Memleket Tarihini Şarkılarla Anlatabilen Adam…

0
306

MİA: Sen de gazetelerimizin gerçekten “gazete” olduğu dönemde çalışmışsın. Hani servislerin olduğu son dönem: Kültür Sanat Servisi. Ki meslekten iyi bilirim, öyle herkese köşe yazdırmazlar Kültür Sanat Servisi’nde..

Murat Meriç: Öyle valla, Kültür Sanat Servisi mi kaldı? Velhasıl böyle kendiliğinden başladı. BirGün’de “şarkılı tarih” yazıları iyice ilerledi. Örneğin Başkan Bush Türkiye’ye geldiğinde “Amerika karşıtı şarkılar” yazısı gibi. Daha sonra daha uzun yazıları Express’e taşıdım, Kasım ayında Atatürk için yazılmış şarkılar gibi. Express varolduğu sürece yazı ve söyleşilerime devam ettim. Bilirsin işte, dergiciliği seviyoruz. Dergicilik yaşadığı sürece de yazarız. Sonuçta internet mecralarını da seviyorum, yazıyorum arada ama basılının hazzı başka. Arşivlerken de ciltli saklamayı seviyorum.

Giderek bu tip yazıları daha çok sevdim, daha çok araştırıp plak bularak yazmaya devam ettim.

MİA: Önce plaklar ve politik tarihimize bağlı hikayeleri, sonra dergi ve gazetelerdeki yazıların. Peki “Şarkılı Memleket Tarihi” etkinliklerin nasıl ortaya çıktı?

Murat Meriç: İlk kez Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Ahmet Nezihi Turan, ilk kez böyle bir etkinlik istedi. “Önümüz 29 Ekim, gel bize şarkılarla Cumhuriyet’i anlat” dedi Hoca, ne diyelim: “Cumhuriyetin Şarklı Tarihi ” diyelim. Sonrasında gelenekselleşen Okan Üniversitesi etkinlikleri başladı, her yıl bir kez gider, seçim şarkıları, kadınlar günü şarkıları vb. anlatırım. Sonra Rauf Kösemen’in Anadolu Üniversitesi’ndeki Tasarım Günleri’nde bu kez “Şarkılı Memleket Tarihi” olarak yaptım. Rauf Kösemen’le beraber Ahmet Nezihi Hoca iki isim babası.  Sonra devam ettim, herhalde bugüne kadar – 2000lerin ortasında bu formatta başladığımı varsayarsan- neredeyse 16 yıldır Türkiye’deki bir çok ilde aşağı yukarı belli başlı üniversitelerin hepsinde “Şarkılı Memleket Tarihi” etkinliği yapmışımdır, ki büyük keyif!

MİA: Nazım’la çok sıkı takip edip çok izlediğimiz için ben biliyorum ama Reportare okuyucularına biraz anlatır mısın, nasıl bir akışı var etkinliğin? İzleyici ile müthiş bir karşılıklı etkileşimi ve interaktif yansımaları olan bir etkinlikten söz ediyoruz sonuçta.

Murat Meriç: Evet, bildikleri bir tarihi bilmedikleri bir yönden anlatıyorum. Dolayısıyla çok enteresan geliyor insanlara. Olay şu: Türkiye’de her olay üzerine yazılmış en az bir şarkı var. Bunların arasında çok sıradan olaylar olduğu gibi, Sivas katliamından Gezi Direnişi’ne Boğaziçi Köprüsü’ne kadar uzanan önemli köşebaşları da var. Hiç bilmediğimiz bir sürü olay hakkında yazılmış şarkılar da var ama, onları keşfetmek zor ama çok zevkli. Örnek vermek gerekirse, kitabın başında yazdığım,  Japonya’da batan Ertuğrul Fırkateyni ile ilgili Japonca bir şarkı yapılıyor! İran’da yayınlanmış Ecevit plağından, Orhan Boran’la Yuki’ye kadar farklı plaklardan anlatıyorum.

( Burada Murat çantasından farklı plaklar çıkarıyor)

Bir de neredeyse her etkinlikte başıma geleni peçetedeki istek halinde  göstereyim: “Abi halay tarzı çal!” peçetesi, gerçekten özellikle clublarda çaldığım her sefer başıma geliyor, evde çerçevede duruyor bu, sana göstereyim diye getirdim. – gülüşmeler-

MİA: “100 Şarkıda Memleket Tarihi” kitabında, bildiğimiz siyasi tarihi bilmediğimiz detaylarla anlatırken şarkılar ve türkülerden yararlanıyorsun. “Türkiye tarihini plaklar üzerinden okuma denemesi” tanımı, iyi bir ana fikir olarak kitabı özetliyor. Bildiğimiz tarih derslerini altüst eden bir tarz bu: Belki de sırf bu nedenle, yaşsız bir kitap, okuyucu yaş skalası çok geniş. Ne hedefliyorsun bu kitapla?

Murat Meriç: Tarihi şarkılarla bütünlemek, geçmişin izlerini şarkılarda sürmek, heyecanlı. Bu heyecanım hayat boyu sürdü, ben de bu heyecanı daha çok insanla paylaşmak istedim. Tarihi böyle okumanın, insanların kafasında daha fazla etki bırakması gibi bir hayal benimki. Dünden bugüne siyasi tarihle bağdaştırarak şarkıları dizdiğin zaman aslında daha önceki yıllarda sahip olup da şimdi yitirdiklerimizi de görüyorsun. Örneğin bugün Demet Akalın veya Serdar Ortaç’ın politik içerikli bir şarkı seslendirmesini bekleyemeyiz, ama eskinin popüler kültür sanatçıları bunu yapmış. Popçular dönüp memlekete bakmıyorlar, oysa eskiden herkes çevresine bakıp şarkı yapmış ve bir otosansür söz konusu değil. Düşününce, bugün içinde “rakı” geçen bir şarkının hiçbir yerde yayımlanmayacağı biliniyor ve buna göre davranılıyor. Cizre’deki savaşı kimse şarkılarında anlatmıyor. Böyle bir şarkı, doğrudan linç nedeni. Bu yüzden mecburen susuyorlar. Bugün liderlerle ilgili şarkı yapılmamasını da aynı nedene bağlıyorum. Mizahın gücü şarkılara eskiden çok yansıyordu, Demirel’e “keltoş” diyen, “Keller başbakan olamaz” diyebilecek kadar cüretkar şarkı var. Şimdi düşünebiliyor musun benzer bir şarkıyı?

MİA: Biz ilk konuştuğumuz zaman, kitap çıkmak üzereydi. Şimdi ne durumda?

Murat Meriç: 1 Mayıs 2016’da Türkiye geneli dağıtıldığına göre, 6. aydayız ve 2. baskıya hazırlanıyoruz. Yayınevinde ve dağıtımcıda kalmadı, kitapçılarda raflarda kalan kitaplar haricinde baskı tükendi, bu hafta yeni baskı geliyor.

MİA. Neye bağlıyorsun bu ilgiyi?

Murat Meriç: Bilmem, belki kolay okunan bir kitap olduğu içindir. İkincisi, güzel bilgiler var, ben de yazarken çok içime sinerek yazdım, olsun elimde bulunsun diye yazmadım, araştırdım, ince ince işledim. Okuyucu yaş skalası geniş bir kitap, çünkü hap bilgi önemlidir, değerlidir, kitapta bir sürü hap bilgi var. Bir şarkıyı inceliyorum ama öncesi ve sonrası da var anlattıklarımda, insanların daha da merak edip araştırmasını hedefliyorum. Diyelim ki 6-7 Eylül olayları ile ilgili bir şarkı, merak etsin açıp okusun, 6-7 Eylül neymiş? Oradan Tanju Duru’yu ayırt edip merak edip araştıran kişi de beni çok mutlu eder. Fazla araştırmasa bile, sadece o maddeyi okuyarak Tanju Duru’nun erken ölümünü de, 6-7 Eylül olaylarından ancak 50 yıl sonra şarkı yazıldığını da öğrenebilir. Ben de kitap için araştırma yaparken öğrendim bunları. Enteresan bulduğum bir hikaye olan Ertuğrul Fırkateyni ile ilgili son dakikada öğrendiğim şarkıyı da baskı hazırlığı sırasında ekledik kitaba. Araştırdıkça öğreniyorsun, kitapla okuyucuya bunu verebildiysem ne mutlu bana.

MİA: “100 şarkıyı seçmekte çok zorlandım” diyorsun, aşağı yukarı kaç şarkı daha var “keşke koysaydım!” dediğin?

Murat Meriç: Bir sürü var! Kitaba ilk giriştiğimizde, 100 şarkıyı nasıl doldururuz diye konuşuyorduk. Fakat öyle bir yere geldi ki, listeyi doldurmak için kullanırız diye düşündüğümüz seçim şarkılarını- ki hepsi çok özeldir- dışarıda bıraktık, çünkü 100 tane sadece seçim şarkısı var! Her seçim başına en az 20-30 şarkı var, partilerin yaptırdığı ve bağımsız yapılan tüm şarkıları da düşünürsen koca bir külliyat çıkıyor.

MİA: 100’den fazla seçim şarkımız var demek, vay ! Belki bu tamamen ayrı bir proje olabilir.

Murat Meriç: Evet, ben talibim buna. Seçim şarkıları afişler, kampanyalar, hepsi bir arada, siyasi tarihi anlatmak için ideal olur.

MİA: Off the record kalabilir belki ama Tarih Vakfı’nın “Sözlü Tarih” çalışmalarına uyabilir mi?

Murat Meriç: Tarih Vakfı’yla ilgili bir yeni bilgi vereyim: Toplumsal Tarih Dergisi “darbe” sayısına “Şarkılarla Darbe Tarihi” yazısı yazdım bile. 15 Temmuz darbe girişimi için sonrasında yapılan şarkılar da dahil, tüm darbelerin şarkılarını yazdım. Şimdi o sayı, Tarih Vakfı tarafından bir kitap yapılıyor. TÜYAP Kitap Fuarı’nda çıkmış olacak.

MİA: Kitap çıktıktan sonra yaptığın “Şarkılı Memleket Tarihi” etkinliklerinde veya imza günlerinde rastladığın, sosyal mecradan gelen aklında kalan okuyucu yorumlarından birkaç örnek anlatır mısın?

Murat Meriç: Çok güzel şeylerle karşılaştım, çok özel hepsi. Gençler kitabı okuyunca aslında Türkiye tarihinin ne kadar dolu olduğunu fark ettiklerini ve ne kadar yeni bilgi öğrendiklerini anlatıyorlar genelde. Deniz Gezmiş’i biliyorlar ama başka birini bilmiyorlar, Ulaş’ı bilmiyorlar örneğin, devamında” Ulaş’a Ağıt”ın Yaşar Kemal tarafından yazıldığını bilmiyorlar.

Geçenlerde beni çok heyecanlandıran bir etkinliğe katıldım, Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’nde, her yıl Ekim ayında kaybettikleri üyeleri için bir anma etkinliği düzenliyorlar. Aralarında en genci benim, bir sürü yaşlı insan karşımda oturuyor ve anlattığım tarihi olayları yaşamış insanlar. Çok korktum! Düşünsene karşında bir ihtiyar heyeti, kollar kavuşturulmuş kaşlar çatık seni dinliyorlar, yanlış bir şey söyleyeceğim veya “o öyle değildi” diyecekler diye korktum. Tam karşımda oturan beyaz saçlı, çatık Atatürk kaşlı bir amca dikti gözünü akıyor, en sonunda onu bile hafif gülümsetmeyi başarınca rahatladım. Etkinlik bitince ilk o amca geldi, “ben çok önyargılıydım, benim yaşadığım tarihi bana anlatıyorsun ama benim unuttuklarımı hatta bilmediklerimi anlattın, çok mutlu oldum” diyerek iki elime sarıldı. Bunlar çok güzel anlar benim için, çok hoşuma gidiyor. 20 yaşındakileri de 70 yaşındakileri de etkiliyor kitap. Sosyal mecra üzerinden de genel olarak aldığım tepkiler çok güzel. Kitabın kapağıyla fotograf çektirip instagrama koyanlar var, çok hoş bu, hayran olduğum kişiler, yazarlar şairler gelip “ne güzel kitap” diyorlar, çok gururlanıyorum. Ercan KesalMahir Ünsal ErişYekta Kopan… Müzisyenlerden Gaye Su AkyolAylin AslımHakan Vreskala…gibi isimler mesela. İzzet Öz örneği de özeldir, ben İzzet Öz dinleyerek, ondan öğrenerek bugünlere geldim, kitabın içinde kendisiyle ilgili bölümler de var, şimdi bu insanın benim etkinliklerime gelmesi, kitap hakkında yorum yapması öyle değerli ki…

MİA: Kitapla bağlantılı yeni projeler, etkinlikler… Neler planlıyorsun yakın gelecekte?

Murat Meriç: Farklı mekanlardaki etkinliklere ve imza günlerine devam edeceğim ama, ilk sana söyleyeceğim yeni bir haber vereyim: 25 Ekim Salı gününden itibaren, bu kitap Açık Radyo’da program olarak yayınlanacak! Teklif Açık Radyo’dan geldi. Her gün, hafta için beş gün, günde beş dakika, bir şarkı bir olay anlatacağım. Bu çok güzel olacak, haftada beş günden günün tarihine uygun, yılda 250 şarkı bulmak gerekecek, çok heyecanlıyım. Olmak istediğim yerdeyim, Açık Radyo ilk kurulduğundan beri hasetle bakarım, şimdi orada programcı olacağım.