Ulvi Yaman: Bir bibliyoman mısınız yoksa iyi bir okur musunuz? Bu e-postayı aldıysanız zaten sizi iyi bir okur olarak kabul etmişiz demektir 🙂 Bu iki kavramı nasıl tanımlarsınız?
Halil Duranay: Her ikisi de diyebilirim, bir yayıncı ve kitap koleksiyoneri olarak kitaplara karşı saplantılı bir ilgim var. Ama diğer yandan yazarlık ve akademisyenlik tarafım devreye girdiğinde ise iyi ve eleştirel bir okur olduğumu düşünüyorum.
Ulvi Yaman: Sahip olduğunuz kitaplar sizin için bir kitaplık mı yoksa bir kütüphane mi? Ayrımı nerede koyuyorsunuz? Yaklaşık kaç adet kitabınız var?
Halil Duranay: Kütüphane çok iddialı bir kavram, o nedenle kitaplıklar demeyi tercih edeceğim evdeki kitaplığımızda farklı onlarca alana ait kitaplarımız var. Evde kitaplardan bağımsız bir de çizgi roman kitaplığımız var ben erken dönem Türkiye baskısı çizgi romanları ve İtalyan “fumetti”lerini seviyorum. ARKHE’deki ofisimde ise daha çok oradaki işin doğasına uygun kitaplarım bulunuyor; sanat kitapları, seyahatnameler, bibliyografiler ve tarih kitapları. Kaç kitabımız var hiç saymadım çünkü belli aralıklarla kitapların bir kısmını bağışlıyoruz ancak nadir kitaplarımızın olduğu kabindeki kitap sayısı 250 civarı. Bu kabinde 16. Yüzyıl – 19. Yüzyıl arası basılmış antika eserler, ilk baskılar, özel kütüphanelerden çıkmış kitaplar ve imzalı kitaplar bulunuyor.
Ulvi Yaman: Okumaya ve kitaplara ilginizi gerçek anlamda etkileyen biri ya da birileri oldu mu?
Halil Duranay: Enis Batur önce yazar olarak kitaplarıyla daha sonra yayıncılık yaptığımız sırada tanışıklığımızda birebir olarak benim okuma ve kitap ilgime önemli katkısı olmuş birisi. Kitap ve okuma konusunda beni etkileyen üniversite hocalarım da oldu; Tuğrul İlter ve Levent Kavas’ın bu konuda bana katkıları büyüktür.
Ulvi Yaman: Her kitabın yolculuğu ilginçtir. Kütüphanenize geliş hikayesi sizin açınızdan ilginç enteresan bir kitabınız var mı?
Halil Duranay: Geliş hikayesi enteresan çok fazla kitap var mesela Mazhar Osman’ın zamanında İhap Hulusi’ye imzaladığı “Akıl Hastalıklar”ı kitabının 1935 baskısı varr. Müzayedeye çıkmıştı ve hiç kimse ilgilenmemişti ve saçma derecede az bir edere kitap benim olmuştu. Rahmetli Komet’i yıllar evvel bir 23 Nisan günü ziyaret ettiğimizde, bize matrak bir 23 Nisan şiiri ile birlikte imzalayıp hediye ettiği 500 adet basılan “Merak Bir” kitabı var. Daha evvel Reportare’deki röportajımda bahsettiğim Kült Neşriyat’tan bir “Ağlayan Kadınlar Lahdi” projemiz vardı, Enis Batur’un kendi kütüphanesinden yayınevine hediye ettiği “La Sarcophage Des Pleureuses” kitabının bir nüshası var. Bunun gibi macerası olan onlarca ilginç kitap bulunuyor kütüphanede.
Ulvi Yaman: Kitap alırken hangi kriterlere göre hareket ediyorsunuz? Konu mu, yazar mı, yayınevi mi, baskı kalitesi mi, çeviriyse çevirmenin ismi mi sizi o kitabı edinmeye yöneltir?
