Nedir bu katliam yasası?
Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmeleri 17 Temmuz 2024 saat 14.00’te başladı. Görüşmelerin başlamasının ardından salona milletvekilleri, gazeteciler ve görevliler dışında kimse alınmadı. Hayvan hakları savunucuları, kanun teklifi görüşmelerini izlemek için salona girmek istedi ancak hayvan hakları savunucularının salona girmelerine izin verilmeyince TBMM koridorunda güvenlik görevlileri ile aralarında arbede yaşandı. Hayvan severler, kanun teklifi görüşmelerini komisyon salonu koridorundaki televizyondan takip etti. Komisyona çocukları köpek şiddetine uğrayan aileler de katılmış tepkilerini dile getirmişti. 14 saat süren çalışmalar sonrası maddeler üzerine görüşmeye geçilmeden önce her grup adına bir STK temsilcisi dinlendi.
Vahit Kirişci’nin neredeyse hiç ara vermeden görüşmeleri devam ettirmesi muhalefet parti milletvekillerinin tepkisine neden oldu. Yaklaşık 18 saatte ilk 3 maddenin kabul edilmesinin ardından görüşmeler 22 Temmuz Pazartesi günü saat 14.00’e ertelendi.
Komisyon çalışmaları 22 Temmuz’da saat 14.00’te başladı. Toplantıya alınmayan hayvan hakları savunucularının protestoları sürerken, komisyon, çalışmalarına usül tartışmalarıyla başlandı. Komisyonun çalışmalarının, dışarda bulunanlar tarafından koridordan takip edildiği televizyonun teknik sorun gerekçesiyle bulunduğu yerden kaldırılmış olması, Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyon Başkanı ve Türkiye Veterinerler Birliği Başkanı’nın içeri alınmaması salonda tartışmaya yol açtı. Komisyona alınmayan hayvan hakları savunucuları Meclis koridorlarında sloganlarla, alkışlarla protestoda bulundu.
İkinci günde 3 madde değiştirildi: kediler kapsam dışı, ‘ötanazi’ ibaresi çıkarıldı. Teklifin 13. maddesine ilişkin AKP’nin verdiği değişiklik önergesi kabul edildi. Önergeyle; 5199 Sayılı Kanunun ek 1. maddesinin ikinci fıkrasının değiştirilen dördüncü cümlesindeki “Rehabilite edilen” ibaresi “Rehabilite edilen köpekler” şeklinde değiştirildi. Teklifin 15. maddesine ilişkin verilen önergeyle de (b) bendinin “Üçüncü Kısım İkinci Bölüm başlığında yer alan “ve Hayvan Koruma Gönüllüleri” ibaresi kanun metninden çıkarılmış ve 18’inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır” şeklinde değiştirildi.
Üçüncü gündeki görüşme de komisyona katılan milletvekillerine söz hakkı sınırlaması getirilmesine rağmen yaşanan tartışmalar sonucu yaklaşık 11 saat sürdü.
Üç gün süren teklif görüşmeleri boyunca muhalefet partilerinin verdiği her değişiklik önergesi AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Kanun teklifi, toplamda 3 günde 42 saati aşkın süren görüşmeler sonucu hayvan hakları savunucularının, STK’ların ve muhalefetin karşı çıkmasına rağmen AKP ve MHP’li komisyon üyesi milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.
Komisyonda kabul edilen yasa değişikliği, 29 Temmuz 2024 tarihinde yani bugün TBMM’de oylamaya sunulacak. Kabul edilirse yasalaşacak.
Akıl diyor ki; Artık çoğaltmayın, üretmeyin hayvanları. Ticaretini yasaklayın. Kısırlaştırın. Aşılarını yaptırın. Yerinde yaşatın, yaşam süresi dolduğunda kendiliğinden, doğal bir ölümle gitsinler. Böylece sokakta çoğalmayacaklar, sürüler halinde dolaşmayacaklar diyor. Ama yok! Karşıdaki diyor ki ben bunların hiçbirini yapmayacağım, öldüreceğim.
Gariptir ki katletmeye uyutmak diyorlar. Oysa uyumak bir süreliğinedir ve sonrasında uyanır hayata devam edersiniz. Oysa bu kanunla sağlıklı köpekleri öldürecekler. O köpekler uyanmayacak…
Neden?
