Meltem Cantürk: “Herkes Gönüllü Olabilir! Yeter ki Bir Toplumsal Meseleyi Dert Edinsin!”

0
239

SD: Birtakım iş birlikleri yaptığını söylemiştin zaten ama yerel yönetimlerle ilişkiler nasıl?

MC: Uzun zamandır yerel yönetimlerle iş birliği yapıyoruz. Gerek programlarımızın uygulanmasında gerekse 0/6 yaş döneminin önemine dair yerel yönetimlerde bütçeleme, planlama konusunda çocuk koruma konusunu içermeleri yönünde birtakım çalışmalar da yapıyoruz. Son yıllarda yerel yönetimlerle iş birliğimiz daha gelişti. Yerel yönetimler malum, yerel hizmetler veriyorlar ve çocuklara, kadınlara dönük eğitimler var. Bu eğitimlerin daha yaygınlaşması, daha kaliteli olması … Burada çalışan profesyonellere desteklerimiz de var. Zaten bu iş birlikleri olmadan bu projeleri hayata geçirmek, paylaşmak, yaygınlaştırmak çok mümkün olamıyor. Dolayısıyla yaygın biçimde yerel yönetimlerle ve yerel STK’larla iş birliği yapıyoruz.

Ürettiğimiz içeriklerle ulaşabildiğimiz pek çok insan var. Belirli bir izleme değerlendirme yapıyoruz. Bir yandan da bir sözümüz var: “erken çocukluk döneminde çocukları desteklemeliyiz”. Bunların nedenleri ve sonuçları ile ilgili, kendi uygulamalarımızın sonuçlarıyla ilgili araştırmalar yapıyoruz, raporlar hazırlıyoruz. Bu raporları toplumla, politika yapıcılarla paylaşıyoruz. Elbette tüm bu uygulamaları 81 ilde tek başına başarabilmesi imkânsız AÇEV’in. Bakanlıklarla, diğer STK larla iş birliği yapıyoruz. Eğitim Reformu Girişimi, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı gibi sivil kuruluşlarla. Mesela son dönemlerde ebeveynler için kreşin çok önemli bir mesele olduğunu anlatıyoruz.

SD: Metropollerde erişim imkanı daha fazla, peki kırsalda durum nasıl?

MC: Kırsalda da eğitimlerimiz var. İhtiyaç tespiti yaparken hem farklı kesimlerdeki bireylerin ihtiyaçlarına uygun olmasına dikkat ediyoruz hem de yaygınlaşma dediğimizde tabii ki temel amaç 81 ilde olmak ama bu her zaman aynı anda çok mümkün olmuyor, eşit fırsat dediğimiz için erişimi çok mümkün olmayan kesimleri öncelikli olarak hedefliyoruz. Pandemi süresince uzaktan eğitimler söz konusu oldu, yüzyüze eğitimler de. Yerel yönetimler ve yerel STK lar bizim değişik kesimlere ulaşmamızı da sağlıyor. Sadece metropollerde olmak tek başına yeterli gözükmüyor fakat şunu da dikkate almak lazım. Dönem dönem yoğun iç göçler oluyor. Dolayısıyla büyük şehirlerde de ihtiyaç var, daha az nüfusla, daha zor erişilen yerleşimlere de erişmeye ihtiyaç var. Çünkü talep var artık. Anne baba eğitimi ile ilgili, 0-6 yaş çocuğun eğitimi için daha fazla şey yapılması gerektiğine olan inanç yıllar içerisinde yükseldi. Bu umut verici bir durum. Artık tek başına bakımın yetmediği daha fazla görülüyor.

SD: AÇEV’in 28 yılının çok önemli bir bölümünde sen vardın. AÇEV’in tarihi bir anlamda senin de tarihin sayılabilir. Bir karşılaştırma yapman çok mümkün dolayısıyla. Kuruluşun ilk yıllarında yaşanan zorluklarla bugünkü koşullar arasında bir kıyaslama yapmanı istesem, ne dersin?

MC: 90’lı yılların sorunları, ihtiyaçları bambaşkaydı. AÇEV 93 yılında kuruldu, ben de 95 yılında geldim Vakfa. O ilk 2 sene de zaten kuruluş dönemiydi. Ben kuruluş döneminin tamamlanıp yaygınlaşma dönemine geçilmesinin başında geldim. Tabii o başlangıçta yer almak çok heyecan verici, müthiş bir tecrübe. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim, o kuruluş ve ilk yaygınlaşma evresindeki heyecanla, yıllar sonra bugün hissedilen heyecan aynı. Evet artık çok büyüdük, çok uygulama yaptık, bir çok hayalimizi gerçekleştirdiğimizi gördük. Mesela dijitalleşme meselesini ta o zamanlar hayal ediyorduk. Yüzyüze eğitimlerimizi 81 ile yaygınlaştırmayı o zaman hayal ediyorduk. Kendimizi geliştirmeyi hep ön planda tuttuk. Biz öğrenen bir STK’yız. Güncel bilimsel araştırmaları takip ediyoruz. Kendi araştırmalarımızı takip ediyoruz. Bu konuda objektif olmak önemli. Araştırma yöntemleri de çok gelişti ve değişti. Bazı sorunlar gündemden düştü ama başka sorunlar geldi. Mesela göçmenlik meseleleri gibi.

