Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarında meydana gelen uzun süreli değişimlerdir. Yani bir bilgi ve becerinin öğrenme sayılabilmesi için, kişinin onu davranışlarına aktarması, bunun da kalıcı olmasını sağlaması gerekir. Biz eğitimcilerin amacı ise öğrenciler üzerinde hayatları boyunca yansıtabilecekleri olumlu davranışlar edindirerek anlamlı bir öğrenme deneyimi yaratmaktır. Peki, biyolojik olarak beyin nasıl öğreniyor? Gelin biraz ona bakalım.
Basitçe ifade etmeye çalışırsam, beynimizde iki tür bellek var, bunlar kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek. Kısa süreli bellek, daha az depolama alanının olduğu, hatırlamanın daha kısa zaman için, geçici yapılabildiği kısımdır. Uzun süreli bellek ise bilginin daha önce edinilmiş tüm bilgiler ile anlamlı bir bağ kurarak kodlandığı, depolama alanının hayat boyu kullanıldığı, gerekli tekrar ve hatırlanmalarla korunduğu bölgedir diyebiliriz.
Bilgi, öğrenme anındaki duyusal uyarıcılarla birlikte önce kısa süreli belleğe alınır. Yeni bilginin eski bilgilerle bağ kurması, karşılaştırma yapma, benzerlik ve farklılıkları ayırt etme gibi daha derin işlenmesine, beynin bilgiyi kodlaması denir. Kısa süreli bellekteki bilgi, tekrar edilir, daha önceki bilgilerle bağ kurarak anlamlandırılarak kodlanabilirse uzun süreli belleğe geçer ve kalıcı hale gelir. Böylelikle uzun süreli bellek bu bilgiyi ve daha önce öğrenilmiş benzer bilgi gruplarını bir araya getirerek depolar ve saklar. Zor olan, alınan bilginin unutulmadan eski bilgilerle bağ kurup kalıcı hale gelmesidir aslında. İşte bu zor kısım yani bilginin uzun süreli belleğe dönüştürülmesi ve kalıcı hale getirilmesi işi beynimizdeki Hipokampus bölgesi tarafından gerçekleşir. Yapılan araştırmalarda bu bölgenin zarar gördüğü birçok hastanın, daha önce öğrendikleri birçok bilgiyi ya da olayı hiç hatırlayamadıkları gözlenmiştir.
Öğrenmeyi fiziksel olarak anlatmaya, öğrenme adımlarını, işin uzmanlarından öğrendiklerimi birleştirerek haddimi aşmadan, sizleri sıkmadan aktarmaya çalıştım. Bundan sonrası bireyin öğrendiklerini hayatına ne kadar transfer ettiği ve tekrar tekrar kullandığı ile doğru ilişkili.
Aslında bizim için sıradan bir öğrenmenin bile adımları, öncesi ve sonrası için yapılması gerekenleri var. Öğrenme öncesi motivasyon, öğrenme anındaki duyusal uyarıcılar, öğrenmeyi tetiklemek, merak etmek, iyi bir başlangıç için önem kazanıyor. Alınan bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması için önce zihinsel tekrarlar sonra eski bilgiler ile bağlantı kurmak, karşılaştırmalar yapmak, o bilgiyi kendi kategorisindeki diğer bilgilerle eşleştirmek gerekiyor. Öğrenme sonrası, bilgiyi, tekrarlama ve hayatın içinde ilişkili yerlerde sürekli kullanmaya devam etmek gerekiyor. Yani bilginin bir yerlerde var olması ki bu, kitap, teknolojik araç ya da kişi fark etmiyor, ona ulaşmak, okumak, dinlemek, izlemek öğrenmeye yetmiyor. Bu açıdan bakıldığında teknoloji sadece bilgiye kolay ulaşım imkânı sağlıyor, aslında her bilgiye kolaylıkla ulaşabildiğimiz yenidünyada o bilgiler ile anlamlı çıkarımlar yapmak ve bilgileri sürekli kullanarak ilişkilendirmek, kalıcı hale getirmek yine bizlere kalıyor.
Cornell Üniversitesi’nin araştırmasına göre, geçmişte öğrenme süreci izlenen bireylerin, yeni bir bilgi öğrenirken beyinlerinde pratik yaptıkça ve tekrar ettikçe dikkatle ilgili alanların etkinliğinin azaldığı, hayal kurma ve düşünme ile ilişkili bölgelerinin etkinliğinin arttığı belirlendi. Birey, davranışı tekrar gerçekleştirirken, geçmişteki bir olayı hatırlayabiliyor ve gelecekle ilgili bir şey düşünebiliyor. Özetle; beyin aynı bilgiyi kullanırken deneyimlerinden faydalanarak hayaller kurabiliyor. Düşünsenize, öğrendikçe, daha çok gelecekle ilgili düşünmeye, dert edinmeye, hayal kurmaya başlıyorsunuz.
Öğrenme yaşam boyu devam eden, hayatı anlamlandırma ve yaşam kaynağı bana göre. Kolay bir iş değil, emek ve çaba istiyor. Sonrasında tekrarlar, hatırlamalar ve her yeni bilgiyi eski ile anlamlandırma, ilişki kurma, sonuçlara varma ve üzerine yeni bilgiler ekleyerek kalıcı hale getirme, hayata transfer etme, deneyimleri çoğaltmak gerekiyor. Ama hepsi bir çaba, hepsi emek, hepsi çok çalışmayı gerektiriyor. Emek çok fazla, sonrası ise gelecek ve hayaller…
Siz ebeveynler bunları anlatın çocuklarınıza, hiçbir şeyin kolay olmadığını, öğrenmenin bile adımları olduğunu, emek ve çaba gerektirdiğini anlatın, anlatın ki çocuklar yapacakları her işte çalışmanın, emeğin ve alın terinin önemini bilsinler… Anlatın ki çocuk olmanın neşesi ve sevinci ile hayatları boyu merak etsinler, hayatı öğrenerek kendi pencerelerinden anlamlandırıp hayaller kursunlar…
Biz yetişkinler ise, çocuk yaşlarda dünyayı merak etmek, araştırmak, keşfetmek, anlamlandırmak ve hayaller kurmak en büyük hakları iken, temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak, para kazanmak zorunda olan çocuk işçiler için bu düzeni nasıl değiştiririz onu düşünelim…
Bu yazı, hayatı boyunca çok çalışan, emek veren herkese ithaf edilmiştir.
Fotoğraf: Arthem Maltsev/unsplash.com