Birbirimizden Başka Kimsemiz Yoktu-3

0
303

Sinan Dirlik: Enkaz görüntülerinin çoğunda insanların iş makinesi diye yalvardıklarına şahit olduk. Oysa siz diyorsunuz ki özellikle ilk 2-3 gün iş makinesine ihtiyacımız yok.

Hakan Özdemir: Şöyle söyleyeyim, vatandaş kendi açısından haklı, “bir an önce” diye bir telaşı var. Çok haklı. Ama şunun anlaşılması lazım. Bir enkaza iş makinesi girdiğinde o enkazın tamamen kaldırılana kadar çalışılması lazım. Çünkü artık ulaşabildiğiniz kadar canlıya, ardından da cenazelere erişip o enkazın tamamen bitirilmesi gerekiyor. Ama gözden kaçırılan şu ki, biz arama kurtarma ekipleri canlı ararız… Önceliğimiz can kurtarmak… O yüzden çok hassas bir çalışma yürütüyoruz. Ses, ısı tespit cihazlarıyla çalışıyoruz. Bir enkazda canlı ihtimali kalmadığında hemen canlı ihtimali olan enkaza yönelmek zorundayız. Çok hızlı olmak zorundayız. Uluslararası standartlarda bir enkaza 6-12 saat vakit ayırır ve hala canlı tespiti alamazsanız bırakın, diğer enkaza geçin kabulü vardır. İşte burada psikolojik, vicdani meseleler de devreye giriyor. Mesela bazı ekipler bazı enkazlarda 40 saat çalışmış, bir sonraki enkaza geçmişler. Ama bazı ekipler 6 gün boyunca aynı enkazda kalmışlar. Bütün bunlar orada takım liderlerinin, ekiplerin verdiği kararlarla bağlantılı. Bizim bildiğimiz şey ne kadar hızlı davranabilir ne kadar çabuk hareket edebilirsek daha fazla insan kurtarabilme şansımız var. O yüzden buna odaklandık. Teknik aramalar, köpekli aramalar yapıldı. Ses aldığımız yerlere odaklandık. İBB ekibi ve madenci arkadaşlarla 19 canlıyı direkt biz aldık mesela… Köpeğimizin bulduğu teyitli 10 canlı var. Ama mükerrer sayı olmasın diye bunlar bizim ekibimizin hanesine yazılmış kurtarmalar değil. Çok fazla ekip çalıştı, kimsenin hakkını yememek lazım.

Sinan Dirlik: “Keşke böyle olmasaydı” dediğiniz bir durum oldu mu sahada?

Hakan Özdemir: Evet. Keşke AFAD bizi Odabaşı Mahallesi yerine Antakya merkeze yönlendirseydi. Çok ama çok daha fazla insan kurtarabilirdik. Antakya merkezdeki yıkım gerçekten çok büyüktü. Bizi karşılayan AFAD görevlisi, Odabaşı mahallesine yönlendirdi. Odabaşı’nda yol kenarında ekipmanlarımızla yol kenarına bıraktılar bizi. Bence oraya yönlendirilmeliydik. İşte koordinasyon, AFAD’ın koordinasyonu burada önem kazanıyor. AFAD orada doğru önceliklendirme yapmadı bence. Keşke haberleşme bu kadar sıkıntılı olmasaydı. Çünkü iletişim bizim için çok kıymetli, temel bir ihtiyaçtı.  Bir başka keşke, keşke sosyal medyada teyitsiz bilgiler bu kadar yoğun biçimde dolaşımda olmasaydı. Çok sayıda teyitsiz ihbar, özellikle whatsapp gruplarımızda ciddi sorun oluşturdu.    

Hakan Özdemir | Kadıköy Afet Yönetim Bürosu Şefi ve Arama Kurtarma Takım Lideri

Sinan Dirlik: Çok kritik bir şey söylediniz. Sosyal medyadaki teyitsiz bilgilerin karmaya yarattığını söylüyorsunuz. Hükümet ilk iş olarak sosyal medyaya kısıtlama getirmişti, tam da dezenformasyon ve teyitsiz bilgi dolaşımını engelleme gerekçesiyle… Bunun doğru bir hareket olduğunu düşünüyor musunuz?

