İş dünyasında, çeviklik (agility) ve dayanıklılık (resilience) pandemi döneminden itibaren en çok konuştuğumuz konular arasında oldu. Günlük hayatta çeviklik, kolaylık ve çabuklukla davranmak şeklinde tanımlanıyor. İş dünyasında da çeviklik bir kurumun iç ve dış tüm ortamlarda gerçekleşen değişimleri algılaması ve hizmet verdiği müşterilerinin beklentisine karşılık verebilmesi için değişen durumlara göre organize olması anlamına geliyor. Konu aslında sadece hızla ilgili değil, karmaşık sorunları çözmede yaratıcı ve adaptasyon sağlayabilen ekip çalışmasıyla yakından ilgili.
Hizmet verdiğim kurumlara, iş yaşamında çeviklikle ilgili bilgi eklemek için düşünmeye, çalışmaya başladığımda aklıma her seferinde çalışan kadınlar geliyor. Çalışan kadınlar ekipleri olmadan, çabuklukla, oldukça yaratıcı şekilde, aynı anda birden fazla işi yaparak (multi-task) ve kesinlikle işi başından sonuna (uçtan uca) kadar ele alarak hayatlarının büyük bir kısmını, ailesinin hem süregelen hem değişen beklenti ve ihtiyaçlarına cevap vererek geçiriyorlar. Artık eğitimlerimde, özelliklere kadın katılımcılara “çeviklik nedir diye boşuna kafanızı karıştırmayın, çeviklik, aileniz için yaptığınızı kurumunuzda ama bu sefer bir ekiple beraber ve süreli olarak uygulamaktır” diyerek anlatıyorum. Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum ama bu örneği verdiğimde tüm kadınlar neden bahsettiğimi hemen kavramış oluyorlar.
Gelelim ikinci konuya: dayanıklılık. Günlük hayatımızda dayanıklılık dirençli tutum, olaylar karşısında çabuk toparlanabilme, zorluklara göğüs germe ve şartlar ne olursa olursa ayağa kalkıp devam etme güdüsüdür. İş hayatında dayanıklılık, engeller karşısında pes etmeme, engelleri ortadan kaldırma, değişime uyum sağlama olarak tanımlanıyor. Çalışan kadın evlendiğinde artık geç saatlere kadar çalışamayabilir, diğer adayı terfi ettirelim; bu ekibe bir kadın söz geçiremeyebilir bir erkek olsa daha iyi; benzin istasyonunda kadın mı çalışırmış arabadan bile anlamaz gibi düşüncelere rağmen ilerlemek, tüm zorluklara göğüs gererek erkeklerden daha az paraya daha çok çalışma pahasına devam etmek, bütün bunlar olurken evin market alışverişini ve çamaşırını da halletmek sizce dayanaklılık tanımının uygulamalı bir örneği olarak verilebilir mi? Sizi bilemem ama bence birebir örneği…
Pandemi döneminden itibaren herkese dolanan çeviklik (agility) ve dayanıklılık (resilience) biz çalışan kadınların aile ve iş hayatı başladığı günden beri var. Konuya fazlasıyla hakimiz. Hele anne olup çalışmaya devam ettiğimizde durum, içimizde yaşadığımız kişisel bir “survivor” yarışmasına dönüyor. Çünkü olay market, çamaşır işinden hayatta her şeyden çok sevdiğimiz, gözümüzün nuru çocuğumuza maddi imkanlar sunmak, birlikte kaliteli zaman geçirmek ve doğru bir örnek olmak mücadelesi de yarışmaya katılıyor. Aranızda “o zaman çalışmayın” diyen varsa lütfen fikrinizi kendinize saklayın. İşini severek yapan insanların kuruma katkısından, ülkemizin kadın istihdamı ihtiyacına varana kadar, size işi bırakmamamız için onlarca neden sayabilirim. Hatta çoğalmamız lazım. Onun yerine bana iş yerlerinin kreş açması, süt odaları kurması, esnek çalışma koşulları hazırlaması gerektiğini söyleyin lütfen. Hepimizin iyiliği ve geleceği için…