SD: Evet büyük bir mülteci dalgasıyla karşı karşıyayız ve bu mevcut sorunlara yeni sorunlar eklenmesi anlamına geliyor. AÇEV in mültecilere dönük programları var mı?

MC: Özellikle çocuklara dönük yaz okulları var. Göçmen ve yerli çocukların bir arada olduğu ya da sadece göçmen çocukların bulunduğu yaz ana okulları uyguladık. Biz burada model uyguluyoruz ve sunuyoruz. Çünkü bunu bütün ülkeye yaygınlaştırabilmek ayrı bir güç ve kapasiteyi gerektiriyor. Bizim amacımız kurumlar için, politika yapıcılar için bunun olabilirliğini, modelin işlerliğini ve etkinliğini göstermek. Yaz okulları gerçekten çok başarılı oldu. Erken çocukluk eğitimleri arttıkça, 3-5 yaş arası ana okuluna gitme oranı %48’e kadar yükseldi ki bizim amacımız bunun %100 e ulaşması. O günü hep hayal edeceğiz ve bunun gerçekleşmesi için çalışacağız. Anne babalarda olumlu tutum ve davranışlar daha gelişmeye başladı. Dünün anne babalık davranışı ile bugünkü biraz daha farklı. Ama değişmeyen ne var dersen kitap okuma! Onu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu kadar dijitalleşme içerisinde kitaba erişimin artması, kitap okunması erken çocukluk dönemi için de değerli, hepimiz açısından da değerli. İleriye dönük hedeflerimiz de var bugünden yarına. Belki bir 20 yıl sonra AÇEV bugün hayal ettiklerini gerçekleştirmiş olacak. Bizim en büyük özelliğimiz bilimsel çalışmalarla toplumsal faydayı birleştiren ve sürekli daha iyiyi hayal eden bir yaklaşımı gütmemiz. Tüm STK larda olması gerektiği gibi de tüm kurumlara eşit mesafede olma zorunluluğu. Bu en önemli özelliğimiz.

SD: Meltem şöyle bir düşünce vardır genel olarak. Sivil toplum faaliyetleriyle ilgilenmek biraz tuzu kuru insanların işidir diye düşünülür nedense. Hali vakti yerinde olan, zamanı olan insanların işi diye düşünülür. Katılıyor musun bu düşünceye?

MC: Bu çok değerli bir soru. Bununla ilgili araştırmalar yaptık ve araştırmalar bunun tam tersini gösteriyor Sinan. AÇEV e gelip gönüllü çalışmalara katılan kişiler çok farklı kesimlerden geliyorlar. Hatta uzun süreli faaliyetlere gönüllü çalışmalara katılan kişilerin sosyo ekonomik durumu hiç de öyle yüksek değil, sen ben bizim gibi insanlar bunlar. Toplumsal sorunları kendilerine dert edinmiş insanlar. Yıllar yıllar önce öyle algılanıyordu evet. Fakat gönüllülük yöntemleri, biçimleri de değişti. Bence temel mesele inandığım STK nın faaliyetlerinde aktif olmak için zaman ayırabilmem. İşte bak o biraz lüks. Çünkü hayat gailesi var. Gittikçe zorlaşan hayat şartları var. Ancak hangi faaliyete ne kadar zaman ayıracağınıza dair araştırma yaptığınızda hiç zamanım yok diyen için bile bir takım gönüllülük yöntemleri var. Dolayısıyla gönüllü olmak demek herhangi bir toplumsal sorunu dert edinmek ve bu konuda aktif olmayı, sorumluluk almayı seçmiş olmak demek. Bunu seçen ve planlayan kişi zaten çalışabileceği STK yı da buluyor. Hangi konuyu dert edindiyse…

