İnsanın rasyonellikten ne denli uzak olduğunu defalarca anlattık, defalarca yazdık. Peki bu üstün eforlarımız insanı rasyonellik çizgisine bir adım yaklaştırdı mı? Elbette ki hayır. Zaten benim verdiğim örnekler üzerinden rasyonelliğe yaklaşan insan da birazcık sebepsizdir, sanki başka bir amacı yoktur da amaç arıyordur.
İnsan rasyonellikten uzak. Her gün karşılaştığımız çoklarca pazarlama taktiği bizi en isabetli atışlarla mantıklı düşünemeyişimizden vurur. Biz mantık değil, duygu varlıklarıyız. Duygularımıza dokunan bir etkiyle karşılaştığımızda karar mekanizmalarımız yerini hormonlara, isteklere, arzulara, tutkulara, bağımlılıklara ya da el alem ne der girdaplarına bırakmakta. Karar mekanizmalarımız ince, porselen bir vazo kadar kırılgan üstelik oyun hamurları gibi yoğurulabilir. Kötü niyetli, iblis karakterli, çıkarcı insanlar karar mekanizmalarımızı manipüle edebilir, bul karayı al parayı oyunundaki gibi türlü alavereyle bizi kandırabilir. Daha büyük bir kandırılma hissi gişe rekorları kırmış bir filmin ters köşe final sahnesini izlemiş gibi hissettirebilir. Belki de karar mekanizmalarımızla oynamak isteyen kötü niyetli, iblis karakterli, çıkarcı insanlar hiç var olmamıştır. Belki de biz yanılmak istiyoruzdur. İnsan özgür olmadığını fark etmeyecek kadar ahmak, fark ettiğinde ise özgür olduğuna kendini inandırabilecek kadar zekidir.
İnsanın rasyonel olamama kusurunu akıllarda canlandıramamış olabiliriz. Sorumlu yazarlık hislerimle size bir örnek vereyim ki insanın ne menem mantık düşmanı bir mahlukat olduğunu minik uslarımızda perçinleyebilelim. William Poundstone’un “Fiyatlandırma Sırları” isimli kitabında Amerikalı psikofizikçi William Hunt’ın yaptığı bir deney anlatılır. William Hunt deneye katılanlara hangi suçun daha ciddi ve büyük olduğunu sormak istemiştir. Birinci suç; hiçbir sebep ve gerekçe olmadan annenizi öldürmektir. Bu suçun tam olarak yarısı büyüklüğünde bir suç düşünmeniz istenmektedir. (Burada lütfen siz de bir suç düşünün ve bir yere yazın). İkinci suç tanımında ise denkleme bir değişken daha eklenmiştir. İkinci suçta istenen yine hiçbir sebep ve gerekçe olmadan annenizi öldürmek ve kendi kendinize solitaire oynarken hile yapmak arasındaki iki suçun tam ortasında bir suçu tanımlamanızdır. (Bunu da yazın bir yere) Sonuçlar ne olmalıydı? Birinci suç referans alınarak istenilen suç ile ikinci seçenekte istenilen suçtan hangisi daha büyüktü? Mantıklı olan ikisinin de aynı ya da yakın bir skalada değerlenmesiydi. En azından yalnız başınıza solitarire oynarken yaptığınız bir hilenin prangalarla taş kırma cezasına çarptırılmanıza sebep olamayacağı aşikardı. Sizin cevaplarınızı ve verdiğiniz cevaplar üzerindeki düşünsel süreçlerinizi size bırakıyorum. Ancak William Hunt’ın deneyinde verilen 14 cevabın 12’si birinci bölümdeki suçu daha ağır tanımlıyordu. İnsan hayal gücü, tek bir referans noktası verildiğinde ona yakın alanlarda geziniyor, başka bir referans noktasında hemen yeni pozisyonunu alıyordu. İlk defa gittiğimiz bir lokasyona ulaşma süremiz aynı yolu dönerken hissettiğimiz süreden her zaman daha uzun gelir. Dönüşte bu kadar çabuk mu gitmiştik sorusu illa sorulur. Mesafe aynı, hız aynı, yolun durumu aynı olsa bile bilinmezlik karşısındaki tedirginlik zaman algısını esnetir ve bir saat bir saatten uzun gibi gelir. İnsan çevresindeki koşulları algılayışıyla yaşar ve bu koşullar hissedilen kadar etkilidir.
Birilerini mantığa davet etmekteki faydasız çabadan vazgeçmek anlamına gelmemeli bu yazdıklarım. Amaç rasyonel olmayan davranışları düşünmek. Amaç mantıksızlığa duyulan derin tutkunun hangi ihtiyaçları beslediğine dair minik bir farkındalık yaratmak. Amaç ezbere hareket etmekten bir nebze uzaklaşmak. Omurilik merkezli yaşantılarımızda arada sırada amigdalalarımızı rahat bırakırken ön beynimize biraz daha yük bindirmek. Rasyonel olmayan kararlar karşısında vay anasını demektense arkasındaki akıldışılığı anlayabilecek molayı verebilmek.
İnsan rasyonel değil onu anladık. Ancak rasyonel olmaktan böylesine uzak olan bireylerin oluşturduğu topluluklar en azından kollektif düşünce çerçevesinde mantıklı olmaya yaklaşabiliyor mu? Bir grup, bir topluluk, bir toplum, bir şirket rasyonel davranışlar sergiler mi? Rasyonel olabilir mi? Olma çabası neler kazandırır neler kaybettirir? Beni özlemeniz için bu sorulara cevapları bir sonraki yazıda tartışacağız. Ben cevapları biliyorum da size düşünmek için biraz zaman tanıyorum. Sonuçta oldukça mantıklı bir insanım.