Hakan Özdemir: Hayır hayır, elbette onu kastetmiyorum. Ben sosyal medyayı fazla takip etmiyorum zaten ama özellikle whatsapp gruplarından sürekli teyitsiz ihbarlarla karşılaştık. Bu arada şöyle durumlar da oldu. Bir enkazdan 5 kişi kurtardık. Müthiş efor sarfettiğiniz bir süreç. Enkazda sesler de kesilmiş durumda. Enkazı bırakıp biraz dinlenmeniz, aynı zamanda o operasyonun değerlendirmesini de yapmanız gerekiyor. Bir bakıyorsunuz bizim Kadıköy Belediyesi’ni etiketleyip “Çalışmayı neden durdurdunuz” deniyor. Arkadaşım ben sana nasıl anlatayım şimdi bunu, olağanüstü performans sergilemiş bir ekibin dinlenmek zorunda da olduğunu, değerlendirme yapmak zorunda da olduğunu nasıl anlatayım?

Sinan Dirlik: Vardiya sistemi çalışıyorsunuz zaten. Bir vardiya kaç saat?

Hakan Özdemir: 12’şer saatlik vardiyalar halinde çalıştık. Tabii bu biraz da ekibinizin kapasitesine, ortamın şartlarının ağırlığına göre değişir. Mesela Elâzığ depreminde 4’er saatlik vardiyalarda çalıştık. Çok soğuktu. İzmir depreminde 6’şar saatlik vardiyalarda çalıştık. Sadece fiziksel koşullar değil, psikolojiniz de önemli. Bir de tabii enkazdan canlı çıkarmakla bitmiyor ki iş. Birçok vakada ilk müdahaleleri yapmak durumunda kaldık. Damar yolu açtık mesela. Vatandaşın bacağına blok düşmüş. Hemen tıbbi müdahale de gerekiyor. Normalde kurtarma ekibiyle birlikte tıbbi ekipler de devrede olur ama yoktu işte. Bizim gibi akredite ekiplerde doktor bulunur. O yüzden bizim müdahalede o rahatlığımız da oldu. Yani damar yolu da açtık, serum da bağladık yeri geldiğinde. Tuvalet kağıtlarından boyunluk yaptık mesela. Kapıdan sedye yaptık. İmkansızlıklarla mücadele ediyorsunuz çünkü.

Sinan Dirlik: Bir yere kadar kabul edilebilir fakat anlattıklarınız tam anlamıyla bir yoksunluklar tablosu. Bunların gerekçelendirilebileceğini zannetmiyorum?

Hakan Özdemir: Valla bu saatten sonra kurumlarla tepişmeye mecalimiz yok Sinan Bey. Bizim açımızdan durum böyle. En azından bütün bunlardan büyük bir ders çıkarılacağını umuyorum. Ders alınmalı. Bakın İstanbul depremi, İstanbul depremi diyoruz ama bu deprem tüm Marmara’yı etkileyecek. Tüm Türkiye’nin hazır olması, İstanbul’a, Marmara’ya destek verebilmesi, müdahale edebilmesi gerekiyor.

Sinan Dirlik: İletişimin, finansın, yetişmiş insan kaynağının merkezi burası. İstanbul’da gerçekleşecek bir depremde iletişim de finans da çökecek.

Hakan Özdemir: Sinan Bey öncelikle yapıların güvenli olması lazım. Bunu biliyoruz ama bunun olamayacağını da biliyoruz maalesef. O yüzden mahallelerimizde hafif ve hızlı kurtarma çalışmalarında görev alacak gönüllü sayımızı artırmaya çalışıyoruz. Enkaza nereden nasıl girebilirsin, nelere dikkat etmelisin, neye dokunmalı neye dokunmamalı, nereyi kırmalı nereyi kırmamalısın. Bütün bunların eğitimini vereceğiz ki mahallelerimizde bunları bilen insanlar olsun.

Sinan Dirlik: 12 gün boyunca sahadaydınız. Oradaki insanların ruh hali nasıldı?

