“— Neye lüks diyorsun sen?
— Tiyatroda görülen, romanlarda okunan şeylere…”
Miguel de Unamuno
Lüks; kişiden kişiye, toplumdan topluma hatta kişinin kendi öznel yaşamındaki evrelerinde bile değişen bir kavram. Kimi için gıpta edilen, kimi için aşağılanan, kimi için bir estetik göstergesi kimi için ise görgüsüzlük. Kimi maddiyattan uzaklaştırıp soyut kavramlarla ifade ederken zaman, sağlık, huzur gibi kimi için kışın evi ısıtabilmek ve hatta çok acıdır ki günde üç öğün yemek yiyebilmek. Tarihin her evresinde sınıf farkını en net ortaya koyabilen bir kelime oldu lüks.
Evden otomobile, saatten cep telefonuna, mücehverden dolmakaleme, kıyafetten aksesuarlara, şaraptan viskiye, kahveden çaya, tatilden kitaba aklınıza gelebilecek her ürün/hizmet gamında yeri var.
Kendi ekonomik, sosyal durumuma, zevklerime baktığımda benim için bazen bir kitap da lüks olabiliyor bir şişe viski de, kimi zaman iyi bir kahve çekirdeği de bir şişe şarap da… Ya da artık yaz başı ilk çıkan erik de lüks olabiliyor kimi zaman…
Tüm değişkenlerin sürekli değişiyor olduğu bir gri alanda örneğin çok sevdiğim iyi marka dolmakalemim lüks mü? Herkes gibi mecburiyetten onlarca cep telefonu değiştirdim ama aynı dolma kalemi kullanıyorum… Ya da bu giriş yazısını yazarken oturduğum antika çalışma masası lüks mü? Otuz beş yıldır tüm mobilyalarım değişti ama bunu hala kullanıyorum?
Lüks nerede başlıyor, nerede bitiyor, bir ürün ne zaman lüks olarak adlandırılabilir?
Yoksa Givenchy’nin dediği gibi “Lüks her detayda mıdır?”
Mesleğim gereği geçmiş yıllarda bir çok lüks tanımlanabilecek ürünün iletişim hizmetlerine destek versem de bu soruları bu işin uzmanına sormak istedim. Lüks ürün ve hizmetlerin satış ve pazarlamasında uzman, lüks ürün/hizmetler üreten, pazarlayan firmalara, satış temsilcilerine eğitim veren bir profesyonele; Ekrem Sağel’e…
Sağ olsun bu sorulara cevap vermek için ayıracağı zamanı bir lüks olarak görmedi ya da bir lüks ise de bu lüksü bizle paylaşma nezaketini gösterdi.