Kadın katliamlarında kadın katillerini “uyuttular” mı?
Çocuklara tecavüz edildi, öldürüldü, sapıkları “uyuttular” mı?
Trafik kazası adı altında trafik cinayetlerinde gençlerimiz öldürüldü, katilleri “uyuttular” mı?
Alınmayan önlemler, rant politikaları yüzünden depremde binlerce insanımız öldürüldü, müteahhitleri, sorumlu siyasileri “uyuttular” mı?
Tren kazası adı altında katliamlar yaşandı, yüzlerce insanımız öldürüldü, ulaştırma bakanını, sorumluları “uyuttular” mı?
Rantları için yüzlerce canımızı maden işçilerimizi göçük altında öldürdü maden şirketleri, maden şirketi sahiplerini “uyuttular” mı?
Ormanda, dağda kampçılara ayılar saldırdı, köylerde çobanlara kurtlar saldırdı, avcıları yaban domuzları öldürdü, elimize silah alıp tüm ormanlardaki hayvanları “uyutmaya” mı kalktık?
Bunca olayda öldürülen insanlarımız için ne yaptık da şimdi birkaç münferit saldırı için tüm köpekleri katletmeye kalkıyoruz?
Neden toplumu bu katliamın ortağı yapmaya kalkıyor iktidar kafası?
Devletin görevi insanı, hayvanı, canlıyı yaşatmak, onların yaşayabilmesi için uygun ortamı yaratmaktır. İktidar, yaşam ortamları yaratmak için harcaması gereken vergilerimizi kişisel harcamaları için hiç etmişse, rant ortaklarına peşkeş çekmişse, devletin parasını dibine kadar yemişse başta önerilen hayvan üretimini, ticaretini denetlemek, engellemek, aşılatmak, yerinde yaşatmak için mekanlar inşa etmek için harcayacağı parayı harcamak istemediği için toptan katledip bu masraftan kurtulmak istiyor.
Nasıl olsa manipülasyonu iyi biliyor. Troller vasıtasıyla sosyal medyada uydurma haberlerle sokak köpeklerini canavarlaştırıyor, sanki daha önce hiç kimse bir köpek tarafından ısırılmamış da köpekler birden bire saldırgan hale gelmişler algısı yaratılıyor. Halkı işin içine katarak da katliamı meşrulaştırmak istiyor.
Kuşkusuz halk işin içindedir. Ama iktidarın hesapladığı yerden değil… İktidar yağcılığı yapan küçük bir kesim ve dolduruşa gelen bir grup akıl yoksunu eyyamcı dışında halk yaşamın yanındadır.
Muhafazakârlar “Yaradılanı severim yaradandan ötürü” diyerek, “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır” diyerek ya da “Tüm canlıları yaratan Allah’ın elbet bir bildiği vardır, siz ondan daha iyi mi bileceksiniz” diyerek sokak hayvanlarını korumak için aktivistlerle bir araya geliyorlar tüm şehirlerde. Veteriner Hekimler Derneği üyeleri, hukukçular, hak savunucuları, anneler, babalar, çocuklar, her meslek grubundan aklıselim insanlar, veganlar, vejeteryanlar, LGBTİ+ bireyler, evcil hayvan sahipleri sokak hayvanlarına kendileriyle eşit muamele yapılmasını isteyen tüm iyi insanlar bu katliam yasasına karşı sokaktadır…
Ben de 27 Temmuz 2024 akşamı vegan bir çorba hazırlayarak Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi-Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi örgütlülüğüyle ve Sokaktayım Yanındayım Video Kolektifi desteğiyle Ankara Kuğulu Park’ta on beş gündür oturma eylemi yapan ve hayvan hakları savunucularının, halkın yanına gittim. Kucaklaştık, çorbalarımızı içtik. Yetişkinler, çocuklar, gençler oradaydılar. Onlar oturma eylemindeyken, sokak köpekleri sere serpe güven içinde yanlarında yatıyordu. Sloganlar atılıyor, ajitasyonlar yapılıyor, herkes yaşamı savunuyordu.
