Yıllardır İran sokaklarında, caddelerinde, toplu taşıma araçlarında, parklarında, sinemalarında ve her alanda yaşamı kadınlara dar eden bir düzeni, o düzenin kraldan çok kralcı “sivil bekçileri”nin ve düzenin kanlı copları olan Devrim Muhafızları’nın, Besic milislerinin ve Ahlaki Emniyet Polisi’nin (Gaşt-e Erşad) kadınlara reva gördükleri zulmü izliyoruz. Son bir kaç gündür 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsü ve kıyafetlerinin İslama uygun olmadığı gerekçesiyle Ahlaki Emniyet Polisi tarafından Tahran’da gözaltına alınırken dövülerek öldürülmesi kitlesel bir tepkiyi beraberinde getirmiş durumda.
İran’da devrimin hemen sonrasında başladı bu baskılar ve saldırılar aslında; eskiden bu denli görünür değildi ancak teknolojik gelişmeler ve özellikle sosyal medyanın yükselişiyle birlikte kadınlar bu zulmü kayda geçirip yayınlayarak kitleselleştiriyorlar. En önemlisi de İranlı kadınlar uzun zamandır sürekliliği hiç bitmeyen bir şekilde zorunlu örtünmeye karşı müthiş bir aktivizm ve sivil itaatsizlik eylemleri yapıyorlar.
Bu eylemlerin en etkilisi gazeteci/aktivist Masih Alinejad’ın 2014 yılında Facebook’ta Kadınların Gizli Özgürlükleri (#MyStealthyFreedom) adıyla bir sayfa açarak İranlı kadınları zorunlu örtünmeye karşı çıkmaya ve başörtüsüz resim ve videolarını bu sayfaya göndererek yayınlamaya davet emesiyle başladı. Bu sayfa kısa bir zamanda milyonlarca takipçiye ulaştı ve bu sayfa üzerinden pek çok kadın açık ve gizli kimliklerle başörtüsüz resim ve videolarını paylaşmaya başladı. Eylemlerin ikinci aşamasında ise 2016 yılının başlangıcıyla birlikte, yine Masih Alinejad’ın öncülüğünde durum İran’da Kadınların Gizli Özgürlükleri hareketinden Beyaz Çarşambalar hareketine evrildi. Bu aşamada kadınlar haftanın her çarşamba günü başörtüsüz resim ve videolarını sosyal medya üzerinden paylaşmaya ve zorunlu örtünmeye tepkilerini ortaya koymaya devam ettiler. Süreçle birlikte erkekler de bu eylemlere desteklerini gösteren, başörtüsüz kadınlarla birlikte resim ve görüntüler paylaşmaya başladılar.
İran devletinin ve devlete bağlı resmî ve sivil radikal unsurların sokaklarda zorunlu başörtüsüne karşı eylem yapan kadınlarla karşı karşıya gelmesi ve şiddet vakalarının artmasıyla birlikte kadınlar her alanda kamera kaydı yapıp sosyal medyada paylaşarak radikal unsurları deşifre etmeye başladılar. Böylelikle Kameram Benim Silahım (#MyCameraIsMyWeapon) hareketi şekillendi. Sonrasında ise kadınlar sosyal medya üzerinden zorunlu örtünmeye dair tecrübelerini anlatarak Hadi Konuşalım (#LetUsTalk) hareketini yükselttiler.
İran’da 29 Aralık 2017’de başlayan halk protestoları ise bu eylemlerin dünya çapında duyulmasına sebep oldu: İnkılap Meydanı Kızları! Tahran’ın İnkılap Meydanı’nda genç bir kadının çıkardığı beyaz başörtüsünü bir sopaya bağlayıp salladığı görüntüler dünya çapında viral olunca, bu genç kadın tutuklandı. Bunun üzerine protestoya başlayan İranlı kadınlar haftanın her günü İran’ın farklı noktalarından başörtüsüz resim ve videolarını sosyal medya üzerinden paylaşmaya başladılar ve eylemlerin bu aşaması ilk kez İnkılap Meydanı’nda trafo üzerine çıkan genç kadına ithafen İnkılap Meydanı Kızları adını aldı.