Hakan Özdemir: Çaresizlik ve travma! Zaten ilk gün tam anlamıyla şoktaydı insanlar. Öfkeliydiler, korkmuşlardı, yakınlarını kaybetmenin acısını yaşıyorlardı. Açlardı, susuzlardı, üşümüşlerdi. Biz bu insanlarla karşı karşıyaydık. Zaman zaman öfkelerinin öznesi olduk. Küfrettiler, kızdılar, birçok tatsız duruma da maruz kaldık maalesef. Orada baretlisin, kafandaki barete, üzerindeki kıyafete, elindeki teçhizata bakarak seni sistemle özdeşleştiriyor. Sizi yetkili, devletin bir temsilcisi gibi görüyor ve sövüyor. İlk gün belirgin bir şiddetle karşılaşmadık, zaten ilk gün daha olayın şokunda, durumu algılamaya çalışıyordu insanlar. Ama ikinci günden itibaren, özellikle de 3. Günden sonra artık öfke ve baskı arttı. İlginç bir olay yaşadık mesela… Vatandaşın biri nereden bulmuşsa bulmuş, iş makinesiyle geldi ve kızının, akrabalarının olduğu enkazda çalışmaya zorladı bizi. İlk 3 günde, hatta ilk 4 günde iş makinesiyle enkaza giremeyeceğimizi, bizim kurtarma çalışması yaptığımızı anlatmaya çalıştık. Ama vatandaş dinleyecek, anlayacak durumda değil. İş makinesiyle giremezsin, belki enkazın 10 metre içine girmen gerekecek kurtarabilmek için.

Sinan Dirlik: Bu da ciddi bir mesele? Zaten çok kritik, çok hassas bir iş yapıyorsunuz, neden vatandaşla karşı karşıya bırakılıyorsunuz ki? Neden kolluk kuvvetleri yoktu? Neden sağlıklı çalışma yürütebilmeniz için güvenliğiniz sağlanmadı?

Hakan Özdemir: Yoktu? İlk 3 gün asker ya da polis yoktu.

Sinan Dirlik: İşin kendisi zaten başlı başına stres kaynağıyken bir de öfkeli, korkmuş, acılı vatandaşlarla birebir karşı karşıya bırakılmanız üzerinizdeki baskıyı daha da artırmıştır. Belki yanlış kararlar vermenize bile yol açmış olabilir bu baskı?

Hakan Özdemir: Üçüncü günden sonra gördük askeri. Elbette çalışma anında etrafınızda dikkatinizi dağıtacak, karar vermenizi güçleştirecek hiçbir şey olmamalı. Bütün bu olumsuzluklara rağmen aldığımız olumlu istatistiklere rağmen yapabildiklerimizle, yapamadıklarımızla biz bunun iç hesaplaşmasını hep yaşayacağız. Ne yazık ki bölgede karşılaştığımız gerçekler, İstanbul’da bizleri bekleyen büyük tehlikeye ilişkin daha da endişelendiriyor bizi. 

Sinan Dirlik: Ne bekliyor bizi?

Hakan Özdemir: Önümüzdeki süreçte yenilenebilen yapılar yenilenecek, yenilenemeyenler yıkılacak. O zaman artık öyle kürekti, balyozdu, jeneratördü, yakıttı bunları konuşmayacağız. Hepimiz afetzede olacağız. Açık söyleyeyim, Kadıköy Belediye Başkanlığının Arama Kurtarma Takımından da bir şey beklemesin insanlar, çünkü her birimiz yaşadığımız yer neresiyse, afet esnasında neredeysek, yaralanmamışsak, enkaz altında kalmamışsak, ölmemişsek, orada kurtarma faaliyetinde olacağız. O yüzden hafif ve hızlı kurtarma gönüllülerinin sayısının artması lazım. Onun için her mahallede, hatta her sokakta eğitimli insanların sayısının artması lazım.

Sinan Dirlik: Bizim için hayat artık eskisi gibi olmayacak dediniz. Bölgeden döndükten sonra nasıl toparlanabildiniz, iyileşebilmek, kendinizi onarabilmek için neler yapıyorsunuz?

Hakan Özdemir: Kendi adıma küçük keyiflerim var. Çalışıyorum, kendimi çalışmaya verdim. Bize destek veren bir psikoloğumuz var. Ayrıca Türk Psikologlar Derneği ile temastayız, bize destek verdiler sağ olsunlar. Bazı arkadaşlarımız ilaç desteği alıyor. Başka da yapabileceğimiz bir şey yok. Bir an önce normal hayata dönmemiz lazım. Kafayı dağıtmamız lazım biraz. Bakın Antakya’dayken dinlenme anlarında mümkün olduğunca görev konuşturmamaya çalıştık ekibimizdeki arkadaşlara. Olabildiğince kafanızı dağıtın, gülün, kahkaha atın, rahatlayın dedik. Müthiş bir baskı altında çünkü insanlar. En kötüsü de bir aidiyet oluşması, oradaki insanlarla, durumla duygusal bağ kurulması. Orada çok hassas bir denge var. Eğer dengeyi kaçırır, kurduğunuz duygusal bağın dozunu yükseltirseniz işiniz çok zor. Kimilerimiz o dengeyi kurmakta çok zorlanıyor. Çok ağır bir travmadan söz ediyoruz ve biliyoruz ki her birimizin üzerinde hasar bıraktı. Sadece şimdilik bu hasarın boyutlarını bilmiyoruz…