Dedim “Bir yazı hazırlıyorum. Sizin sesinizi de o yazıya taşımak istiyorum. Küçük kâğıtlar versem, duygularınızı düşüncelerinizi yazar mısınız?” Hemen aldılar kâğıtları, kalemleri duygularını yazdılar. Bu arada TİP İstanbul milletvekili Sera Kadıgil geldi. Ona da bir kâğıt uzattım. Mütevazı haliyle oturdu bir köşeye, yazdı düşüncelerini. Çocuklar hele çocuklar… Bi okuyun yazdıklarını. Bayıldım herkesin yazdıklarına. (Özellikle Tuğçe’nin yazdıkları işin aslını özetlemiş.)
Sözler size emanet. Elden ele gezdirin de katliamcıların kulağına ulaşsın…
“Yaşamı savunmanın ve çoğaltmanın kısıtlı insan ömründe yapabileceğimiz en iyi şey olduğunu düşünüyorum. Doğallığını değiştirip evcilleştirdiğimiz sokak hayvanlarına güzel bir hayat borçluyuz. Faşizmin yasasına ortak olmayacağız. Her yasa meşru değildir. Yaşam hakkını sonuna kadar savunacağız! Yasayı gerekirse sokakta biz yazacağız!”
“On bin yıl kadar önce birlikte yaşayalım diyerek evlendiğiniz adeta genlerini birlikte yaşamaya programladığınız canlıları bugün katletmeye çalışmak ihanettir, cinayettir. İhanet ihanet edileni etkilediği kadar ihanet edeni de etkiler. Bu ihanet sevgiye dostluğa ihanettir. İhanet edenin de genleri bozulur. Sonraki nesillere sevgisiz dostsuz bir yaşam bırakır. Nefret, en çok da nefret edeni yıpratan bir duygudur. Nefret öldürür, sevgi yaşatır.” Burhan Bilgiç
“Nasıl ki işlenen bir suç sebebiyle, tüm insanları cezalandırmıyorsak, münferit birkaç olay sebebiyle milyonlarca sokak köpeğini yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan koparıp, barınaklara kapatmak, bir kısmını öldürmek, 2. Dünya savaşından beri dünyanın gördüğü en büyük katliamdır. Bu yasanın değil meclisten geçmesi, teklif edilmesi dahi insanlık adına sonsuz bir UTANÇTIR” Sarper Akyürek
“Hayvan katliamı yasasının kabul edilmesini istemiyorum çünkü sokakta yaşayan hayvanlar bizim hayatımızın binlerce yıllık bir parçası. Bu parçamı yitirmek istemiyorum. Ayrıca bunu temel hak ve özgürlüklerin en önemlisine yani yaşam hakkına bir saldırı olduğunu düşünüyorum. Temel hak ve özgürlüklerimizin birini bile kaybetmemiz, diğerlerini de kaybetmemizin kapısını açacaktır. Ben “kısırlaştır-aşılat-yerinde yaşat” formülünün uygulanmasını, üretim ve ticaretinin yasaklanmasını ve bir “Hayvan Hakları Kanunun” kabul edilmesini istiyorum. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!” Atilla Dirim/ Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi
“Hayvanlar toplatılmasın. Onları koruyalım.” Ayşe Beray/ Sınıfı 4/D
“Hayvanlar uyutulmasın, onları koruyalım. Merhaba ben Zeynep Mercan… 4.sınıftayım. 9 yaşındayım. Hayvanların uyutulmasını istemiyorum.”
“Yasa tasarısıyla ilgili görüş istendi. Bu bir yasa tasarısı değil. Bu, milyonlarca hayvanın soykırımına dair ahlaksız bir teklif… Duygu sorarsanız hâlâ inanmıyorum derim. İnanamıyorum… Milyonlarca canı öldürmeyin talebini dile getirmekten bile utanıyorum ama onlar utanmıyor.
