Büyüme ve Enflasyon Canavarı

0
191

Bu başlığın altına, ağzından alevler çıkan bir ejderha resmi koymak isterdim ama muhtemelen editoryal kısım izin vermezdi, baştan söylemek isterim. (*)

Hemen büyüme rakamından başlayalım; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe başkanlığının açıkladığı rakamlara göre Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre %7; bir önceki çeyreğe kıyasla da %1,7 büyüdü.

Enflasyon rakamı da Tüketici rakamları aylıkta %0,89 artışla yıllık olarak %16,59 oldu. Beklentilerin altında gelen bir enflasyon rakamı olarak göze çarptı. (Kaynak TUİK)

Yazarımızın isteği üzerine eklenen “ağzından alevler çıkan ejderha” görseli:)

Yazının bundan sonrası için 2 seçenek vardı önümde; ya rakamlara girip iyice sıkıcı bir hale getirecektim ve muhtemelen elime yüzüme bulaştıracaktım; ya da geçmişten bazı örnekler ile bir jenerasyonun hafızasını tazeleyip daha genç jenerasyonun da bazı ipuçları almasına yol açacak ufak dokunuşlar yapmaktı.

O zaman 2’den devam edelim.

Öncelikle büyüme rakamına dair birkaç şey söyleyeyim; açıklanan rakamların nominal rakamlardan değil reel büyüme rakamlarının ne olduğunun üzerinde durulmaz ise kişi başı gelirde nerede olduğumuzu tam olarak belirtilmezse ve büyüme rakamlarının vatandaşın cebinde nasıl bir büyüme yarattığının detayları anlatılmaz ise; bundan sonrası için yorum yapmanın pek bir anlamı olmayacak. Bunun daha detaylı bir açıklamasını belki bir sonraki yazıda ele almak daha doğru olacaktır.

Bu nedenle büyüme rakamını burada bir kenara bırakıp önce daha yakıcı etkileri olan enflasyon rakamlarına dönelim. Az önce işin hafızası diye belirttiğim kısımdan devam edelim; uzun süre spor yapmış kişiler için kas hafızası denilen bir deyim vardır. Yani aradan uzun yıllar geçse de ve bu spor dalına ara verilmiş olsa da ufak bir geri dönüş ile eskisi kadar olmasa bile hemen eski sporcu olduğunu anlarsınız dışarıdan bakınca.

90’ların enflasyonlu yılları içinden geçerken, mesela maaşlı çalışanlar yıllık zam oranı olarak %70’ler %80’ler seviyesinde zamlar ile hayatlarına devam ediyordu. Otomatik zamlar hayatımızda yer etmiş ve kimsenin de yadırgamadığı bir durum olup çıkmıştı.

Ya da otomobil almak isteyenler, siparişi verdikten sonra otomobil gelene kadar geçen sürede birkaç zam ile daha yüz yüze kalabiliyordu. Bunu açıklıkla da otomobili satan firma alıcıya söylüyordu. Daha da geriye gidersek, otomobil için sıra yazılıyor ve bu sıra hatırı sayılır bir kar ile başka bir alıcıya devrediliyordu, ancak o günler artık çok geride kaldı. Yeniden enflasyonun yüksek olduğu dönemlere dönecek olursak; Türkiye de insanlar, otomobili, yatırım aracı olarak görüyor ve bu nedenle satın alma kararını kolaylıkla veriyorlardı. 

Bugünlerde yeniden benzer haberler ile karşılaşmaya başladık.

Gayrimenkul için de yukarıda saydığım şeyler kısmen geçerli idi.

Şu diyaloğu pek çok kişi yaşamıştır; ’Bu ay almazsanız gelecek ay zam geliyor bunlara. Aldınız aldınız…’

Demek istediğim şudur ki; içinden geçtiğimiz enflasyonist ortam (ki şu an için sadece Türkiye’ye mahsus bir şey denilen) kalıcı bir hal almaya başlarsa o zaman 90’lı yıllardan kalan alışkanlıklar çok kolay yeniden alevlenebilir.

Enflasyonun nereden kaynaklandığı ile ilgili birçok açıklama ve tartışmayı basında görüyorsunuz muhtemelen. Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın enflasyonun yaratmış olduğu ve pek uygun olmayan ticari ortamın zararlarını ve yıkıcı etkilerini uzun süre yaşadık. Talebin bir süre daha baskılandığı ve istihdamın istenen oranda artmadığı bir ülkede hammadde ve üretim üzerinden fiyatlara yansıması istenmeyen fiyat artışlarına ve enflasyon oranlarına yol açar.

Umarım kas hafızası yerine gelmez de ekonominin kendine gelmesi ile yaşanacak olan ekonomik canlılığın reel anlamda etkilerini her birimiz olumlu anlamda hissederiz.

(*) Editörün Notu: Yazarımız pek önyargılı… Ağzından alevler saçan ejderhalar kurban olsun Reportare yazarlarına:)