL’yi “Arabalar” serisinde kullanarak onu popüler kültürde sonsuza dek kutsallaştırdı.
Üretimden çıkan ilk 300 SL’ler 1954 yılında Avrupa’da satılırken, Maxi Hoffman ilk müşterisi otomobilini Mart 1955’te teslim alacaktı. Zaman içerisinde toplam 1.400 Gullwing üretim hattından çıktı ve bunların aslan payı olarak yaklaşık 1.100 adeti Amerika’ya gidecekti. Hoffman öngörülerinin neticesini almış ve pazarın otomobile verdiği tepkiyi son derece iyi değerlendirmişti. Kısa bir zaman sonra otomobillerinde biraz daha fazla konfor, daha büyük bir bagaj ve cabriolet versiyonu isteyen seçici müşterilerinin beklentilerini hızlı bir şekilde değerlendirecekti. Hoffman mesajı Stuttgart’a iletti ve talebi bir kez daha meyvesini verdi. 1957’de tanıtımı yapılan 300 SL roadster (W 198 II)… 300 SL’nin yarış genleri, dünyanın dört bir yanından ünlü yarış sürücülerini heyecanlandıracaktı. 300 SL, ilk kez 1955 yılında dönemin popüler yarış etkinliklerinde boy gösterdi ve başarıyı hemen tattı.
300SL, popüler kültürde kendine geniş bir yer buldu. Özellikle 1950’li ve 60’lı yıllarda Hollywood yıldızlarının ve sanatçıların ilgisini çekti. Filmlerde, reklam kampanyalarında ve moda çekimlerinde sıkça yer aldı. Otomobilin estetik yapısı ve lüks algısı, onu sadece ulaşım aracı değil; statü, zevk ve başarı göstergesi haline getirdi. Bugün dahi, retro tasarımlı afişlerde, koleksiyon ürünlerinde ve moda tasarımlarında 300SL’e sıkça referans verilmektedir. Mercedes-Benz 300SL Coupé, sadece zengin değil, aynı zamanda stil sahibi olanların tercihi oldu. Hollywood’un altın çağının en ikonik aktörlerinden biri olan Gable, 300SL’in ilk sahiplerinden biriydi. Sophia Loren, İtalyan sinemasının altın yüzü, dönemin en gözde aktrislerinden biri olarak 300SL ile özdeşleşecekti. Oyunculuğu kadar motor sporlarına olan ilgisiyle bilinen Paul Newman da bu efsanenin ilk sahipleri arasındaydı. Ünlü moda tasarımcısı Ralph Lauren’in koleksiyonunda birden fazla 300SL yer aldığı biliniyor. Otomobil koleksiyonuyla tanınan ünlü komedyen Jay Leno; 300SL’i “sürüş zevki kadar tarihsel önemi de olan bir parça” olarak tanımlayacaktı.
Mercedes-Benz 300 SL, kısmen yarışlardaki başarısına, ancak en önemlisi de çarpıcı tasarımının büyüleyici cazibesine ve gücüne bağlı olarak, montaj hatları durma noktasına gelmeden çok önce efsanevi bir statüye kavuşmuştu. 300 SL, 70 yılı aşan bir süredir dünyanın en çok aranan ve en yüksek puan alan otomobilleri arasında sayılıyor ve pazardaki en saygı duyulan klasik otomobillerden biri olarak statüsünü önümüzdeki uzun yıllar boyunca da koruyacak gibi gözüküyor. Bugün Mercedes-Benz 300SL Coupé, klasik otomobil müzayedelerinde milyon dolarlarla alıcı bulan bir hazineye dönüşmüş durumda. Özellikle orijinal kondisyonunda ve nadir renk kombinasyonlarıyla sunulan modeller, 2 ila 6 milyon dolar arasında fiyatlara satılabiliyor. 2012 yılında RM Sotheby’s tarafından düzenlenen bir müzayedede bir 300SL, tam 4.6 milyon dolara alıcı bulmuştu. Aracın bu denli değerli olmasının ardında sadece az sayıda üretilmiş olması değil, onun kültürel, mühendislik ve estetik anlamda simgeleşmiş olması yatıyor.