Son sözüm de şu; Toplatmayacağız! Hapsettirmeyeceğiz! Öldürtmeyeceğiz!” Sera Kadıgil
“Ben Veteriner hekim Elif Türker. Günlerdir sokaklarda bilimsel gerçekler vicdani, bilimsel ve etik çözümler anlatmaya çalışıyoruz. Dinlemiyorlar! Gündüzleri onlarca hayvana şifa olmaya çalışırken gece-gündüz öldürmesinler diye mücadele vermek ruhumu, bedenimi, aklımı bitap düşürdü ama durmak yok! Tek bir canımızı bile vermeyeceğiz!“
“Bundan kısa bir süre önce, Türkiye hükümeti dahil tüm dünya Gazze’de yaşanan soykırıma varan zulme ses yükseltmişti. Bugünlerde meclisin görüşmekte olduğu yasanın da etik açıdan bir farkı yok. Öznelerin farklı biyolojik türlere mensup olması durumun ahlaki açıdan sorunlu olma derecesini değiştirmiyor. Yaşamak için, yaşatmak için, biricik yaşamımı ipotek etmediğim bir ülkede yaşamak istiyorum.” Zeynep Sağlamöz/ Aktivist
“Her ne çıkarları var ise masum canlara kast etmeleri karşısında sonuna kadar direneceğiz. Kanununuz sizi bağlar…” Zafer İnce/ İnşaat Mühendisi
“Ben veteriner hekim İlknaz. Gündemde olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, yasanın hayvanları korumaktan ayrılıp hayvanları öldürmeye çevrilmesini kabul etmiyorum. 2004 yılında değişikliğe giren kanun 20 yıldır n belediyeler tarafından uygulandı ne de denetlemekle yükümlü kurumlar tarafından denetlendi. 20 yıldır kısırlaştırma, aşılama yapmayanlar şimdi bu suçun bedelini sokakta yaşayan hayvanlara yıkmaya çalışıyor. Hapsedeceğini ve öldüreceğini söylüyor. Bizler bunun bilimsel ve etik olmadığını söylüyoruz. Dinlenmiyoruz… Meslek odaları, birlikler sokakta… Mecliste yazılı ve sosyal medyada gerçekler anlatılıyor. Bize kulak verin! Şu an bir popülasyon sorunu varsa bunun tek sorumlusu görevini yapmayan kurumlardır. Tek çözümü “yakala, kayıt altına al, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” modelidir. Üretim ve satışı engellemektir. Hayvanları katletmek hiçbir şeyi çözmeyecektir. Yaşam hakkı tartışmaya açılamaz. Hayvanların tek bir tüyünü bile vermiyoruz. Katliam yasasını geri çek!”
“Ben bu eylemden gurur duyuyorum. Hayvanlar ölsün istemem doğrusu çünkü her hayvanın yaşama hakkı olmalı. Barınaklarda hayvanları öldürüyorlar. Lütfen siz de bir olmayın!”
“Ben Ozan… AKP’nin ne zaman sıkışsa bir ırka, bir gruba saldırma politikasının bu seferki mağdurları hayvanlar… Evet hayvanlar! Ne yapmış olabilirler diyorsunuzdur şimdi ama Türkiye’de bir şey yapmaya gerek yok. Düz sokakta yürüyen bir köpekten kendi yandaşları için düşman yaratan bir politika ile karşı karşıyayız. Yapılması gereken şey belli… Her canın yaşam hakkını savunup bu toplu katliamcı yasaya karşı gereken mücadeleyi vereceğiz.“
“İnsanlar kadar bu yavruların da değerli olduğunu unutmamamız, iletişimin sadece “dil” ile değil sevgiyle olduğunu da hatırlamamız gerektiğinden böyle bir zamanda onların bizi bırakmadığı gibi biz de onları yalnız bırakmıyoruz!” @ZeynepOll
“Ben de bir çiftçi çocuğu olarak Dünyada insanlık tarihi ile hayvanlar, atlar, yılkı atları, köpekler, kediler evcilleşmişler, birlikte yaşamışlar. Doğada bir besin zinciri var. Doğal haliyle doğa dengesini kurar. Dünyada yabani hayvanlar dahil hayvan popülasyonu dengesi bozuldu. Onlar yetmiyormuş gibi hukuk boyutuyla hayvan, insan canlı bütünüyle… Kuduz, uyuz gibi hastalıklarla itlaf edilir hayvan. Kentlerde kanalizasyonlarda cardonlar, fareler, hamam böcekleri bilebildiğim olağanüstü toplum sağlığını tehdit eden bulaşıcı hastalıklar, önüne geçilemeyen durumlar ortaya çıkacak. Mersin’de kediler, köpekler yok, ruhsuz bir şehir ve fareler kaynayacaktır. Önemli; İnsan=Hayvan… Karşısındayım.”
