Yoksa Deniz Kızları Gerçek mi?: Bengisu Avcı

0
749

Bengisu Avcı ; 2018 yılında 36 kilometrelik Manş Kanalı’nı 11 saat 29 dakika gibi olağanüstü bir sürede geçerek Manş’ı geçen “Türkiye’nin en hızlı kadını” , 2022 yılında 11 saat 59 dakikada “Catalina Channel”ı geçen “İlk Türk kadını” unvanını almış, 2023 yılında Cebelitarık’ı 3 saat 24 dakika gibi inanılmaz bir sürede geçerek Türkiye rekorunu kırmıştır. Yine aynı yıl 48 kilometrelik “20 Bridges Around Manhattan” parkurunda “Yeni Türkiye Rekoru”nun sahibi olmuş (8saat 19dk) ve “Triple Crown of Openwater” adı verilen özel bir unvana sahip tek Türk sporcudur.

Yanılmıyorsam ismini ilk kez önüme düşen bir haberde görmüştüm; “Manş‘ı geçen en hızlı Türk Kadını” gibi bir haberdi. Yıllarca kürek gibi “extreme” olmayan bir sporla uğraşsam da limitleri zorlayan sporcular ve onların psikolojileri hep ilgimi çekti. Bu haberden yıllar sonra Bengisu ile danışmanlığını yaptığım ajanslardan birinin “online” proje toplantısında tanıştık. Toplantıda projeye odaklandığım için Bengisu’ya çok dikkat etmemişim. Etmediğimi geçen ay İstanbul’daki evimde beni ziyarete geldiğinde balkonda sohbet ederken anladım. İnsan 36-46 km arası, gece/gündüz demeden soğuk suda on bir saatin üzerinde yüzerek okyanus geçişleri yapan birini farklı hayal ediyor. Nedense nobran, asık suratlı, ciddi, sert görünümlü birini bekliyormuşum. Kapıdan içeriye neşeli, kıpır kıpır yerinde duramayan, kütüphanedeki kitapları karıştıran, meraklı, bıcır bıcır konuşan bir kız çocuğu girdi.

Gece yarısına kadar süren sohbette çocukluğundan başlayarak hayallerini, hayal kırıklıklarını, başarılarını, başarısızlıklarını, Bengisu’ya ait ne varsa uzun uzun oldukça samimi bir şekilde anlattı. Bir genç kız, gece yarısı Manş denizinin ortasında hipotermiye girecek kadar donuşunu, çektiği fiziksel acıları, üzüntüsünü, hayal kırıklığını, kendisine olan öfkesini kıkır kıkır gülerek ve kendisiyle dalga geçerek anlatabilir mi? Bengisu anlatıyor… O kadar kendisiyle barışık ve kendine olan güveni sonsuz ki… Her şeyi eğip bükmeden, süslemeden, saklamadan, abartmadan tüm gerçekliğiyle trüksüz, hilesiz duru şekilde anlatıyor. Hayallerini anlatırken gözleri parlıyor. Önündeki engelleri anlatırken de gözleri parlıyor. Gözleri hep parlıyor…

Planladığı yeni parkurların coğrafi zorluklarını, psikolojik ve fiziksel zorluklarını, maddi ve manevi engellerini anlatırken imkansıza yakın bir şeyden bahsettiğini anlıyorsunuz ama o kadar kendinden emin ki bunları “abi iki dakika şu köşedeki bakkala gidip ekmek alıp geliyorum” rahatlığıyla dile getiriyor. Tüm hedeflerini gerçekleştirebileceğini hemen anlıyorsunuz.

“Thalassophile” Yunanca kökenli bir kelime. Thalassa/Deniz ve philos/seven kelimelerinin birleşiminden oluşmuş “Deniz/Okyanus seven” anlamına geliyor. Çocukluğundan beri denizle olan ilişkisini ve başarılarını, hedeflerini dinlediğinizde bu kelime hiç kimsede bu kadar anlamını bulamamıştır diye düşünüyor insan.

Saatlerce süren bu keyifli sohbetten bir bu röportaj çıktı, bir de Bengisu gittikten sonra evin içinde kalan okyanus kokusu, dalga sesleri ve salonun zeminine dökülmüş biraz deniz kumu…

Deniz kızları gerçek değildir, efsanelerde yer alıyor diye düşünüyorsanız gerçek bir “deniz kızı”nın hikayesini dinlemek için sizi aşağıya alalım…

İyi okumalar…

Ulvi Yaman

Lefkoşa Eylül 2023

Ulvi Yaman: Hikayeye baştan başlayalım. Yüzme sporuyla olan ilişkin ne zaman nasıl başladı? Açık deniz yüzücüsü olmadan önce uzun süre bizlerin bildiği havuzda yapılan yarışlara katılıyordun. 5km, 10 km uzun mesafe yarışlara katılmadan önceki hikayeni duymak istiyorum aslında. Biraz çocukluğuna inelim ☺

Bengisu Avcı: 6 yaşımdan beri yüzüyorum, öncesini çok hatırlayamasam da, hayal kurmayı seven, eve kurbağa yavruları ve kertenkeleler getiren bir çocuktum. Resim çizmeyi ve sahilde ailecek geçirdiğimiz zamanları seviyordum. Ailede tek sporcu benim. Önce jimnastik, sonra yüzmeyle tanıştım. Yüzmeyi babam öğretmiş. Yazın denizde ,kış geldiğinde eve en yakın üniversite havuzunda annemle serbest saatlerde yüzerdik. Böyle bir günde o zamanki antrenörüm Akın Ongun hocam geldi ve beni takıma aldı.

