Emrah Elçiboğa: İçinde Kar Gibi Bir Bulut Saklı…

0
579

Sİnan Dirlik: “Ne o la? Youtube a almayı gözün yemedi mi?” dedin. Madem “eski moda bir röportaj” yapıyoruz, içimden geldi, eski moda bir klişe: Söyle bakalım Emrah, sahiden “Almanya acı vatan mı?

Emrah Elçiboğa: Hahahahaaa… Şahanesin her zamanki gibi. Şimdi bu sözün çıktığı dönemle bugün arasında elbette dağlar kadar fark var ama bana göre içerik olarak değişen bir şey yok. Evet özlemi, hasreti dindirmek adına teknoloji gelişti; artık her gün sevdiklerinle yüz yüze görüşüyorsun, ulaşım kolay 3 saatte yurda varıyorsun, eskisi gibi aman eziliyoruz, itiliyoruz kakılıyoruz durumu yok. Sen ne kadar kendini ortaya koyarsan öyle karşılık alıyorsun. Elbette memleketin gibi değil hiç bir şey ve de asla olmayacak. Bunu bilip, kabullenip yaşamak lazım. Ama asıl soru “biz neden buraya -ya da diğer diyarlara- geliyoruz, buna mecbur bırakılıyoruz. Tercihle zorunluluk arasında fark olduğu muhakkak ve zorunluluk olduğunda o acı asla geçmiyor. He halimden memnun değil miyim? yaşam koşulları ve yaptığım iş sebebiyle asla bunu söyleyemem. Lakin buradan memleketime baktığımda dediğin gibi Almanya acı vatan…

Ülkemde olmasını istediklerimin burada sıradan olduğunu görmek acı…

Memleketim irin deryasına kapılmışken milyonda birinin burada olduğunda sonuçlarının ne olacağını bilmek acı… 

Sanata, sanatçıya, sanat merkezlerine değer atfedilmezken burada el üstünde tutulmak acı… 

Gurbet dediğin yerde -eskiden herkes birbirine sahip çıkarmış- şimdi kendi memleketinden olan insanların seni istemiyor olması acı…

Ülkenin şartları belliyken insanların yerinde sayması neyse de Avrupa’da yıllarca yaşayan insanların hala aynı yerde sayması hatta gerilemesi acı…

Kendi ülkemdeki değerlerin burada olsa nasıl yaşayacağını, nasıl hürmet göreceklerini bilmek acı…

Kısacası buradan dumanı tüten memleketime bakmak acı… Sözün özü Almanya hala acı vatan be Sinan’ım… Bir de bir arkadaşınla kamera karşısında da olsa iki kadeh rakı içip efkâr dağıtacakken onun içtiği rakıyı başka bir memlekette 3’te 1 fiyatına içiyor olmayı bilmek acı…

Emrah Elçiboğa arşivi

Sinan Dirlik: Nasıl yani? Almanya bizi kıskanmıyor mu? Aman neyse politikaya girmeye hiç niyetim yok. Ne zaman gittin sen Almanya’ya? Ne oldu gidince? Merkel davul zurnayla mı karşıladı? “Ooo Herr Elçiboğa, biz de tam sizi bekliyorduk” mu dedi? Yok kendim için sormuyorum tabii, bi arkadaş Almanya’ya yerleşmeyi düşünüyor da onun için şeettim?

Emrah Elçiboğa: Aaa kıskanmaz olurlar mı kuduruyorlar kıskançlıktan. Şimdi herkesin dilinde “Türkler uzaya gidiyor” lafları var. Astral yolculuk yapan sanatçımız niye yok diye geçen gün saatlerce televizyonda tartıştılar. Tam anlamıyla geleli ve yerleşik düzene geçeli 4 seneye yakın oldu. Önceleri beni onlara medeniyeti, çağdaşlığı getiren bir misyoner sandılar. Merkel bisikletini yolladı beni havaalanından aldırmak için. Düşün nasıl bir forsum vardı geldiğimde.

Aslında geldiğimde kısa zaman içinde hiç mesleğime dair çalışmayı ne umut ediyor ne de düşünüyordum. Basit bir işçi gibi bir süre yaşayacaktım gelmeden bunu da ayarlamıştım. Bir temizlik firmasında yaşadığım bölgeye alışıp tanıdıktan sonra işe başlayacaktım. Ama öyle olmadı. Bir gün belediyenin -ki burada belediye ile yönetiliyor şehir ve çok önemli bir kurum- Kültür müdüründen bir mail aldım. Buranın tiyatrosundaki pedagog ve eğitmenlerle birlikte bir toplantı talep ediyor. Tabi aklıma hemen Merkel geldi. Kesin o ayarladı bunu. Benim Türkiye’de -araştırma yapılmış belli ki- tanınmış bir oyuncu ve yönetmen olduğumu birlikte bir iş yapmak isteyip istemediğimi sordular. Ben de madem kıskanıyorsunuz, madem bu kadar ısrar ediyorsunuz eh hadi bir deneyelim dedim :)))

15 gün sonra buluşmak ve fikirleri ortaya koymak üzere sözleştik. O gün gelip çattı. Ben koca bir projeyi sunum dosyaları, maketi, müziği, çalışma planı vs ortaya koyunca. Respect diyip sizi neden kıskandığımızı anladınız mı dediler :)))))))))))

Şaka bir yana işini iyi yaptığın, dürüst ve disiplinli olduğun sürece kimliğine ve de kim olduğuna bakılmaksızın burada arkadaşına kapılar açılır…