Bankacılıktan Marangozluğa, Marangozluktan Vitraya Bir Yaşam Öyküsü: Temel Yolgeçenli İle Söyleşi

0
539

Tamer Durak: Biraz konuyu değiştirmek istiyorum, siz salgından kısa bir süre önce Ayvalık’a göç ettiniz İstanbul’dan. Benim görüşüm, çok doğru bir zamanda çok doğru bir şekilde geldiniz. Şimdi buradan bakınca Ayvalık’a gelmeseydiniz hayatınız nasıl olurdu? Ayvalık’a geldiniz hayatınızda neler değişti ve bu kararınızdan memnun musunuz? 

Temel Yolgeçenli: En başta en son sorduğunuzu söyleyeyim, bu karardan daha daha daha memnun olamazdım. Ben İstanbul’dan ayrılmayı emekli olmama yakın arzu etmeye başlamıştım. Kendi hayat planımı İstanbul’dan taşınacağım, güneye gideceğim, daha rahat bir hayat süreceğim diye planlamaya başlamıştım ama şartlar neler gösterir o zaman bilmiyordum çünkü. O zaman da hatta güneye gideceğim diye düşünürken biraz daha güneyleri düşünüyordum kafamda, Bodrum, Marmaris, o taraflar Datça… Çünkü herkes onu konuşuyordu. Sonra emekli oldum, emekli olduktan sonra bizim bir tane kızımız var. O zaman daha lisedeydi, sonra o emeklilik sürecinde üniversiteye girdi, biz biraz daha gitsek yaparız diye düşünürken, şunu düşündük hep kızımız kendi ayakları üzerinde durmaya başlasın, gideriz. O daha üniversite üçteydi en son bize dedi ki, ben üniversite dördün ikinci yarısında Erasmus ile yurtdışına gideceğim ve üniversiteyi orda bitireceğim. Sonrasında o an için bir planı yoktu ama onun arzusu da bizim arzumuz da, şu anda Türkiye’deki  bir çok kişinin ne yazık ki arzusu gibi, yurtdışında hayatını sürdürmesiydi. Planını yaptı, her şeyini ayarladı, ocak ayında Ocak 2018’de yanlış hatırlamıyorsam Erasmus ile yurtdışına gideceğini belirtti. Biz bunun tarihini öğrenince hemen planlarımızı yapmaya başladık. Kasım ayında, kasım demeyeyim yaz aylarında daha önceden, biz nereye taşınsak güneyde acaba diye araştırmalara başladık ve eşimle oturduk konuştuk. O dedi ki, İzmir’in güneyi çok sıcak. Biraz da düşününce İzmir’in güneyi artık hem çok sıcak hem de çok İstanbul olmaya başladı. Bodrum, Marmaris türü yerler, çok kalabalık ve çok pahalı olamaya başladı. Biz de biraz hayatımızı küçültmek istiyorduk zaten. Ne yapalım? Dedik. Eşim İzmirlidir, onunla beraber biz Çeşme’den başladık bakmaya, Çeşme işte Sığacık, Seferihisar, Urla… İzmir zaten şehir…Oradan çıktık daha kuzeye Eski Foça, Yeni Foça, Çandarlı falan derken bu gezişmeler sonucunda Ayvalık’ta karar kıldık. O Gün itibarı ile işte bu saydığım yerlerden hiç birine gönlüm rahat aa ben burda yaşarım diyememiştim, Ayvalık’a geldiğimde dedim, burayı gördüğüm zaman. Sonra kasım ayında geldik, bir ev bakalım diye, şansa burayı, işte bize çok uygun, çok güzel bir ev bulduk. Oranın sözleşmesini yaptık. Sonra da Ocak ayında kızımızı Avrupa’ya yolcu ettik, Şubat ayının on üçünde de biz buraya taşındık. Bu işte beşinci senenin içindeyiz şu anda. Geldikten sonra ne eşim ne ben bir kere olsun niye taşındık İstanbul’dan, İstanbul’u da özlüyoruz demedik. Hatta şu anda İstanbul’a gitmemek için elimden geleni yaparım. İstanbul ancak doğum, evlilik ölüm, başka bir nedenle gitmiyorum. Ya birisinin cenazesi oluyor, ya bir yakının doğumu olacak, ya da işte kıramayacağımız bir evlilik gibi bir şey olacak ki gideceğiz, yoksa gitmiyoruz. Gitmek için içimizde hiç bir istek de yok. Burada hayatımız o kadar huzurlu ve kolay ki, yani başka bir arayış içinde de değiliz. Buraya çok kolay adapte olduk. Çok güzel insanlarla tanıştık. Bizim gibi gelenler var, buralı olanlar var. Esnafla, yerli insanlarla tanıştık. Korona, karantina döneminde yaşanabilecek, kalınabilecek en iyi yer. Evimizin konumu itibarı ile hiç bir şeyden etkilenmedik. Zaten çok tenha oluyor yılın 12 ayı. Bir çok kişi bize inanmıyor, yılın on iki ayı burada mı yaşıyorsunuz diye, evet biz 12 ay burada yaşıyoruz. Hiç bir sıkıntımız yok ve herkesin zorlandığı o korona dönemini biz çok rahat geçirdik. Tabii sıkıntılarımız olmadı mı? Oldu, karşılaştırmak başka yerlerle karşılaştırmak mümkün değil. Aynı dönemi İstanbul’da geçirseydik, çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalcaktık diye düşünüyorum. 