Pointte yürüyerek havuza çıkıyormuşum, annem anlatır. “Bu saçlar kesilecek, hasta olacaksın” demişti hocam, akşam jimnastik hocası ise “Saçları uzat ki topuz yapalım..” böyle yürümedi tabi, birini seçmeliydim ve suyu seçtim. Evet saçlar da gitti.

Yüzmeyi ve kulübümü seviyordum, kademe atladıkça antrenmanlar çoğalmaya başladı. Gün doğmadan alarm çalıyordu; antrenman, okul ve yeniden antrenmana gidiyordum. Annem de benle birlikte uyanıyor, havuzdan çıktığımda onu arabada uyuyakalmış buluyordum.

Çok üst seviye bir yüzücü değildim, gözde değildim. Suyu sevdiğim için devam ediyordum. Sevmeden olmazdı zaten, “Yüzücü olmayacaksanız buraya gelmeyin, zamanımı harcamayın” dedi bir gün kulüp antrenörlerimizden birisi. Aynı gün evde babam “Biz seni spor yapmaya sağlıklı olman için gönderiyoruz” çok geç abi…

Çoktan yarışlara katılmaya başlamışım, orta okulu bitiriyorum. ikisine de cevap veremedim. Nerede kalacağım diye arada kaldım. O zamana kadar havuz hayatımda kurbağalama ve karışıkta Türkiye dereceleri kazanmıştım.

2010 yılında Açıksu ile tanıştım, bu branşın ilk deneme sporcuları olacaktık. Havuzda yüzülen 3 ve 5 kilometre ile başladık. Denizde, gölde, suda yapılan bir spor Açıksu.

Seçmeler, kamplar yapıldı. Yavaşça ilerliyordum. Deniz yarışlarında daha başarılıydım, havuzdaki takla dönüşler, su altılar denizde yoktu. Ayrıca deniz dalgalıysa kendi tempomla aralarında kaybolup kaçabiliyordum. Havuzdaki gibi yan kulvardan bakışma, seninle 10 kilometre gidip gelen antrenör burada yoktu. Denizde yalnızdım, kendimi bulmuştum.

Uzun mesafe kendimi kapatıp hayal kurabildiğim, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım ve başarıyı yakaladığım branştı. Listede adımı görünce evde heyecandan ağlamıştım, ilk defa milli formayı o yıl, 2011‘de giydim.

Ulvi Yaman: Daha sonra uzun mesafe yüzmeye başladın. Havuz neden yetmedi? Deniz ve doğayla iç içe olmak mı yoksa limitleri zorlamak mı? Yoksa uzun vadeli okyanus geçişlerini o yıllarda planlamış ve bunlar ön hazırlıklar mıydı?

Bengisu Avcı: Üniversite sonlarına doğru ilerde nasıl devam edeceğim, ne yapacağım düşüncelerindeyken , özel organizasyonlara da katılmaya başladım kendimi denemek için.

Milli takıma gelince, hızlıydım da, hepsinde şampiyonluk aldım. Fark edilmiş olacak ki bir gün telefonum çaldı. Napoli-Capri arasını yüzecek ekibe hızlı bir yüzücü arıyorlardı. Okyanus geçişlerini o yıllarda duyuyordum fakat sıkı plandan dolayı takvim dışına çıkmamız yasaktı. Heyecanlandım, “Kaç kilometre yüzeceğiz ?” dedim, 36 kilometreyi takım olarak tamamlayacaklardı. Napoli’ye gittik, altı kadın yüzücü.

Yarışma gibi, aynı anda yüzecekti her takımın ilk yüzücüsü. Bir de sololar vardı. Solo ne demek ya? Nasıl yüzebilir bir insan 36 kilometre?

Bizim tekne yola çıkmadan oturup konuştuk. Herkes kim nasıl yüzer plan yapmış, bir de saat limiti var. Benimle milli takımdan gelen arkadaşım Beyza ve ben daha hızlıydık. Ne zaman devralmak istersiniz diye sordular; “Başlamak mı, bitirmek mi istersin?” “Ben bitirmek istiyorum” dedim. Kendimi karşı kıyıda hayal etmek bile motive ediyordu çünkü. Yüzdük, hava patladı, tekne sallanıyordu. herkes elinden geleni yaptı, dalgalı denizde keyif alarak yüzdüm. Elimde bayrak ile karşıya çıktım. Solo yüzen kişiyle de tanıştım, İtalyan bir yüzücüydü. Onca saat denizde boğuştuktan sonra inanılmaz bir şey başarmıştı bana göre.