İran devleti bu eylemlere karşı ilk aşamasından itibaren reaksiyon gösterdi ve gelinen bu noktada sivil itaatsizlik eylemlerine katılan kadınlar resmî ağızlardan sert biçimde uyarıldı ve tutuklamalar başladı. 31 Ocak 2018 tarihi itibariyle de bazı kadınlar başörtülerini çıkarmadan ellerinde başka bir başörtüsü sallayarak bu eylemlere destek veren görüntüler paylaşmaya başladılar.
İran rejiminin kadınlara karşı resmî saldırı hattını sokaktaki Ahlak Polisleri oluşturuyorlar. Aslında bu yapının adı Ahlaki Emniyet Polisi ve hedefi resmî olarak “Sosyal Yaşamın Güvenliğini Artırmak” şeklinde tanımlanıp Kültür Devrimi Yüksek Konseyi’nin belirlediği toplumsal eylem planlarını sahada birebir uygulamak için kuruldu. 1979 İslam Devrimi’nden bu yana farklı kisveler altında rejim sokaklarda kadınların yaşam ve giyim tarzına hep müdahale etti ancak bu görevin resmen özel bir polis birimine verilip kurumsallaşması 2005 yılına tekabül ediyor.
Ahlaki Emniyet Polisi’nin kurumsallaşması İran’ın reformist iddialı Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin dönemine denk geliyor. İronik olan şudur; kadınlara yönelik özgürlük ve reform vaadiyle iktidara gelen İran’ın “reformist” devlet kanadı aslında kadınlara karşı en sert uygulamaları yapan Ahlaki Emniyet Polisi’nin oluşumunun altına resmen imza attı.
Ahlaki Emniyet Polisi’nin sokaklardaki koluna Gaşt-e Erşad (İrşad Devriyesi) deniliyor. Bu birimler en az üç kişilik kadın ve erkek karma polislerden oluşuyor ve genelde bir minibüsle devriye atıyorlar. Bu birimde görev yapacak olan polisler genelde en radikal olanlardan seçiliyor çünkü ideolojik ve dini doktrini yeterince benimsemeyen bir polis sokaklarda böylesi bir görevi “layıkıyla” yapamaz. Sokaklar, caddeler, parklar, yeşil alanlar, alışveriş merkezleri, kafeler, restoranlar, sinemalar, tiyatrolar ve toplumsal yaşamın akla gelen her alanında İrşad Devriyesi’nin uygulama noktaları bulunuyor. Ramazan ayında oruç tutmayanları denetlemekten tutun da erkeklerin saç modellerine müdahaleden, halkın her nevi kılık kıyafet ve yaşam biçimine karışmaya kadar her türlü hakkı Ahlaki Emniyet Polisi kendisinde buluyor ve bunun hem şer’i hem de yasal görevi olduğunu düşünüyor.
Ahlaki Emniyet Polisi’nin kurulmasının ve İrşad Devriyesi’nin sokaklara salınmasının en temel sebebi kadınları toplumsal yaşamın içinde pasifize etmek, kadınların giyim tarzını kontrol altında tutmak, kadınların zorunlu başörtüsü dayatmasına mutlak surette uymasını sağlamaktı. Yani asıl hedefleri her zaman kadınlar oldu. Yıllarca İrşad Devriyesi her nevi kanlı sert müdahaleyi yaptı ve en son Mahsa Amini’nin örneğinde olduğu gibi pek çok kadının hayatını yitirmesine sebep oldu. İran’da kadın hareketinin son yıllardaki yükselişi ve özellikle zorunlu başörtüsüne karşı yapılan geniş sivil itaatsizlik eylemleri rejimin kuruluş ayarlarıyla oynuyor ve bunun yansıması da soklarda İrşad Devriyesi’nin kadınlara yönelik kanlı sert müdahalelerine dönüşüyor.
İran rejimi başörtüsü serbestisi konusunda asla geri adım atmayacaktır çünkü bu konuda atacağı bir geri adımın her nevi özgürlükler karşısında kendisini geri adım atmaya zorlayacağının farkında. Yani başörtüsü konusu İran rejiminin kırmızı çizgisidir ve sert kanlı müdahalelerin devamı gelecektir. Mahsa Amini’nin cenaze töreninden sonra İran sokaklarının karışması ve tepkilerin rejim karşıtı kitlesel protestolara dönüşmesi aslında İran’ın teo-faşist rejiminin ne denli kırılgan olduğunu da gösteriyor. İranlı kadınlar psikolojik korku eşiğini aşalı çok oldu, artık korkma sırası kadın düşmanı molla düzeninde…