Tüm bunlara bir de pandemi gerçeği eklendi. Pandemi çalışan kadınlara çeviklik ve dayanıklılık konusunda yeni ufuklar açmakla beraber çoğumuz bu konudaki kabiliyetimizi daha ne kadar zorlayabiliriz, bunun en uç sınırı nereye kadar gider diye merak ederken bulduk. Neden mi? Önce genel çalışanlarla başlayayım. Geçen yazımda pandemi sürecinin %46 oranında çalışanın hayatını olumsuz etkilediğinden bahsetmiştim. Nedenlerine yönelik şirketlerin neleri yanlış yaptığı ile ilgili Jennifer Moss’un harika bir yazısına rastladım: Tükenmişliğin Ötesi. Nelerin yanlış yapıldığının kısa bir analizi yapılmış. Sorusu basit: Neleri yanlış yaptık?. Cevapları da net: 1. Çalışanların iş yükleri ayarlanamadı, maillerin ardı arkası kesilmedi. 2. Çalışanın ekran başında bu kadar çok zaman geçirmesinin sağlıksız olduğu gerçeği görmezden gelindi. 3. Çalışanların artan ev sorumlulukları göz önüne alınmadı, atlandı.
Son maddeye özellikle dikkatiniz çekerim. Artan ev sorumluluğu en çok kadınların üzerine kaldı. Her ne kadar TürkiyeRaporu.com’un Mart 2021’de yaptığı araştırma toplumun %71’nin “kadın ve erkek ev işlerini eşit şekilde bölüşmelidir” şeklinde görüş bildirdiğini söylese de bu niyet uygulamaya pek geçmiş görünmüyor. Pandemi öncesi bakım sorumluluklarının kendisinde olduğunu söyleyen çalışan kadınların oranı %18 iken (çocuk bakımı ya da diğer aile üyelerinin bakımı) bu rakam pandemi sırasında neredeyse üçe katlanarak %48’e ulaştı. Günlük rutinlerinde olumsuz değişimler yaşayan çalışan kadınların %40’ı iş hayatlarını ve özel hayatlarındaki yükümlülüklerini dengeleyemediklerini söylüyor ve bu kadınların yaklaşık %40’ı da beden ve ruh sağlıklarının önemli oranda etkilendiğini belirtiyor. Bakım sorumlulukları olsa da olmasa da bütün kadınlar zorlanıyor. Kişisel zamanlarından ve günlük rutinlerinden daha fazlasını vermeleri yönünde yoğun taleplerle karşılaşan, katılımcıların dörtte birinden fazlası (%27) kendi sağlık ve esenliklerine zaman ayıramadıklarını söylüyor .
Bu arada beyler de aslında pandemi öncesine göre ev sorumluluklarına daha fazla katılıyor. McKinsey’in İş Yerinde Kadın araştırmasına göre babaların %70’i ev sorumluluklarını eşit şekilde paylaştıklarını düşünüyor ama bunu düşünen annelerin oranı %44. Kısaca, pandemi öncesine göre daha fazla katılım göstermeleri yeterli olmuyor. Neden anlamlı bir katılım göstermediklerini de başka bir veriden anlıyoruz. Çocuk bakımını en önemli görevi sayan annelerin oranı %76 iken, babalarda bu oran %54.
Bir de boşanmış çalışan anneler var ki onların dünyası ne Mars ne Venüs. Boşanmış çalışan anneleri, Samanyolunun dışında çılgınca hem kendi ekseninde hem de merkez etrafında dolanan bir gezegen varsa ancak o gezegene benzetebiliriz. Dayanıklılık ve çeviklik konusunda da benim şampiyonlarım kesinlikle bu grup! Dayanıklılık ve çeviklik konusunu daha iyi anlamak isteyenlere boşanmış çalışan anneleri incelemelerini öneririm.
Tüm çalışan kadınlara güç dilerim. Sağlıcakla kalın.