Sedef ve Temel Yolgeçenli
Sedef ve Temel Yolgeçenli motosikletli günlerinde

Tamer Durak: Ben tekrar vitraya dönmek itiyorum şimdi, iyi bir vitray eserini ayırdeden şey nedir? Vitray almayı düşünenler, vitraydan hoşlananlar neye bakmalı? Yani işte camın kalitesi mi önemli? Yapıştırıcı mı önemli? Kullanılan tutkal mı önemli? Hepsi önemlidir ama daha çok öne çıkan şey sizin özendiğiniz, bunu yaptığımda ben artık ustalık eserimi yapmış olacağım dediğiniz şeyler var mı? 

Temel Yolgeçenli: Var (gülüyor) Şimdi şunu vurgulamakta fayda var. Aslında vitray dediğimiz zaman camla yapılan bir çok farklı farklı farklı işen bahsediyoruz. Ben esas olarak vitrayın tek bir bakır Tiffany vitray üzerine çalışıyorum. Bunun yanında cam boyama, füzyon, kurşun, bakır, ahşap vitray, alçı vitray, mozaik vitray gibi çok çeşitli yöntemleri var. Ben bakır Tiffanyyle çalışıyorum. Biz bunu nasıl yapıyoruz? Cam alıyorsunuz ki bunlar renkli, özel camlardır. Alıp düz bir pencere camı boyamaktan bahsetmiyoruz, özel belirli bir kalınlıkta, belirli renklere daha üretilirken o renklerin kazandırıldığı çok çeşitli dokuları renkleri, transparanlıkları vardır. O camı aldıktan sonra belli bir desenimiz var elimizde. O desenin her bir parçasını uygun renkte camdan tek tek kesiyoruz elmaslarla. Yani her bir parça cam tek tek, ufak ufak kesiliyor. Şimdi camı doğru kesmek, kesebilmek bir beceri. Sonra bu camları birbirleri ile birleştiriyorsunuz, bakırla sarıyoruz, sonra da kurşun kalay karışımı ile lehimliyoruz birbirine. Bunu da lehimlerken de bir,  camları birletiştirdiğinizde güzel birleşmeleri önemli yani bir puzzle yaptığınız zaman o parçalar nasıl güzel oturuyor, siz de bu camı güzel kesip güzel tesviye edip birleştirdiğinizde kendini gösteriyor o. Artı o lehimi yapmak da bir beceri. Ben bugün bir vitraya baktığımda, kesimi ne kadar güzel ve düzgün olmuş, lehimi ne kadar güzel yapılmış ise o kadar ustalık eseri diyorum. Ben daha kendimi o kadar usta görmüyorum. Bazı vitray ustalarının yaptıkları işlere baktığımda adam şiir gibi lehimlemiş diyorum. Bunu ben niye bu kadar hala yapamıyorum diyorum. Bu konuda birisi değerlendirme yapacak ise bakacağı ilk şey boyama vitray olmasın. Şu anda bir camcıya girip vitray istiyorum dediğinizde CNC makinelerle boyayarak vitray yapıyorlar. Bundan kaçınmakta fayda var. Ucuz malzeme o vitray değil aslında. İki, lehimleri ne kadar düzgün? Yani lehim bir kalemle çekilmiş gibi düzgünlükteyse, gerçekten iyi bir vitray o. 

Tamer Durak: Dünyada vitray sanatı nasıl ilerliyor? Vitray üzerine müzeler var mı? Ve işte hani şuradaki vitrayı insanın mutlaka görmesi lazım dediğiniz vitraylar var mı? 

Temel Yolgeçenli: Yani özellikle söyleyeceğim bir yer yok, yani şimdi şahsen sen gittin gördün mü bunları diyeceksiniz, hayır görmedim ama bilhassa Avrupa’da belki Rusya’da, Avrupa’ya dahil diye şey yapalım, çok güzel katedraller var. O katedrallerde çok güzel vitraylar var. Onlar başka bir teknik.  Onları gidip yerinde görmek çok önemli. Ben gidip göremedim, yani zamanında turistik geziler yaptığımızda bazılarını gördüm de işte o ilgi yoktu o zaman. Demek ki öyle bakmamışım. Vitray müzeleri de var gidip görülebilecek. Büyük katedrallerdeki o gördüğünüz devasa camlar, hem kurşun hem boyama vitraydır onlar. Daha eski bir tekniktir aslında. Mesela orada bir azizin yüzünü görürsünüz, yüz gerçekten boyalıdır. Bu büyüklükte bir camı almıştır, yüz formuna kesmiştir, onu özel boyalarla boyamıştır, sonra boyadıktan sonra füzyon fırınlarına koymuştur, füzyon fırınlarında o boya özel olduğu için camın içine işlemiştir. Camın üstünde boya olmaz o zaman, cam renkli ve çizili hale gelir. O şekilde çok çok büyük eserler var. Yerinde görmek lazım. Onlar işte bina şekilleri, dışarıdan ışık vurması nedeniyle çok güzel. Onun dışında evimde gerçekten güzel bir vitray eserim olsun ve bu işe de çok para vereceğim diyen biri varsa, bir Tiffany lamba almasını öneririm. Tiffany lamba, Tiffany markası altında, Tiffany diye bir adam yapmış bunu herhalde. Bu Tiffany tekniğini geliştiren de o. Tiffany lamba, orijinalini bulması çok çok zor, çok pahalıdır veya işte ordan esinlenerek yapılan Tiffany lambalar var, bildiğimiz masa lambasıdır bunlar ve renkli renkli desenlerle oluşur. Para vereceğim, güzel bir vitray eserim olsun diyenler bulursa Tiffany lamba alsın, ya da bir vitraycıya (kendini göstererek gülüyor) yaptırtabilir. 

Temel Yolgeçenli’nin vitray çalışmalarından örnekler görmek isterseniz Instagram hesabına buradan erişebilirsiniz.