“Sokaklarımızdaki dilsiz, masum, mahsun canlarımızı katletme tasarısına iktidarın “ötenazi” demesi dahi soykırımdır, toplu katliamdır, cinayettir! Vahşettir! Toplum vicdanını kanatan kanlı yasa tasarınızı derhal geri çekin, derhal! Doğanın dengesini bozmayın. Toplumun sinir uçlarıyla oynamayın! Uyarıyoruz! “Ben yaptım oldu” diyemeyeceğiniz noktadasınız. Aksi halde toplumda infial yaratırsınız. Ve sizler de altında kalırsınız!” N.Figen Albayrak
“Yarın yasa genel kurula gelecek. Yarın Türkiye adı verilen ülke adına kanun çıkaran meclis, bu yüzyıla asla yakışmayan utanç olarak tarihe geçecek bir karar çıkaracak. Bu ülke ve her ülkeden tarihte utançla hatırlanacak karalar gördük. Bizler 65 gündür kesintisiz eylemdeyiz. Şu anda bile köpekleri çığlık çığlığa topluyorlar. Ben buna nasıl dayanacağımı düşünürken susan bu toplumu nasıl affedeceğimi bilmiyorum. Biz bu çığlığı, toplum bizi duysun diye attık. Sesimiz kendi suratımıza çarpıp yankılandı.” Gözde
“Çözüm odaklı olmayan, sadece katliam, gündem çarpıtma ve rant kokan bu korkunç yasanın karşısındayım. Yalan haberlerle, sahte trol hesaplarla pompalanan; toplumu kutuplaştıran ve hiçbir suçu olmayan mahalle sakini insan türü dışındaki hayvanları canavarlaştıran, hedef gösteren iktidarın ne yaptığının farkındayız. Yıllarca yasada olmasına rağmen görevini yerine getirmeyen belediyeler ve hükümettir tek suçlu olan. Kısırlaştırma, tedavi, aşılama bütçelerini kimlere yedirdiklerini açıklasınlar, özeleştiri versinler ve derhal bu katliam çağrısından vazgeçsinler. Yeni bir keşfe ihtiyaç duymayan, yıllardır başka ülkelerde de deneyimlenmiş ve sonuçlarının ortada olduğu yöntemler tartışılan yöntemler, öldürmek, buradan rant sağlayacaklar dışında hiçbir canlıya fayda sağlamayacaktır. Nüfus kontrol altına alınmayacak vakum etkisi ile mahallede uyumlu yaşayan hayvanların yerini daha fazla sayıda kontrol edilemeyecek hayvanlar alacaktır. Ekosistemin dengesinin devlet eliyle bozulmasıyla birlikte toplumsal çözümlenemez sağlık sorunları başlayacaktır. Tek çözüm kısırlaştırıp, aşılatıp yerine bırakmaktır. Ve bu yöntem hem etik anlamda hem bilimsel anlamda tek doğru olan yoldur. Ve maliyet olarak da daha düşüktür. Hükümet açlık, kriz, cinayetler, çocuk istismarı ile ilgilenmeli ve bunlara çözüm bulmalıdır.” Tuğçe
“Bu yaşanan süreç cidden acı, kabul edilebilir değil. Hiçbir hayvan böyle bir kaderi hak etmez… Yani hiçbir hayvan bizim gibi hissedebilen ve bizim aksimize masum hiçbir hayvan… Açıkçası ve dahası sokakta yaşayan hayvanlar bizim kaderine adaletsiz bir şekilde karar verdiğimiz tek popülasyon değil. Zorunlu olmadığımız halde kısa hayatlarını sonlandırdığımız tavuklar, sığırlar ve dahası canlının yaşadıklarını görmediğimiz müddetçe bu gibi acı süreçleri tekrar tekrar yaşamamız ve yaşatmamız kaçınılmaz olacaktır.” Evren Y.-Tasarımcı
“Bu bir ölüm-kalım meselesi… TC’ni yıkmak isteyenler, sürekli parçalayıp bölmekle uğraşıyor senelerdir. Son kertede toplumun en yumuşak karnına vuruyorlar. Biz yüzyıllardır bu topraklarda sokak hayvanlarımızla iç içe sevgiyle yaşamayı becerebilmiş bir halkız. Bu kanunu çıkarmayı bu kadar inatla, halka rağmen “dediğim dedik” tavırlar takınanların niyetinin yalnızca bu olmadığını düşünüyorum. En korkulacak insan türü sevgiden nasibini almamış ve de cahil kalmaya ant içmiş olanlardır. Bunlara laf anlatamazsınız. Kulakları tıkalıdır. Sizinle dalga geçerler, pişkin pişkin konuşur, gülerler. Bunlar değiştirilemez. BİZ: Kuşkusuz örgütlenmeliyiz. Sen-ben-o dememeliyiz, zira davamız aynı. Bunu sağlayabilirsek belki bir çıkış yolu bulabiliriz bu dipsiz kuyudan.”