Halil Duranay: Yayınevi tabii ki çok önemli, çevirmen de öyle. Kitabın durumuna göre edisyon, basıldığı ülke hatta bazen kullanılan malzeme bile belirleyici olabiliyor. Konu kıstasım ise geniş antropolojiden dinler tarihine, felsefeden edebiyata kadar geniş bir okuma ilgim var. Ancak iş nadir kitap meselesi ise orada durum çok farklı; o noktada kondisyondan baskı yılına, katalog değerinden cilde kadar seçiminizi etkileyen ve belirleyen çok farklı dinamikler var.
Ulvi Yaman: Kıskandığınız kütüphaneler var mı? Kimlerin? Kütüphanenizde olmayan ama bir gün mutlaka olsun istediğiniz kitaplar var mı?
Halil Duranay: Umberto Eco’nun kütüphanesini ilk sıraya koyabilirim. Efsane kitap koleksiyoneri Şefik Atabey’in kataloglardan bildiğim muazzam koleksiyonu var ve Hans Peter Kraus’un şahsi kitaplığını görmeyi çok isterdim. Birgün sahip olmayı istediğim sanırım binlerce kitap sıralayabilirim ama listemin başında üç eser var. Archibald Constable and Company 1897 ilk baskı “Dracula”, Lackington, Hughes, Harding, Mavor & Jones 1818 ilk baskı “Frankenstein” (bu çok büyük bir hayal) ve “Don Quixote”un 1780 dört ciltlik “Ibarra” edisyonuna bir gün sahip olmayı isterdim.
Ulvi Yaman: Görüp, duyup, ziyaret edip imrendiğiniz kütüphaneler var mı? En etkileyici bulduğunuz kütüphaneler kimlerin?
Halil Duranay: Birebir ziyaret ettiğim en etkileyici kütüphanelerden biri Enis Batur’un kütüphanesiydi.
Ulvi Yaman: Henüz kütüphanenizde olmayan ve belki hiçbir zaman olamayacak ama bir gün mutlaka olsun diye hayalini kurduğunuz kitaplar var mı?
Halil Duranay: Nietzsche’nin hayattayken güçlükle ve az sayıda bastırabildiği eserlerinin imzalı nadir versiyonlarından birine sahip olmayı çok isterdim. Baskı değil ama sahip olmayı istediğim bazı isimlere ait manuscriptler (el yazmaları) var, mesela Monteverdi’nin elinden çıkma orijinal bir nota sayfası, Spinoza’nın orijinal bir mektubu, William Blake’in el yazısı bir şiirine sahip olmayı çok isterdim.
Ulvi Yaman: Elbette her kitap değerlidir ama kütüphanenizde “yangında ilk kurtarılacak kitaplar” hangileri? Neden?”
Halil Duranay: Çok zor soru, sevdiğim benim için maddi ve manevi değeri olan çok kitap var. Böyle bir acil durum olsa sanırım nadir kitapların olduğu kabinin içindeki tüm eserleri bir şekilde kurtarmayı denerdim, ayrıca bazı orijinal çizgi roman çizim ve kapaklarını, kimi nadir çizgi romanları ve otograflarımın yer aldığı dosyaları da kurtarmak için çaba sarf ederdim.
Ulvi Yaman: Arzu nesnesi olarak baktığınız kitaplarınız hangileri?
Halil Duranay: 16. ve 19. Yüzyıl arası döneme ait kitaplar, hem hurufat hem cilt hem de gravürleri açısından her biri neredeyse birer sanat ve zanaat eseri olan objeler.
Ulvi Yaman: Kitap verme konusunda cömert biri misiniz? Zaman zaman kütüphanenizi hafifletmek için ayıklama yapıyor musunuz? Kriterleriniz neler?
Halil Duranay: Kitap vermekte cömert biriyim (tabii bu durum belli kitaplar için geçerli), öğrencilerime, dostlarıma, küçük kütüphanelere, derneklere, hayır kurumlarına, bazen de ticari olarak sahaflara çokça kitap verdim. Belli aralıklarla kütüphaneyi hafifletmek için böyle tasfiyeler yapıyorum ama benim için kıymeti olan eserler maalesef evden dışarı çıkamaz, incelemek ve bakmak isteyen, benim nezaretimde bakarlar, okurlar, severler, kahvelerini içer yollarına giderler.
