Savaş, Enflasyon, Kentleşme, Kıtlık ve Sudan Şeyler…

0
177

Reportare’den herkese merhaba,

Ülkemiz ekonomisi frekansı giderek yükselen bir enflasyon dalgası ile sarsılırken, önümüzdeki yıllarda kıtlık ihtimali üzerine daha fazla konuşur olduk. Diğer taraftan komşularımızdan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği savaş ikinci ayını doldurmaya yaklaşıyor. Kıtlıktan ve tarımda sıkıntılardan bahsediyoruz ancak belki de sorunun temeline farklı bir bakışla inebiliriz. İşte bu hafta Ali Gizer Kentleri Fiyakalı Aç Ülkeler! başlıklı yazısı ile köyden kente göçe, dolayısı ile kentleşmeye genelde gözardı edilen bir açıdan bakıyor.

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş uzadıkça ortaya daha büyük bir insanlık dramı çıkıyor. Bu savaş bir yandan da doksanlı yıllarda esen küreselleşme dalgasının sonu olarak da görülebilir. İşte Marsel Russo’da bu hafta Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yeni bir soğuk savaşın başlangıcı olup olmadığını sorguluyor.

Savaşlarda toplu ölümlerin ardından en ağır en acı durum herhalde bir anda mülteci durumuna düşen milyonlarca insan. Kıtaları ve medeniyetleri birbirine bağlaması ile övündüğümüz ülkemiz dünya üzerinde en çok sığınmacı ve mülteci barındıran bir ülke, peki sığınmacılar ve mülteciler açısından idari hukuk nasıl işliyor? Savash Porgham bu hafta yazısında siyasallaşan idari yargının mülteci ve sığınmacıların yaşamını nasıl zorlaştırdığına işaret ediyor.

Ülkemiz belki de tarihinin en ağır ekonomik bunalımlarından birini geçirirken Sivil Ağlar ve dayanışma her geçen gün daha da önem kazanıyor, Sinan Dirlik bu hafta Sivil Ağlar programında konuk ettiği Çorbada Tuzun Olsun Derneği Başkanı Dr. Ahmet Türker ile yaptığı söyleşiyi deşifre ederek okuyucularımıza bir de yazılı söyleşi olarak sunuyor.

Savaşlar, işgaller, mülteci sorunu, enflasyon derken insanlık olarak aslında asıl meselelerimizden uzak kalıyoruz. İşte tam burada Dilek Emil sudan şeylere dikkat çekiyor ve soruyor: Su gibi aziz olacak mıyız?

Sudan meselelere dalmışken ben de bu haftaki yazımda Türkiye’de dalış turizmi ve dalış sektörünün neden hakkettiği kadar gelişemediği sorusuna cevap arıyorum.

Geçtiğimiz 2 Nisan Otizm Farkındalık Günüydü ama sadece bir günlük “farkındalık” kimseye bir fayda sağlamıyor, Gültan Turan “Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler” başlıklı yazısında otizmde tanının neden önemli olduğunu kaleme aldı.

Zübeyde Diykan yazısında, eğitim dünyamızın gündeminde olan konuları sıraladıktan sonra karmaşık konuların çözümünün basitleştirmekten geçtiğini söylüyor.

Onur Uğur Hanaoi Kuleleri’nde bizi yine kendi korkularımızla yüzleştiriyor ve neden uyumsuz olmaktan korktuğumuz sorusuna cevap arıyor.

Mehmet Şafak Sarı ise Gözetim Kapitalizmi serisinin beşinci yazısında dijital çağda gözetim ve baskı ile nasıl başa çıkacağımızı anlatıyor.

Karga Kafası’nda ise bu hafta konu enflasyon.

Evet, bu hafta Reportare yine dolu dolu ve bu yazıdan da gördüğünüz üzere bir çok önemli konuya değiniyoruz. İçeriklerimiz ağır konular içeriyor ama biz bu ağır konuların, çalışarak, kafa yorarak, söyleşerek eninde sonunda çözülebileceğini düşünüyoruz. İçerikler ağır ama biz bu içeriği hazırlarken birbirimizden çok şey öğreniyoruz ve bu üretimden keyif alıyoruz.

Bahara yakışır keyifli ve güzel bir hafta geçirmenizi dileriz.

10 Nisan 2022 İstanbul

Tamer Durak