Napoli dönüşümüzde “Sen Manş da yüzersin, takımı nasıl da sırtlandın” dedi Nesrin abla (Nesrin Olgun, Manşı yüzen ilk Türk kadını da takımdaydı)

Ulvi Yaman: 2017 yılında ilk kez Manş’ı geçme denemen var. Yedi saat soğuk suda yüzdükten sonra hipotermiye girdin ve bırakmak zorunda kaldın. Bu süreci biraz anlatsana, hazırlık sürecin, yüzerken düşündüklerin…Bırakmak zorunda kaldıktan sonra hissettiklerin…

Bengisu Avcı: O yıl neyle karşılaşacağımı bilmeden gittim Manş‘a. Hızlıydım, açıksu yüzüyordum. Yüzmenin Everest’ine tırmanacaktım.

Haber oldu, boşa gaz verenler ve tam tersine ölürsün diyenler vardı. Son yıllarda birkaç geçiş ile toplam 7 Türk yüzebilmiş orayı. O yıl Marmaris’e davet edilen Adam Walker vardı, okyanus yüzücüsü, mail yazdım deneyimlerini paylaşıyordur belki diye. 15 saat, 16 derece suda kalmak.. düşündükçe böyle yamaçtan aşağı bakar gibi hissediyordum. Adam Walker da cevap vermedi, çevremde Manş yüzen bir avuç insandan deneyimlerini dinleyip, bir şeyler çıkarmaya çalıştım.

Normal antrenmanlara devam ettim, o sene Erasmusa gittim bir de , anneme sözüm vardı. Litvanya’da gezeceğime yüzdüm her gün. Birute diye bir hocam vardı okulda. Sovyetler zamanından Olimpik. Hayalimi duyunca Türkiye’ye dönene kadar antrenmanlara yardımcı oldu. Dönüşte bir kaç ay içinde apar topar gittim.

Dover soğuktu. Rüzgarsız ve bulutlu bir günde çıkmıştık. Tekneye neredeyse yapışık yüzecektim. Yanımızdan gemiler geçtikçe dönen soğuk suyun iliklerime kadar işlediğini hissedebiliyordum, teknedekiler ceketlere sarılmışken benim sadece mayom vardı. 4. saatte tükenmeye başladım ve “Üşüyorum” dedim. İçtiğim sıvıyı daha ısıtarak vermeye başladılar, anlık fark etse de donuyordum. Kurbağa yüzmeye ve “Ne olur biraz güneş gözüksün” diye dua etmeye başladım. Böyle 3 saate yakın daha dayandım. Kollarımın içlerini, bacaklarımı, yüzümü hissedemez oldum. Başaramayacağımı fark ettiğimde ağlamaya başladım, hakem bileğimden tutup baktı ve beni çıkardılar.

Teknede sıcağa girdiğimde iyileşmeye başladım, o andan hiç resmim yok çünkü annem çok korkmuş olmalı, beni bir şeylere sardılar. Telsizle bıraktığımı bildirirlerken, o zaman ki antrenörüm de beni bırakıp diğer sporcuya geçti. Kendimi hiç bu kadar yenilmiş ve yalnız hissetmemiştim.

Dönüş yolunda suda kaldığım o anlar aklıma geldikçe içim titriyordu. Karaya çıktık, gözlemci hakem beni karşısına aldı: “Üzülme, Harika bir başlangıç yaptın, hızın ve kulaçların tam bir “channel” yüzücüsü gibiydi. Bugün senin günün değildi sadece, senden istediğim tüm bunları geride bırakman ve yapabilirsen yeniden gelmen. Bir sonrakinde başaracaksın” dedi.

Ulvi Yaman: Bir çok insan böyle zorlu bir parkurda bu olumsuz deneyimi yaşadıktan sonra bırakırdı ama sen vazgeçmedin, ertesi sezon, 2018 yılında 36 kilometrelik aynı parkuru tekrar denedin ve 11 saat 29 dakika gibi olağanüstü bir sürede geçerek Manş’ı geçen “Türkiye’nin en hızlı kadını” unvanını aldın. Neydi motive eden seni?

Bengisu Avcı: Manş’ta hipotermiye girdikten sonra kalan üç gün diğerlerini izledim ve bolca düşündüm. Dover düşüncelere dalmak ve hayal kurmak için harika bir yer. Sudan çıktığım anda iyi olmuştum, acaba daha uzun dayanabilir miydim? buraya gelen yüzlerce insan nasıl hazırlanmışlardı? Sadece soğuk ülkelerden değil, Çin’den Hindistan’dan gelip yüzecekler vardı. İçlerinde Manş rekortmeni Trent Grimsey’i gördüm ve tanışma fırsatım oldu.

Eve döndüğüm gün karmakarışıktı kafam. Kimse karşılamadı tabi bizi. Ölürsün diyenler büyük ihtimalle kına yaktılar :). Sponsorlar kayboldu. Ben de bu sessizlikte bolca çalışma fırsatı buldum.

Trent’e mail atımm. Hani olur ya, bir şey öğrenirim. Antrenman programları almaya başladım ondan, “Grimsey’s Adult Swimfit” grubuna dahil olmuştum. Bu antrenmanları yüzebilmek için her gün Ege Üniversitesi havuzunda yüzmeye başladım. Hafta sonları da Urla’da yüzen gruplara dahil oldum, okuyorlarsa hatırlayacaklardır 🙂 20 dereceye soğuk diyen ben 16’lara “wet suit”siz girmeye başladım. Çıkışta da sobalı Gelinkaya kafe’de otururduk, tir tir titriyoruz çünkü..

Böylece soğuğu yenmeye başladım, düşündükçe daha da üşüdüğüm travmayı aklımda sıcak ve güvende olduğum anılar ile değiştirdim. Aklıma geldikçe düşüncelerimle bunu uzaklaştırdığımı gördüm. Derinde olmak vardı bir de. Altımda olanları görememek.

İzmir’de birlikte yüzdüğüm Emre Abim (Emre Erdoğan, bir başka “channel” yüzücüsü) sağ olsun beni denizin ortasında “karayı görüyor musun? eyvallah orada görüşürüz” diye atıp korkunun ecele faydası yok mantığıyla çalıştırınca onu da yendim 🙂

Mayı ayına doğu Grimsey’s ekibi Avustralya’da kampa girecekti. Ne kadar istesem de bütün maddi gücümü

Manş için harcamıştım, “Çok üzgünüm ama gelemeyeceğim” dedim. Trent beni Hırvatistan’da kamp yapan başka bir ekibe, “RedTop Swim”e yönlendirdi. Hem yardımcı oldular, hem de daha yakındı bana.

Atlayıp gittim, hayatımın en iyi kararlarından biriydi, 22 yaşıma girerken tek başıma hiç bilmediğim, tanımadığım insanlarla kampa gitmek 🙂

Her yaştan yüzücüler, sezon maraton hedefleri öncesi soğuk su kampına gelmişlerdi. Burası ait olduğum yer dedim. Antrenör Tim Denyer ve diğerleri kamp boyu ve o yıl teknemde de bana yardımcı oldular. İlk 6 saatimi onlarla yüzdüm, soğuk suyu yendim, şarkılar marşlar söyledim kafamda. Canımız yansa da keyif almayı ve eğlenmeyi öğrendim.

Bir hedefe giderken benimle aynı yollardan geçen, korkuları ve heyecanları bir insanlar ile karşılaşmak beni inanılmaz motive etti. Bu arada Açıksu kampları fikri o kadar benim için biçilmiş kaftandı ki (şu an yaptığım kampların da fikir babası Tim’e “Türkiye şuben olabilirim” dedim.

Öce Diplomanı al gel sonra konuşuruz dedi… Hala görüşüyoruz, kurtulamadı çenemden 🙂

(geçşilk kamp fotoları

Ulvi Yaman: Bana sohbetlerimizde uzun uzun anlattığın için gayet iyi biliyorum ama okuyucularımız için tekrar bir anlatsana; bir insan soğukta, gündüz/gece 11 saatin üzerinde yüzerken ne düşünür, ne hisseder, ne yaşar? Oldukça sıkı kurallara tabi bir geçiş, hakemler var, beslenme vb. gibi süresi belirlenmiş zamanlar dışında durmadan yüzmek zorundasın… Bu sefer başarabileceğini biliyor muydun yüzerken?

Bengisu Avcı: 2018 de suya atlarken başaracağımı biliyordum. Tüm yaşadıklarım beni bambaşka birisi yapmış ve araştırmaya itmişti.. İyi ki bu şekilde olmuş diyeceğim.

Öncelikle askeri eğitimlere benziyor çalışma şeklimiz, açık denizde “en iyiyi umut et, en kötüye hazırlan. Tahmin edilemeyeni bekle” anlayışı vardır. 11 saat hedefiniz 16 saate çıkarsa ne yapacaksınız? Teknede ekstra beslenmeniz var mı? Vücudunuz bunu kaldırabilir mi? Ya daha soğuksa, sıcaksa, önünüze engel çıkarsa, su dalgalıysa, gece yüzmesine çevrilir ise… Gece kabuslarıma giren bu olasılıklar eminim karşıma çıkmaz.. öyle bir çıkıyor ki.

O yıl tüm antrenmanlarım ve şu anda yetiştirdiği sporcuların süreci de dahil olmak üzere, biz bu şekilde çalışıyoruz. Her antrenman bir deneyim. Yüzücünün yanında tekne olsa da yalnız oluyoruz suda. Maraton geçişlerinde “Golden Rules” izleniyor; üstümüzde en basitinden mayo, ipe bağlı şişelerde beslenme (dokunmak yasak), karadan karaya desteksiz yüzerek çıkmak (yalnız), federasyonun sağladığı tekne ve gözlemcisi altında yüzmek…

Bu çalışmaları tamamladıktan sonra geçiş sırasında daha rahat oluyorsunuz. Artık düşüncelerinizle baş başa kaldığınız, antrenmanları bir bir hatırlayıp güç bulduğunuz anılar seli oluyor.

Manş birisiyle yarış değil, kendinle ve limitlerine karşı yarış. Ağlayacak kadar zorlu anlarda gülümsemeyi ve kontrolü elinde tutmayı öğrenebilirsen başarıyorsun.

Ben de tüm bunları düşünerek atlarken ne yalan söyleyeyim Hırvatistan’da 6 saat bir tarafım donduğundan, Dover’in suyu ılık geldi.. İçimde bir alev yanıyordu sanki

Ulvi Yaman: Türkiye’de kadın ve erkek olarak bugüne kadar kaç kişi var Manş’ı geçmiş olan?

Bengisu Avcı: Bu sezon sonu tamamlayan yüzücümüz ile birlikte 1954’den beri 17 Türk Manş’ı geçebilmiş. Bunların 4’ü kadın.

Ulvi Yaman: Manş’tan sonra “Oceans 7” hayali başladı sanırım. Okuyucular için önce “Oceans 7” nedir bir anlatsana…Hangi parkurlar var, zorlukları, bugüne kadar kaç kişi tüm bu parkurları tamamlayabildi?

Bengisu Avcı: Oceans 7, dağcıların zirveleri gibi; sayılı insanın başarabildiği, çeşitli zorluk seviyelerine sahip, dünyanın farklı yerlerinde konumlanmış parkurlar. Wowsa (Dünya Açıksu yüzme Birliği) bizim gibi açıksu tutkunları buna resmiyet kazandırıyor. Manş bunlardan birisi, English Channel adıyla da bilinen İngiltere-Fransa arası, North Channel İrlanda-İskoçya, Cebelitarık boğazı İspanya-Afrika, Catalina Channel Catalina adası- California, Kaiwi Hawaii adaları, Cook boğazı Yeni Zelanda adalar arası ve Tsugaru Japonya adalar arası olmak üzere 7 Okyanus bağlantısı.

Bir sıralaması yok, hepsinin zorlukları farklı. Soğuk, mesafe, akıntı, medcezir.. Genelde insanlar daha kısa olduğu için Cebelitarık ile başlıyor. O da tek yönden gelecek bir rüzgarı beklediğiniz 16 km bir parkur mesela.

Şu ana kadar 24 kişi bu 7’yi tamamlayabildi. Son üç parkuru kalanların sayısı ise 31. Oldukça uzun bir süreç ve gerçekten meydan okuma olarak görülen parkurlar.

Ulvi Yaman: 2022 yılında 11 saat 59 dakikada “Catalina Channel”ı geçen “ilk Türk kadını” oldun. 2023 yılında Cebelitarık’ı 3 saat 24 dakika gibi inanılmaz bir sürede geçerek Türkiye rekorunu kırdın. Yine aynı yıl 48 kilometrelik “20 Bridges Around Manhattan” parkurunda “Yeni Türkiye Rekoru”nun sahibi oldun (8saat 19dk) ve “Triple Crown of Openwater” adı verilen özel bir unvana sahip tek Türk sporcusun. Biraz bu geçişlerden konuşalım mı?

Bengisu Avcı: Açık su geçmişimden kaynaklı, eski hızlı zamanlarımdan kalanı korumaya çalışıyorum 🙂 Manş sonrası bir yıl başka geçiş yok demiştim. Yüzme hayatımın zirvesi deyip kapatacaktım. Üstüne pandemi ile eve kapanıp her şey iptal olunca hayatta bana bu kadar keyif veren diğer şeyleri yapmaya başladım. Çizime geri döndüm, bolca yazdım, doğada yürüyüşlere çıktım.

Çizimler deniz dalgalarına, yazılar uzun yüzmenin sürecini incelemeye, doğa yürüyüşleri deniz kıyısında son bulmaya başladı., Hep denize döndüm. Oceans 7 benim hayalimdeki kahramanın hayat hikayesi oldu. Catalina’ya hedef koydum, ardından Triple Crown için yola çıktım, Manş – Catalina ikilisini yüzebilmiş başka başka kadın yoktu, ben de sınırları zorlayıp üçlemeye karar verdim.

Manhattan’a kayıt yaptım.

Bu iki parkur arasında, hiç beklemediğim, 2019’dan beri mail attığım Cebelitarık’dan cevap geldi ve Okyanusu da üçledim. Ayrıca geçtiğimiz aylarda 36km Çanakkale -Gökçeada arasını yüzdük bir de.

Bu tempoya ayak uydurmak için her an fit olmanız gerekiyor. Her biri deneyim, her birinin yeri özel ve dedikleri gibi, her yeni parkurdan sonra bambaşka bir insan oluyoruz. Üçten sonra buyum, bakalım 7 den sonra nasıl olacağım 🙂

Ulvi Yaman: Fiziksel antrenmanlar, dayanıklılık, bedeni zorlamak bir yere kadar ama asıl zor olan bu işin psikolojik boyutu hem öncesi hem geçiş sürecinde. Ciddi bir mental hazırlık gerektiriyor diye düşünüyorum. Ne dersin? Bu konuda ne yapıyorsun?

Bengisu Avcı: Tam da bahsetmek istediğim konu, her an yüzmeye fit olabilmek. Maraton yüzmek 5-25 saat arası farklı parkurları içeriyor. Aldığım fiziksel stres inanılmaz, ayrıca bunları iyi sürelerde de tamamlamak istediğim için ekstra çalışmam da gerekiyor. Stresi azaltmak için nefes egzersizleri ve çalışmalar yapıyorum. Sakatlıkları önlemek için mobilite, esnek ama güçlü omuzlar. Kafayı saatlerce kapatmak için meditasyon, uzun yürüyüşler. Bir spor psikoloğu ile çalışıyorum.

Bunca yük altına girmek sürdürülebilir bir şey değil. Elit sporcular 35 yaşında emekli oluyor ise bu yüzden. Fakat açık suyun eşitliği ve birleştiriciliği diye bir konu var. Ben hayat tarzımı buna çevirdim, karşıma bir “challenge” çıkıyor ise kendimi deniyorum. Elimde olmayan bir sebepten dolayı gelişen talihsizliklere üzülmemeyi öğrendim, yenilgiler yeniliklere açılan kapıdır. Düşünce tarzım değişti. Deniz çok kötü görünse bile suya girip sonra düşünmeye karar verdim. önce ilk adımı atıyor, ön yargılarımı kırıyorum. Birinciden sonra korkularım azalıp kendime güvenim artar diyebilirim. Ayrıca sadece yüzüp geçmek değil olayın bütününden, bana kattığı deneyim ve hikâyelerden de keyif alıyorum.

Ulvi Yaman: “Oceans 7”ı tamamlamak için dört geçişin kaldı. Şartlar elverirse 28-31 Mayıs 2024 tarihlerinde “Ka’iwi Channel” geçiş denemen olacak. Biraz bu parkur hakkında bilgi versene, diğerlerine göre nasıl? Daha mı zor, daha mı kolay? Bugüne kadar dünyada bu parkuru kaç kişi geçebildi?

Bengisu Avcı: Ka’iwi, 7 okyanusu duyduğum ilk andan beri hayalim olan parkurdu. İnanılmaz güzellikteki doğanın göbeğinde, karşıyı göremediğiniz 47 kilometre uzakta bir adaya yola çıkmak. Ka’iwi maraton yüzücüleri için kutsal topraklar, triatletlerin Kona’sı gibi. Yer Hawaii de olsa da, güzelliği aldatıcı; iklim gereği sıcak ve akıntılar, okyanus dalgaları arasında yaklaşık 15-25 saat kulaç atıyorsunuz. En zorlusu olabilir.

Akşamüstü yüzmeye başlayıp ertesi gün akşam olmadan bitirmeye çalışıyorsunuz. Dünyada burayı yüzebilen 96 sporcu var. Hiç Türk yok.

Ulvi Yaman: Her şey planladığın gibi giderse ne kadar süre içerisinde “Oceans 7” parkurlarını tamamlamış olacaksın ve tahminince o zaman dünyada tüm bu parkurları geçebilmiş kaç kişi arasında seni sayabileceğiz?

Bengisu Avcı: Bazen yıllarca yer bekliyoruz.. ama her şey iyi giderse 2025 sonunda tamamlayabilirim, şu anda 24 kişi geçebildi; benim gibi hazırlananlar da olacaktır, bence 30 kişiyi geçmeyiz.

Ulvi Yaman: Solo geçiş olarak adlandırılsa da bu geçişlere hazırlık, geçiş süreci bir takım işi. Antremanlar, beslenme, kaptanlar vb. Kaç kişilik bir ekip oluyor teknede sen yüzerken ve neler yapıyorlar? Egor’u ayrı soracağım ☺

Bengisu Avcı: Teknemiz yüzdüğümüz kanala bağlı oluyor, kaptan da. İkinci kaptan, gözlemci hakem, varsa kano ve kanonun yedeği.. Tekne boyuna göre istediğimiz kişiler; antrenörün, ailen, arkadaşın… Şanslıysan bir kameraman.

Kaptan seni en çabuk ve sağlıklı şekilde karşıya geçirmeye çalışıyor. Adam da evine gidecek yani.. bu sırada deniz trafiği, yüzücünün hızı, hava durumu gibi bir sürü konu var.

Kanocular en az bizim kadar yorulan diğer sporcular, eğer tekne size yanaşmıyorsa mutlaka kano oluyor, sizi izleyip tekneden aldığı beslenmeyi elden ulaştırıyorlar.

Antrenör, aile veya arkadaş seçimi sana kalmış, ama unutma ki teknedeki ekip kadar güçlüsün. Benim tavsiyem bir antrenör bir de seni tanıyan arkadaşın, tercihen pozitif kalabilen, deniz tutmayan..:) Bu kişiler senin beslenmeni hazırlıyor, iyi olduğundan emin oluyor, motive ediyor ve kaptan ile arandaki bağ oluyor. Dünyaya ve teknede olmayanlara sesini duyuran da onlar 🙂 Mesela teknede sana ait herkes bayılır veya uyur ise yüzüşün geçersiz sayılıyordu Catalina’da 16 saat mesai herkesin harcı değil..

Gözlemci ise bir nevi hakem. Yapılan her şeyi not alıyor: Bengi bunu içti, şunu söyledi. Ekip kusuyor…peçete temin edildi… baba uyudu.. yunuslar görüldü, hava iyi, yüzücünün karnı ağrıdı, saat 00:20…

Evet çıkınca bakması çok eğlenceli :))

Ulvi Yaman: Henüz tanışma şansı bulamasam da bir süredir Antrenör Egor Trapeano ile çalışıyorsun. Nasıl tanıştınız? Neden Egor? Nasıl bir antrenman programın var günlük? Bengisu’nun bir günü nasıl geçiyor?

Bengisu Avcı: Egor RedTop Swim aracılığıyla tanıştık. Yıllardır “Türkiye şubenizi açacağım” demem üzerine kamplarımızı incelemek için buraya da geldi. Egor çünkü, hayallerime inanan, beni her türlü destekleyen, yüzerken kendimi güvende hissettiren kişi o..

Şimdilerde Çanakkale’ye yerleştim. Egor’da Türkiye’yi seviyor. Haftanın her günü antrenmanımız oluyor; bir gün uzun, üç gün kumda kuvvet ve mobilite üstü yüzme, iki gün sprintler ve teknik çalışmalar. Erken yatıyorum; Sabah erken kalkıp bir şeyler atıştırıyorum, sahile iniyorum. Bazen gün doğumundan önce kalkıp nefes çalışıyorum. Buradaki yüzücülerim ile de buluşup antrenmana başlıyoruz. Benim antrenmanlarım öğlene kadar sürüyor.

Gün ortası dinlenip akşamüstü çalışıyorum, kendimi geliştirmeye çalışıyorum.. Kaptanımızdan denizcilik eğitimi de alıyorum son günlerde. Deniz suyu 20-22 dereceye düştü, 15’lere kadar buradayım, havuza gitmeyeceğim. Köyümüz Çanakkale’de, Halileli köyü. Doğayı hissetmeyi, zaman geçirmeyi seviyorum, başka da bir şey aramıyorum.

Ulvi Yaman: Eğer başarırsan demeyeceğim, seni tanıyorum ve başaracağını biliyorum, “Oceans 7” tamamlandıktan sonra bu iş bitiyor mu? Ondan sonraki hedefler ne olacak ya da var mı öyle bir hedef?

Bengisu Avcı: Her geçiş bana kendimi sorgulatıyor: “Gerçekten ne kadar istiyorsun bu işi Bengi?” derken buluyorum kendimi. Çok zorlanıyorum. Karşıya ulaştığımda ise yüzüp geldiğim yola bakıyorum ve “imkansız değilmiş” diyorum… Her yeni parkura heyecanla uçuyorum. O yüzden sanırım zaman gösterecek…

Ulvi Yaman: Uzun zamandır antrenörlük ve yüzücü koçluğu da yaptığını biliyorum. Bir çok öğrencin daha şimdiden ulusal ve uluslararası başarılara imza atmaya başladılar bile. Hattaa daha çok yeni uluslararası bir kuruluş olan WOWSA’dan 5. Derece koçluk sertifikası aldın. Emeklilik planı mı bu? ☺ Unumu eleyip mayomu astıktan sonra antrenörlük yaparım, bir okul açarım gibi bir plana mı dayanıyor?

Bengisu Avcı: Sevdiğin işi yap derler ya hep. Spor bilimleri seçtiğim gün, artık ders çalışmaktan sıkılmadığımı fark ettiğim gündü. Bu konuda hep daha fazlasını merak ediyorum. Mezun olduğumda alt yapı ve spor salonlarında çalıştım ama hayalim hep açık denizdi. 2021’de hayal ettiğim yüzme kamplarını ortağım İpek Yalkı ile yapmaya başladık ve 2022’de ilk Channel yüzücümü yetiştirdim. Her yıl artarak devam eden açıksu sporcularına yardımcı oluyorum.

WOWSA koçluğuna çalışırken yıllar içinde neler deneyimlemişim, çok faydasını gördüm.

Şu Kaptanlığı alayım, yüzemezsem teknede olurum. Bir de yedi okyanusa bir kitap yazılır.. Galiba emekli olamayacağım ama sevdiğin işten niye emekli olasın ki zaten .. 🙂

Ulvi Yaman: Nasıl gençlerle ilişkin? Keyif alıyor musun eğiitim vermekten? Yine seni iyi tanıdığım ve böyle bir egon olmadığını bildiğim için rahatlıkla sorabilirim☺ her sektörde, her alanda boynuz kulağı geçer, yarın bir gün öğrencilerin senin rekorlarını kırdıklarında, daha iyisini yaptıklarında ne hissedeceksin? Hiç mi kıskançlık olmayacak?