Ulvi Yaman: Hiç kitap çaldınız mı?
Halil Duranay: Hayır kitap hiç çalmadım ama eşten dosttan çöktüğüm çok kitap var.
Ulvi Yaman: Kitaplarınızı hangi dizine göre yerleştiriyorsunuz? Yayınevi? Yazar? Konu vb.
Halil Duranay: Eskiden bu konuda daha hassastım ama şimdi sadece türlerine göre raflara istifleniyorlar.
Ulvi Yaman: Siz göçtükten sonra kütüphaneniz için şimdiden hazırladığınız bir plan var mı?
Halil Duranay: Nazar’a (Eşime) bazen şakayla karışık söylüyorum; “Teb Kralları gibi dev bir mezar yapın ve bütün koleksiyonumu benimle birlikte gömün”. Bu mesele koleksiyonerlerin kabusudur, o yüzden sanırım doğru bir zaman geldiğinde bir müzayede evi ile anlaşıp bütün koleksiyonu satabilirim sonra parasıyla da gezer, tozar, yer, içer ve ölürüm ????
Ulvi Yaman: Kitap okuma ritüelleriniz var mıdır? Her yerde okurum, akşamları okurum, okurken müzik dinlerim vb.
Halil Duranay: Maalesef haftalık rutinim üç işe bölünmüş durumda, o yüzden haftaiçi ve haftasonu çok yoğun bir çalışma tempom var ve hayatımın son 5-6 yılı böyle evrildi. O nedenle eski ritüellerim için özel zamanlarım yok, bulduğum her fırsatta her yerde gömülüp kitabı okurum.
Ulvi Yaman: Kitap okurken altını çizer veya sayfa kenarlarına not alır mısınız? Kartoteks kullanır veya bir deftere not alır mısınız?
Halil Duranay: Okuma notlarım için ayrı ayrı defterlerim var, olabildiğince kitaba bir şey çizme, yapıştırma işinden kaçınırım. Eskiden kitabı adımın olduğu bir mühürle damgalardım ama son on yıldır bu alışkanlığımdan da vazgeçtim.
Ulvi Yaman: Kitap okurken kaldığınız yeri işaretlemek için ayraç mı kullanırsınız yoksa sayfa ucunu katlar mısınız?
Halil Duranay: Bazı okurların, ayraca karşı da bir saplantısı vardır. Benim yok, ben kaldığım sayfanın arasına bir parça kağıt koyar bırakırım.
Ulvi Yaman: Kitabın size ait olduğunu gösteren özel işaretler, belirticiler kullanır mısınız? Size özel bir Exlibris’iniz var mı?
Halil Duranay: Dediğim gibi eeskiden kitabı adımın olduğu bir mühürle damgalardım ama sonra vazgeçtim. Ex Libris ise hoş bir detay ama benim tasarlatmak için bir ilgim hiç olmadı.
Ulvi Yaman: Kütüphanenizde kitap dışında sizin için özel bir anlam taşıyan obje veya objeler var mı? Neler ve neden?
Halil Duranay: Evde kitaplığın olduğu odada oyuncak koleksiyonumuz da bulunuyor. Kitaplar ve oyuncak aynı alanda birlikteler. Oyuncakların dışında çerçevelenmiş bazı eserler var duvarlarda; mesela İhap Hulusi’nin Osmanlı Dönemi karikatürlerinden biri, Tarzan’ı oynayan ilk aktörlerden biri olan Johnny Weissmuller’in imzalı bir fotoğrafı ve yine imzalı bir notu. Ara Güler’in çektiği bir Zati Sungur fotoğrafı, Orijinalini Thomas Phillips’in çizdiği 1835 tarihli “Byron in Albanian Dress” isimli Lord Byron portresinin, 1890’da anonim bir ressam tarafından çizilmiş yağlı boya reprodüksiyonu ve Charles Dickens’ın 1858 tarihli oldukça nadir bir foto-gravür portresi bulunuyor. Kütüphanede çalışırken bu eserlere bakmak beni mutlu ediyor.