AFET EĞİTİM MERKEZİ HAKKINDA

Kadıköy Afet Eğitim merkezi, öncelikle Kadıköylüler ve her yaştan İstanbulluların afet hazırlığı konusunda bilinçlendirilmelerine yönelik çok kapsamlı bir hizmet veriyor. Yetişkinlerin de eğitim alabildiği merkezde çocukların eğitim ve bilinçlendirilmesi önceliklendirilmiş. Çok çeşitli simülasyonlar, oyunlar aracılığıyla çocukların afete hazırlanması için çok çarpıcı bir ortam hazırlanmış. Afet Eğitim Merkezi tiyatro ekibi de ayda bir kez sergilenen müzikal bir oyunla çocukların afet bilincinin oluşturulmasına katkı sunuyor. Tamamen Kadıköy Belediyesi özkaynaklarıyla oluşturulan merkezde gönüllüler 6 aylık kapsamlı bir eğitim programı ile afetlere, arama kurtarma çalışmalarına hazırlanıyorlar. Merkezde, ülkemizde daha önce gerçekleşen büyük deprem ve afetler simüle edildiğinden ziyaretçiler gerçeğe en yakın ortamda eğitim alıyorlar. Eğitim paketlerinde yangın tüpünün nasıl kullanılacağından işlevsel bir afet çantasının nasıl hazırlanacağına kadar 20’şer dakikalık periyotlarla sunulan çok detaylı içerikler yer alıyor.

Hakan Özdemir, 3 ayrı istasyonda, her biri 2 eğitmen sorumluluğunda aynı anda 45’er kişilik grupların afet simülasyonlarından yararlanabildiğini söylüyor. Afet Eğitim Merkezi’ne ilgi büyük, o kadar ki merkezi gezmek, eğitimlere katılmak isteyen gruplar önceden randevu almak durumunda. Şu an itibarıyla haziran ayına kadar tüm ziyaret programının dolduğunu söylüyor Hakan Özdemir. Merkez yıllık 10 bin kişilik eğitim kapasitesine sahip. İstanbul gibi bir megapol, Kadıköy gibi devasa bir ilçe için elbette bu yeterli değil. Bu tür eğitim merkezlerinin sayısının ve kapasitesinin artırılması gerekiyor.

Kadıköy Belediyesi Afet Eğitim Merkezi Web Sitesine ulaşmak için Tıklayınız

ARAMA KURTARMA GÖNÜLLÜSÜ OLABİLMEK ÖYLE KOLAY İŞ DEĞİL…

Peki tam donanımlı bir arama kurtarma gönüllüsü olmak için ne gerekiyor? Hakan Özdemir olağan koşullarda 2 yıllık çok kapsamlı bir eğitimin gerekli olduğunu söylüyor. Her şeyden önce 6 aylık bir deneme süresi bulunduğunu vurguluyor. Neden? Çünkü bunun geçici bir heves olup olmadığının anlaşılması gerekiyor. Gönüllü olmak isteyen bir yurttaş öncelikle bu ilk 6 ay boyunca istikrarlı biçimde eğitimlere, çalışmalara katılmak durumunda. Temel bilgilerin, psikolojik altyapının, uzmanlaşmanın sağlanabilmesi ise 2 yıla yayılan çok kapsamlı bir eğitim gerekiyor. Şu an itibarıyla 1300 başvurunun bulunduğuna dikkat çeken Hakan Özdemir bu kadar yoğun başvurunun 2 yıla yayılamayacağını, 3 aylık yoğunlaştırılmış eğitimlerle “hafif” ve “hızlı kurtarma” ekiplerinin yetiştirilebileceğini söylüyor. Bu arada merkezde arama kurtarma köpeklerinin eğitimi de gerçekleştiriliyor.

“Birbirimizden Başka Kimsemiz Yoktu-1”: Gönüllüler Anlatıyor/ Doğan Ergün

“Birbirimizden Başka Kimsemiz Yoktu-2”: Aileler Anlatıyor/ Nurten- Ali Ekber Tan