Merhaba
Adım Özlem Yılhan. İç Mimar ve Çevre Tasarımcısıyım. Yaş 50… Hissedilen 18 ?
Ülke gündemini, gelişmeleri, Türkiye’nin hangi köşesinde ne olmuş, oluyor ve buna benzer haberleri takip etmek, bazen de paylaşımlarda bulunmak için, çok uzun zamandır Twitter kullanıyorum. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı da, artık, daha sık bakar oldum.
Yaklaşık 1 ay kadar önce, Ortak ile ilgili paylaşımlarınızı gördüm ve sizin hesabınızı takibe aldım. Her gün, Ortak’tan daha güzel haberler almak umuduyla, gönderilerinizi bekler oldum. Benim de, pek çok hayvan sever gibi bir kedi hikayem var.
07.01.2010’da, annemi kaybettiğim sabaha kadar, evimizde hiç kedi beslememiştik. Sadece annem ve babamın, ben doğmadan önce, Malta Terrier cinsi, beyaz bir köpekleri varmış. Kötü bir hastalıktan dolayı kaybedince, bir daha hayvan beslemek istememişler. 12-13 yaşında, çok istememe rağmen, su kaplumbağası bile almamışlardı bana.
Evet, annemi kaybettikten hemen sonra, bir kedi almak istedim. Ankara’da oturuyorduk. Facebook’ta bir arkadaşım, İstanbul’da, anneleri ölen birkaç kedi olduğunu söyleyince, tekir olanı almak istediğimi söyledim. Ücretsiz olarak, pet taksi ile gönderdiler. Tekir minnak ile beraber başkaları da gelmiş arabayla.
Avuç içi kadar bir şeydi. Adını Girly koydum. Çok çabuk alıştık birbirimize. Geldikten birkaç gün sonra, ishal olduğunu fark ettim ve 5 gün veterinerde kaldı. O minicik bacağına, serum vermek için takılan aparatı hiç unutmuyorum. Her gün gittim. Baktım. Sesimi duyduğunda, pansiyon odasından miyavlamaya başlıyordu beni görmediği halde. Canımdan can gitti o 5 gün. İyileştikten sonra, çok güzel günlerimiz oldu. Yazları Ayvalık’a, babamın yanına gidiyor, kışları da Ankara’ya geliyorduk. 7.5 sene boyle devam etti.
Ayvalık’ta olduğumuz 2015 senesinde, ufak tefek kusmalar, iştahsızlık vs başlayınca, buradaki lanet olası bir veterinere gittik. Tahlildi vs idi derken, böbrek yetmezliği teşhisi koydu. Artı olarak da CORONA + dedi. Beynimden aşağı kaynar sular döküldü. Ne yapacağız? Tedavi başladı. Her gün sabah 10.00, aksam 18.00 serum verildi damardan. Yaklaşık 1.5 ay sürdü. Ama, bütün damarları serumdan dolayı tıkanmaya başlayınca, deri altı seruma geçildi. Baktım, basit bir şey, veterinere götürmeden evde yapmaya başladım. Bu işlem aylarca devam etti.
Bu arada, CORONA tedavisi için, Fransa’dan, soğuk zincir ile 200 €’luk interferon da getirttim. Üre, kreatin değerleri sürekli oynuyordu. Ayni zamanda, Ankara’daki pek çok veteriner ile de konuşuyordum. Ne yapmalı, etmeli vs… diye. Her kafadan bir ses…
Bir süre sonra, serumu da kestik. Her şey iyi gidiyor gibiydi. Mama da yiyordu, suyunu da içiyor, hopluyor zıplıyordu. Ta ki, 2017 Temmuz ayına kadar…
Ayvalık’a geldikten hemen sonra, babamın evdeki kedisinin pirelendiğini fark ettik. Hemen damlalar, ilaçlar, parazit hapları vs derken evde de pirelerin olduğunu fark edince, ki beni de ısırmışlardı, evi ilaçlattık. 7-8 saat veranda da oturduk. Bu arada, Girly de kaşınmaya başlayınca, böbrek tedavisi süresince parazit ilacı kullanmayın diyen lanet veterinere gitmek durumunda kaldık. Mecburen parazit ilacı yapıldı. Öyle böyle geçer gibi oldu.
Ama bir gün, hem çok zayıfladığını, hem de iştahının kalmadığını, su bile içmediğini fark edince, yine o veterinere gittik geç vakit. Serum vs yaptı, eve döndük. Birkaç gün böyle idare ettik. Ama her geçen gün daha kötü olmaya başlayınca, İzmir’de oturan bir arkadaşım, kendi veterinerlerini tavsiye etti. Apar topar İzmir’e gittik. Muayene odasına girdik. Hemen sorular sormaya başladılar. Ve kan parazitine bakıldı mı dendi. Hayır dedim. Hemen tahlil yapıldı ve kan paraziti olduğu ortaya çıktı. Yanlış hatırlamıyorsam, kan parazitinin, böbrek yetmezliği ile karıştırıldığını söylediler. 1 kere daha yıkıldım. Bunca sene, böbrekleri yormuşuz boşuna. Kaldı ki, CORONA + da değilmiş. Minik kitlerle baktıkları için, hata payı çok oluyormuş!!!!
İlaçlar, serumlar başladı. Bu sefer kan paraziti tedavisine başladık. Evi, resmen laboratuvara çevirmiştim. Homeopatlardan, cerrahlara, ABD’den, İngiltere’ye kadar sürekli bilgi topluyordum. Her hafta kontrole İzmir’e gidip geliyorduk. 3. Hafta sonunda, yine durumunu beğenmedim. Gece 23.00 gibi İzmir’i aradım. Sabah geleceğimizi söyledim. Ufak bir çanta hazırlarken, küt siye bir ses duydum odadan. Bir baktım, yatakta Girly yok. Yatağın yanına düşmüş, kusmuş, ve boylu boyunca yatıyor. Allah im herhalde öldü dedim. Saat 03.00’te nasıl hazırlanıp, yola çıktığımı bilmiyorum. 1 saat 15 dakikada İzmir’e gitmişim. Yol boyunca da konuşarak Girly ile. Veteriner şaşırdı. Tabii asıl veteriner sabah 9 gibi geldi. Ama o gelene kadar, aşağıdaki yoğun bakım denen üniteye, kuvözün içine koydular.
5 gün, canımdan can giderek, kilolar vererek, Karşıyaka’dan, Ückuyular feribotuna binip, Girly’yi görmeye giderek geçti. Her gün biraz daha kötüleşiyordu ve veteriner de, artık eve gidebileceğimizi, verdikleri ilac vb.. şeyleri evde kullanabileceğimizi söyledi.
Hiç unutmadığım bir sahne var. Aşağı, yoğun bakıma inerken, bir yandan da veteriner ile konuşuyordum. Benim sesimi duyunca, size yemin ederim, ANNNEEEEMMMM diye miyavladı. Veteriner bile şaşırdı. Bir deri bir kemik kalmıştı neredeyse canım kızım. Büyük bir moral bozukluğu ama bir umutla Ayvalık’a döndük.
28 EYLUL 2017’de, minik karyolasına yatırdım. Sevdim. Odada değil de aşağıda daha havadar olsun diye salona indirmeyi düşünürken, yattığı yerde, sanki kramp girmiş gibi ayaklarını ileri doğru uzattı, bir nefes aldı, başını kaldırdı, bana baktı ve…
Çok uzun yazdım. Biliyorum. Daha yazmadığım o kadar çok detay var ki! Bir kitap olabilir… Iş bilmez, paragöz veterinerler, kızımı benden aldı.
Diyeceğim o ki : Sizin Ortak’ı, hayata tutundurma çabalarınız, bunca yaşadığım şeyi tekrar hatırlamama neden oldu. İnşallah, bizim yaşadıklarımızı siz dahil kimse yaşamaz. Çok acı bir süreç keza…
Size ve Ortak’a sağlıklı, uzun bir ömür diliyorum. Allah sizden razı olsun.
Sevgi ve saygılarıma..
Not : 2020’de babamı kaybettim. 3 senedir dışarıda baktığım BICIR artık benimle… Ekte, çok renkli olan ? 5 yaşında olacak eylülde
+ 11 senedir baktığım küçük kız da müştemilatta yaşıyor kış boyu. Yazın, gündüzleri dışarıda.
+ Yosi adında, 11 senedir baktığım bir de kopeğim var.
(*) Özlem Yılhan’ın mektubundaki bazı isim ve markalar, yayın politikamız gereği metinden çıkarılmıştır.