Tahmin edeceğin gibi bizimle çalışmayı seçen gönüllüler çocuğun iyi olma halini önemseyen, bununla ilgili bir takım toplumsal değişimlerin gerekliliğine inanan kişiler. Anne ve babalara dönük eğitim programlarımızda yer alan 14 binin üzerinde gönüllü eğitimcimiz var. Sadece tek tip bir gönüllülüğümüz yok fakat şöyle bir handikap var: STK olarak tek bir amacınız var ve o amaca yönelik faaliyetler yürütüyorsunuz dolayısıyla bir gönüllü kişiye her şeyi vaat edemiyorsunuz. O amacınıza giden yoldaki ihtiyaçlarınızı anlatıyorsunuz. İşte o ihtiyaçla gönüllünün yapmak istediği şey örtüşüyor mu, en önemli konu bu. Diyelim hiçbir şey yapamadınız, AÇEV’i sosyal medyada takip edip, Eşitliğe Değer ve AÇEV sosyal medya hesaplarını takip edip bu çalışmaları duyurabilirsiniz mesela? En basitinden, dijital gönüllülük diyebileceğimiz bir faaliyettir bu. Okuyan bir gelecek kampanyasını destekleyebilirler. 2008 yılında başladı, Adım Adım İyilik Peşinde Koş gibi İstanbul Maratonu dahil çok güzel bir yapı oluştu, STK’lar yılda 2-3 kez kendi gönüllüleri ile maratonlarda yer alıyorlar ve bağış topluyorlar. Mesela AÇEV için koşucu olabilirler. Destek verebilmenin çok farklı alanları var anlayacağın. AÇEV web sayfasında gönüllü nasıl olunur, ne tür gönüllülük çalışmaları yapılabilir, nasıl gönüllü olarak baş vurulur bilgilerinin tamamı var.

SD: Peki şu an yürütmekte olduğunuz ve senin de en çok severek içinde bulunduğun projeler hangileri? Kuşkusuz hepsi önemlidir ama?

MC: Okuyan bir gelecek projemiz son yılların AÇEV açısından en önemli gündemi. İlgili babalık, erkeklerin kadına yönelik şiddetin önlenmesi için olumlu aktif davranışlarda bulunması bence çok değerli çalışmalar. Bizzat ben üretimde çalışan işçi kadınlarla güçlenme çalışmalarında yer alıyorum. 2016 dan bu yana “Ne işte ne okulda genç kadın” grubu var çok seslendirilmeyen, ihtiyaçları çok bilinmeyen bir grup. Yine umutlu konuşacağım, son 2-3 yılda bu grup da görünür olmaya başladı. Çeşitli kurumlar, STK lar bu alanda çalışmalar yapmaya başladılar. AÇEV de bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Burada yerel yönetim ve STK’larla bir yerel kapasite geliştirme çalışması yapıyoruz. Bu kurumların çalışanlarını eğitiyoruz. AÇEV programının eğitici eğitimini alıyorlar ve bu programı tamamen kendi kurumlarında ihtiyaca yönelik esnek bir eğitim programı halinde uyguluyorlar. Beni son yıllarda en fazla heyecanlandıran konular bunlar.

SD: Kamunun size yaklaşımı nasıl?

MC: Yerelde ve ulusalda kamu kurumlarıyla, bakanlıklarla çok iş birliği yaptık. Bu hem AÇEV in gündeme aldığı konuların kamusal alanda da çok önem taşıdığının görülmesi açısından hem de yaygınlaştırma açısından önemli. Bu iş birlikleri çeşitli ölçeklerde devam ediyor. Bazen çok büyük projeler oluyor, birkaç yıl sürüyor, sonra daha çok yerel kamu kurumlarıyla iş birliği yapıyoruz. Burada önemli olan STK’larla devlet kurumlarının iş birliğinin sürdürülebilir olması. Bunu sağlamaya dönük hem STK lar hem kamu kurumları sürekli bir çaba gösteriyor. Yerel yönetimler ve özel sektör de son dönemde atağa kalktı ve STK’larla daha fazla iş birliği yapmaya başladılar. Bunun da çok değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü sorunlarımız öyle küçük müdahalelerle çözülebilecek sorunlar değil. Dolayısıyla üniversitelerin, kamunun, özel sektörün, STK’ların aynı sayfaya gelip sorunu tespit edip yöntemler konusunda görüş alışverişi yapmaları, güç birliği yapmaları sorunların kısa vadeli çözümleri ve sürdürülebilir çözümlerin üretilmesi için çok büyük değer taşıyor. Erken çocukluk dönemi hizmetlerinin gelişmesi gibi… Evet yavaş yavaş oldu, uzun yıllar sürdü ama sonuç alınmaya, sonuca dönük çok daha büyük hareketlenmelere yol açtı.

SD: Sevgili Meltem çok teşekkür ediyorum AÇEV faaliyetlerini bize anlattığın için.

MC: Ben çok teşekkür ederim, sesimizi duyurmak açısından çok önemli bu tür söyleşiler. Ben 26 yıldır kendimi bir Sivil Toplumcu, bir kadın olarak addediyorum. Toplumsal sorunların çözümünde yöntemli, dayanışma içinde, kurumsal hareket etmenin her zaman daha kalıcı etkileri sağladığını da gördüm. AÇEV’li olmaktan da gurur duyuyorum. