Ulvi Yaman – Halil Duranay: Bir bibliyoman mısınız yoksa iyi bir okur musunuz? Bu e-postayı aldıysanız zaten sizi iyi bir okur olarak kabul etmişiz demektir 🙂 Bu iki kavramı nasıl tanımlarsınız?
Ayçe Abana: İkisi de diyebiliriz. Ama sanırım bu standart cevap ???? Mesleğimle ilgili kitapları bulup biriktirmeye başladım önce sonra mesleğim genişledi. Başta ne kadar güzeldi her şey. Oyunculuk kitapları ve oyunlar, tiyatro oyunları çoktu. Eskiler vardı babamdan kalanlar Kelebek vb. tarzı sürükleyici cinai vb???? Ben de klasikleri okumak için lisedeyken kapımıza gelen bir (O zamanlar vardı ama çok da eski değil, hesap yapanı bulurum, kötü konuşurum, kalbini kırarım????) bir ansiklopedi/ciltler dolusu kitabı yalnızca bilmem kaç liraya ve taksitle satan bir beyefendiden tüm önerdiği kitapları almıştım. İlk o zaman kendimi harika hissetmiştim. Kitaplarımın çok borcu vardı bu da benim canımı sürekli olarak sıkıyordu ama yaptığım ek işler ve biraz da harçlık biriktirerek ödeyeceğimi düşünüyordum. Neyse efendim ilk iki ay zar zor, okuldaki çocuklardan haraç da kese kese taksitlerimi ödedim. Ama gel gelelim 3. Ay imkânsızdı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Birkaç arkadaşıma sordum, alırlar belki yarı fiyatına da borçları hafifletirim diye. Kimse ilgilenmiyor. Kimsenin kitapla arasının iyi olmadığını da ilk o zaman öğrendim. Görüyorsunuz kitaba sahip olma süreci bile başlı başına bir eğitim. Ama borç olması berbat bir şey. Annem bizi borca duyarlı yetiştirdiğinden dolayı, önce borç ödenir sonra ekmek alınırdı bizde. Durumum vahim anlayacağınız. Sonra bir akşamüzeri eve geldiğimde kapıda adıma bir mektup buldum. Eyvah benim bilmembirşey Pazarlama’dan. Kitapları satan beyefendinin çalıştığı şirket batmış, eee? Hakları bilmemkim şirketine geçmiş, en kısa zamanda onlarla irtibat kurabilirsem…vb..vb… Bu kez bir vicdan muhasebesi aldı yürüdü. Hala eğitim veriyor kitaplar. Ne yapsam. Şeytana bakarsan sakın iletişim kurma hatta inkar et, anneme benzeyen meleğe bakarsan da saçmalama, kesinlikle hemen kendini ifşa et, geceleri huzurla uyu, çocukların olunca onlardan gözünü kaçırma. İnanılmaz çelişkilerle sürekli aklım bu konudayken zaman zaman da 3 gün geçmesine rağmen hala bu konuda bir adım atmadığım için ara ara gidip aynaya bakıyorum; kuş palazı olmuş muyumdur diye. Öyle ya ilk öğretimde okuduğun kitaplar döner kulağını tırmalar, bunu hepimiz biliyoruz. Neyse uzatmayayım efendim, o hafta sonu Cuma, hiç unutmuyorum, mektupta yazan numarayı aradım. Çalıyor…2. Çalışı… Ne diyecektim? Ha işte ben sizden…3.çalıyor, 4 oldu, açan yok. 5…kitap seti almıştım. 7 bu. 8…Açmıyor kimse. Onların ödemelerin,.. Aaa meşgul gibi çalıyor şimdi. Bir daha deneyelim. Hmmm… Aa yine meşgul. Herhalde herkes bu numarayı arıyor bu gün. Cuma ya. Korkuyor belki insanlar. Cuma Cuma şeyapmayalım şimdi. Olabilir. Vicdan çeşitli şekillerde kendisini gösterir. Tamam madem;
Pazartesi arayayım ben bunları. Oh bee. Açmadı kimse. Yaa aslında keşke açsalardı da anlatsaydım durumumu, şimdi Pazartesiye kadar sürekli bunu düşün. Offf sıcak oldu bak yine. Bu konuyu düşünürken sıcak basıyo. Neyse Anna Karenina var en kalını o bir bakayım azıcık ona da böylece zaman geçer gider, Pazartesi de arar her şekilde bizim, anneannemlerin, teyzemlerin, amcamların falan adreslerini verir, bu parayı alacakları konusunda her türlü garantiyi veririm onlara. Oh be. Elveda Kuşpalazı. Ben iyi bir insanım neden kuşpalazı olayım şimdi durduk yere. Evet kitabı da tam açmadan okuyayım. Bir aksilik olur da geri isterlerse kapağını açmadım neden yarısını ödeyecekmişim? Derim. Yarısını istemezler böyle bir durumda ya. Abartmayayım. Hm. Çok güzel kitap ama satırın sonuna gelince tam açamadığım için tahminlerle okuyorum.
İşte bak kitapların eğitimi sürüyor. Hayal gücümü bir kitaptan daha iyi ne geliştirebilir ki böyle bir egzersiz de olmasa şu an hayatımda. Neyse kendimi zorlayarak Pazartesiye kadar Anna Karenina’nın ilk cildini bitirdim. Hızlı okuma işini de kitaplar hallediyor bak. Ah ya kitap inanılmaz bir şey. Her açıdan yararlı. Bu elimdeki kitapları vermek istemiyorum. Her konuda geliştiriyor beni bunlar ama bu ay hala para bulamadım. Okula gitti paracıklarım. Okuldan bilmemneler istediler. Offf. Kütüphanede vardır bak bu kitapların hepsi ama çok ezik görünürüm kütüphaneye gidersem. Havalı olan asla kütüphaneye gitmemektir. Keşke bir alet icat edilse. Ne bileyim evimizde olsa ya da çantamızda. Öyle bir şey olsa ki Hop diye tek tuşla istediğimiz her şeyi okusa… Neyse hayal gücüm bu ara yine çok… Pazartesi sabahı hala numara aynı durumda. Bu sefer 3 tur 12şer defa çaldırdım. Beden dersinde hocanın takıntılı egzersizleri gibi. 3 tur yapacaksınız 12şer defa. Gözüm üstünüzde, başla. Bu son cümleyi söylerken Hocanın sesini taklit ettim. Bunu da Hamlet diye bir kitaptan öğrendim. Oyuncular vardı orada adamın başına gelen her şeyin aynısını oyun gibi taklit ediyorlardı. Çok hoşuma gitti. Karagöz- Hacivat oynatıyordum annemlere birinci sınıftayken, para da topluyordum. Aaa e harika fikir, mahalleye Karagöz oynatırım böylece de kitapların parasını öderim. Oh be. Onu da bir kitapta bulmuştum, bak ne harika şey kitaplar. Yeni karton bulup, çizip boyarsam harika olur. ???? Oh çok rahatladım ama dur çok da rahatlamayayım çünkü adamlarla yine de bir anlaşma yapmam gerek. İletişim kurun diyor. Bir daha okuyalım. Evet bu numaradan iletişim kurun adres de bu demiş. Aa Eshot sokağında. Çok yakın anneannemlere burası. Tantanları yani tren yolunu geçince Çarşının sonuna doğru yürü soldaki sokaklardan. Gideyim. Evet gideyim ben buraya. En güzeli böyle. Telefonu açamıyorlar. Baksana herkes borcunu ödemenin peşinde belli ki. Salı okuldan sonra giderim. Salı bugünmüş ya gideyim bari. Hmm adres burası. Taner Pazarlama diyor. Evet burası üçüncü kat. Zile de bastım ama açan yok. Hah birisi çıkıyor apartmandan dışarı. Hemen kıvrılır girerim. Tertemiz yüzlü kızcağızım, bana kime geldin diye nasılsa sormazlar. Hafifçe başımla selam da veririm. Ama göz kontağını uzatmadan. Yoksa yanlış anlaşılır. Bu da annemin Görgü Kuralları diye bir kitabından. Ne yapmam gerektiğini yazıyor. Her şey var, harika bir kitap. Bana adeta davranış haritası çizdi ve şimdiye kadar hiç yanılmadı. Ah ya kitaplar kadar doğruyu söyleyen tanıdığım kimse…Ha Babam kitap gibi konuşur gerçi. Evet Babam muhteşemdir. Tatlılığım sayesinde kapıyı bile tuttu amca rahatça geçebileyim diye. Üçüncü kat. Yazı asmışlar. Mırıl mırıl mırıl mırıl dandolayı, mırıl mırıl mırıl haklarının bilmemne bendindemırıl mırıl kapanmıştır kırıl mırıl suç sayılacaktır mırıl mırıl açılması mırıl borçları mırıl mırıl devir işlem mırıl….Ay batmışlar… Allahım çok mutluyum tamamen batmışlar. Bu şirket de batmış. Oh ya. Oh bee… Bütün kitaplar bende kalacak ve tek kuruş ödemeyeceğim. Batmışlar. Kitap satarsan batarsın tabii. Bunu da mı ben öğreteceğim sana?
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Sahip olduğunuz kitaplar sizin için bir kitaplık mı yoksa bir kütüphane mi? Ayrımı nerede koyuyorsunuz? Yaklaşık kaç adet kitabınız var?
Ayçe Abana: Ben Ülke değiştirdim Kitaplığımın büyük bölümünü bağışladım da geldim. Ayrılmak çok ama çok zor oldu. Gerçekten bayağı gözü doluyor insanın kitaplarından ayrılırken. 2bine yakındı kitaplarım İzmir ve İstanbul karışık evlerde. 10-15 koli kitap satan bir arkadaşıma verdim tek sevindiğim nokta oydu. 1 Yıl sonra bir okuyan içinde notumu bulmuş da hatta bana yazdı İnstagramdan ???? Tam bir kütüphane idi. Çünkü öğrencilerimi zorla yararlandırıyordum Kütüphanemden. Tabii hediye ettiğim kitap da oluyordu eğer bende 2 tane aynı basımdan varsa. Yoksa olmuyordu okutup geri alıyordum. Özel defterim vardı, kitaplarımı kimlere ödünç verdim diye. Harpagon gibiydim bu konuda. Bak hala kitaplardan öğrendiklerim ????
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Okumaya ve kitaplara ilginizi gerçek anlamda etkileyen biri ya da birileri oldu mu?
Ayçe Abana: Evet babam. Ben kitap okuyunca çok mutlu olup çok överdi beni. Ben de övülmeyi çok sever bunun için sürekli elimde kitapla dolaşırdım. Hatta 17 yaşımda gözlerim bozuldu okumaktan. Sonra feci şekelde alıştım. Bağımlısı oldum. Artık övülsem de övülmesem de benim karakter özelliğimdi sürekli okumak.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Her kitabın yolculuğu ilginçtir. Kütüphanenize geliş hikayesi sizin açınızdan ilginç enteresan bir kitabınız var mı?
Ayçe Abana: İlk soruda anlattım ya kısaca ???? O kitaplar bayaa ben Ülke değiştirene kadar kaldı kütüphanemde. Çok ayrı bir bağım vardı onlarla ki şimdi de Ankara’da bazısı duruyor, gidip almamı bekleyen bir bölüm kitabım var ???? Ardında sevenlerinin olması bu işte. Bekleyeninin olması. Sen eline alınca çok sevinecekler.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitap alırken hangi kriterlere göre hareket ediyorsunuz? Konu mu, yazar mı, yayınevi mi, baskı kalitesi mi, çeviriyse çevirmenin ismi mi sizi o kitabı edinmeye yöneltir?
Ayçe Abana: Hepsi. Bu konuda olmazsa olmazlarım var. Çok ayırdederim. Her şeyi okuyamam. O çöp okumalarını -bunlara çöp okumaları* diyorum, ona da ihtiyaç var bazen ???? Googlelatarak gideriyorum artık. Ama kitap alacaksam hep belli başlı kriterlere göre. Bazı konular, bazı yazarlar ve çevirmen notları ve dili, hakikaten ne yazsa iyi oluyor, kötüsü bile bir şeylerle besliyor insanı.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kıskandığınız, görüp, duyup, ziyaret edip imrendiğiniz kütüphaneler var mı? En etkileyici bulduğunuz kütüphaneler kimlerin? Kütüphanenizde olmayan ama bir gün mutlaka olsun istediğiniz kitaplar var mı?
Ayçe Abana: Evet. İskenderiye Kütüphanesi. Tabii ki var ama artık bu yükü kaldırabilir miyim bilmiyorum. PDF lerim çok fazlalaştı. Onlar da inanılmaz bir kütüphane oldu. Ama bazı kitapların PDfi haksızlık gibi geliyor bana. Mesela Şibumi PDf olmaz. Elinde olmalı okurken, kapağını sıkmalısın, heyecanla çevirirken sayfanın hem sesini duymalısın hem de serinliği yüzüne çarpmalı. Yatarak okurken yüzüne düşürmelisin heyecandan kalbin çarparak.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Henüz kütüphanenizde olmayan ve belki hiçbir zaman olamayacak ama bir gün mutlaka olsun diye hayalini kurduğunuz kitaplar var mı?
Ayçe Abana: Çok fazla var. Ama ondan önce deniz ya da nehir kenarında tek katlı bir ev hayalim var kütüphanemi kendim tasarlayıp kuracağım. Özenle ve mutlaka türüne göre alfabetik sıralama yaparken -ki en büyük hazlarımdan biridir- sarhoş olacağım günleri özlüyorum gelecekte.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Elbette her kitap değerlidir ama kütüphanenizde “yangında ilk kurtarılacak kitaplar” hangileri? Neden?”
Ayçe Abana: İlk kitabım. Hamlet. Çünkü Dünya şaheseri. Onu alıp Dünyanın son gününe kadar tek başıma yaşayabilirim ve umarım başka uygarlıklar bulacaklarsa ilk onu bulurlar.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Arzu nesnesi olarak baktığınız kitaplarınız hangileri?
Ayçe Abana: Tiyatro Oyun kitaplarım.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitap verme konusunda cömert biri misiniz? Zaman zaman kütüphanenizi hafifletmek için ayıklama yapıyor musunuz? Kriterleriniz neler?
Ayçe Abana: Cömert değilim. Kıskancım. Beterim. Paylaşamam. Hiç sevmem. Ayıklamam. Elinde kitabım olan varsa geri getirsin. Evrenlerim onlar benim. Farklı Galaksilere açılan kapılarımın anahtarları.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Hiç kitap çaldınız mı?
Ayçe Abana: Elbette. Üniversitede çalmak zorundaydım ama bak o zaman paylaşıyordum. Zenginden alıp fakire vermenin önemi. Sonra işe başlayınca o çaldığım yere çok para akıttım ve sonra öğrendik ki sahibi biliyormuş ve görüyormuş hep çaldığımızı. Salih Amca rahmetli.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitaplarınızı hangi dizine göre yerleştiriyorsunuz? Yayınevi? Yazar? Konu vb.
Ayçe Abana: Tür ayırımı çok severim ve de çok ukalalık yaparım bu konuda. Yanlış türe sokmuşsa bir yayınevi bastığı kitabı, herkese söylerim neden o türe sokmamaları gerektiğini falan. Susturamazsınız beni.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Siz göçtükten sonra kütüphaneniz için şimdiden hazırladığınız bir plan var mı?
Ayçe Abana: İşte azaldı zaten ama sevdiklerim ne yapacaklarını biliyorlar.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitap okuma ritüelleriniz var mıdır? Her yerde okurum, akşamları okurum, okurken müzik dinlerim vb.
Ayçe Abana: Her an her yerde okuyabilirim. Ritüel olarak mum ışığı ve şarap olmazsa olmazlarım ama olmazlarsa da okurum. Özellikle sabah uyanır uyanmaz.
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitap okurken altını çizer veya sayfa kenarlarına not alır mısınız? Kartoteks kullanır veya bir deftere not alır mısınız?
Ayçe Abana: Kitaplara notlar yazmaya bayılırım. Yazarın ve benim aramdaki ilişki böyle olur. İkimiz sohbet ediyormuşuz gibi hissederim. Tabii öğrencilerim de çok severler. Özellikle açıklamalar yaparım bazen yanlara, orada yazanın analizi, alt anlam çözümlemeleri vb. İşimi de çok kolaylaştırır sonra. Küçük renkli yapışkan bantlarla hangi derste kullanacağımı saptarım, açar açmaz kendi notlarımla yazarın düeti çıkar karşıma. Harika bir his ve anlat anlatabildiğince ????
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitap okurken kaldığınız yeri işaretlemek için ayraç mı kullanırsınız yoksa sayfa ucunu katlar mısınız?
Ayçe Abana: Güzel ayraçları çok seviyorum. Kendim de ayraçlar yaparım bayılırım öyle şeylere ama kıvırırım da hepsini????
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kitabın size ait olduğunu gösteren özel işaretler, belirticiler kullanır mısınız? Size özel bir Exlibris’iniz var mı?
Ayçe Abana: İmzamı atarım Che yazarım hepsine -Ayçe’nin ikinci hecesi olarak. Che’2020 yazar mesela ve imzam olmazsa olmaz????
Ulvi Yaman – Halil Duranay: Kütüphanenizde kitap dışında sizin için özel bir anlam taşıyan obje veya objeler var mı? Neler ve neden?
Ayçe Abana: Bolca var, özellikle müzik kitaplarımın gözünde. Müzik aletleri, bazı biblolar. Freddie Mercury, South Park karakterleri bazı çeşitli Darth Vader’lar, Shakespeare bibloları, tüy kalemler, mürekkep hokkası, Monty Python suvenirleri, sürüyle kalemler renkli renkli, boyalar, resim fırça takımları, R2D2, Küçük yanan pilli dolanan ışıklar ve illaki de mumlar, daha da var ama yoruldum yazmaktan…vb.
Neden olmasın hayatın bambaşka katmanları kitaplar, başka evrenler yaratıyorlar objeler de onların sahne arkadaşları. Hep birlikte yepyeni yaşamlar kurguluyorlar bana ????