Bengisu Avcı: Genç sporcular ile çalışırken ben de onlarla hayal kurup, heyecanlanıyorum. Bazen tavsiye almak, danışmak için geliyorlar. Ben de onlar gibiydim, okul, kurs, sınav saatleri arasında yürütmeleri çok zor oluyor. Fakat branşa ilginin arttığı açık, geleceğin şekillenmesi için , biz ve arkamızdan gelen neslin denizi sevmesi ve saygı duyması çok önemli. Suyun yaşı yoktur, antrenmanını yapan, emeğini hakkıyla veren kazanır. Yeni nesil çok hızlı, Phelbs gibi bir efsanenin bile kendi rekorunun kırılmasını izlediği şu günlerde benim rekorlar da çok uzun dayanmayacaktır 🙂

Ulvi Yaman: Türkiye’de bu sporu yapan bir çok insan var, bir çok uluslararası başarı var. Medyanın ve kamuoyunun yeteri kadar ilgi gösterdiğini düşünüyor musun? Başarıların takdir edildiğini vb.

Bengisu Avcı: Catalina yüzdüğümde “ee ödül töreni nerede olacak, ne alacaksın” diye sormuşlardı. Hiç bir şey almıyorum bu geçişler için. Hatta madalyamı sertifika ile birlikte sezon sonu kargolayıp gönderdiklerinde ben para ödedim alabilmek için. 10gr madalya kargo algısı yaratmış çünkü.

Duyulması, takip edilmesi güç veriyor ama. Yüzerken teknedekilere yazılan bir mesaj, annen, arkadaşın izliyor, televizyon yayınlıyor duygusu inanılmaz.

Bunun yanında kanal geçişleri ve bunun gibi ekstrem yüzme denemesi yapan sporcular gittikçe artıyor. 1950’lerden beri sadece 4 sporcu Manş geçmişken sadece 2 yılda 3 solo bir takım eklendi listeye.

Katlanarak artıyoruz. Ayrıca Açıksu olimpik mesafesi 10k’da da uluslararası yarışan ve ödül alan çok başarılı sporcularımız var. Medyaya bir şekilde duyurmak zorundayız. Okul çağındaki sporcuların çoğunun vazgeçme nedeni ilerde meslek olarak yüzme sporu yapamayacağı düşüncesi. Avrupa şampiyonu da olsalar, maddi imkansızlıklar nedeniyle hedef değiştiriyorlar. Oysa bu spor yaşın getirdiği dayanıklılık sayesinde uzun yıllar sürdürebilecekleri bir seçenek.

Maraton yüzme ; elit sporcuların, spordan gelme insanların yapabildiği gibi sonradan yüzme öğrenenlerin de keyif alacakları bir branş. Bizim sularımız dünyada tek. Bu güzellikte ve yüzülebilir sular için İngilizler başta olmak üzere binlerce insan ziyarete geliyor. Doğaya saygılı, sadece bir kumaş parçası, dilerseniz bir gözlük kullanarak yıl boyu bu doğa sporunu yapabilirsiniz.

Maraton geçişleri saatler sürer, bizim bir parkurumuz en az 10 saat ve gece gündüz yüzülüyor. Sevenleri okyanus aşrı parkuru takip etmek için gece yarısı kalkıp izliyor, kendi imkanlarımız ile sosyal medyadan bunlara ulaşabiliyoruz sadece. Bir kanal olsa, anlık gece gündüz burada triatlon, şurada açıksu yüzülüyor dese. Bence branşlara yeni katılımcılar da kazandırabilirdik.

Ulvi Yaman: Son sorum, nasılsa uzun parkurlara alışıksın diye uzattım da uzattım ☺ Bu spora ilgi duyan, yapmak isteyen gençlere ne önerirsin?

Bengisu Avcı: Genç ve yaşlısına; çıkın ve yüzün. Üç tarafımız deniz ve muhteşem güzelliklere sahibiz. İşi bilen ve seven eğitmenler ile kendinizi geliştirin, her gün kendinizi aşmayı hedefleyin. Güvenliğe önem verin; kıyıya paralel yüzün, balon kullanın, karada birisine haber verin çıkmadan önce. Sonrası mutluluk..

Deniz ile bir bütünüz, dalgalarla kavga etmek yerine anlamaya çalışın, içindekiler ile barış içinde olun. Bir vatoz, bir denizanası kadar muhteşem bir canlı görmedim hayatımda. Saygı verin, saygı bulun.

Ulvi Yaman: Çok teşekkür ediyorum, yoğun antrenman programı arasında bana vakit ayırdın, katlandın. Umarım “Ka’iwi Channel” geçişi sonrasında tekrar görüşürüz ve geçişi anlatırsın. Başarılar dilemiyorum zaten çok başarılısın 🙂

Önceki İçerikKaos GL, Ölüm Tehditleri Nedeniyle Filmi Yayından Kaldırdı
Sonraki İçerikSelçuk Kozağaçlı Senaryo Davasında Beraat Etti
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project