“Merhabalar, ben Rohat… Bir Kürt ve LGBTİ+ olarak ayrımcılığı ve devletin bizlerin yaşamamıza ve direnişimize karşı olduğunu çok iyi biliyor ve ayrımcılığın da devlet şiddetinin de her türlüsünü tanıyoruz. Bir süredir dostlarımızla beraber Kuğulu Park’ta 7/24 direniyoruz. Bugün sokak hayvanlarını öldürmek isteyen devletin yarın biz kadınlar ve lubunyalar için de farklı bir politika izlemeyeceğini de biliyoruz. Direne Direne Birleşe Birleşe KAZANACAĞIZ.”
“Sokak hayvanları sorunumuzu katliam ile değil, canlılara saygı ile kısırlaştırarak çözelim. Korktuğumuz her şeyi öldürmenin ötesine geçelim.”
“Bremen Mızıkacıları bugün bir eşek, bir kedi, bir horoz ve bir köpek Türkiye’deki köpekleri kurtarmak için yola çıkardı. Kakafoni iktidarı korkutur mu? “
“Sokak hayvanlarını değil, kalbimizi ve vicdanımızı temizleyelim…” EBA (Nünü, Ceku, Leo ve Sütlaç’ın teyzesi)
“Otuz yıldır aktivist, on beş yıldır da avukat olarak, sokakta, adliyede, mecliste bu mücadelenin içindeyim. Üzülerek bu kadar geriye gittiğini görüyorum. Yasa değişikliği gündeme gelmeden önce konunun tüm bileşenlerini davet ederek Türkiye Barolar Birliği’nde kurultay yaptık. TVHB, Veteriner Hekimler Derneği, sosyolog, basın mensubu ve hukukçulardan oluşan bir ekiple olması gerekeni konuştuk ve raporladık. Sonrasında meclise giderek bu raporu tüm partilerin grup başkanları ve tarım komisyonu üyeleriyle paylaştık. Bilimsel, etik bir yasama faaliyeti yürütmeleri gerektiğini, kapalı kapılar ardında bu yasayı geçirmenin katliam olacağını ve sorunun çözümüne katkı sağlamayacağını anlattık. Tek çözümün Hollanda modelinde olduğu gibi “Kısırlaştır-Aşılat-Yerinde Yaşat” olduğu ve acilen üretimin de durdurulması gerektiğini belirttik. Zaten çözüm istemediklerini ve kaostan beslendiklerini biliyoruz. Bu süreçte çeşitli eylem, basın açıklaması, sosyal medya yayınları yaptık. (hayhak.ankarabarosu) Yasanın komisyonda görüşüleceği gün Meclis Parkı’nda nöbet tutmak istedik, polis barikatıyla karşılaştık. Direnip oturunca darp edildik, parmağım dişim kırıldı. Sonrasında ilk komisyon toplantısına girme talebimize rağmen alınmadık, kapının dışında ekrandan izledik yirmi saat boyunca. Sonrasında meclise ziyaret yasağı getirildi. Her gün burada direnmeye devam ediyoruz.” Av. Burcu Yağcı- Ankara Barosu HHM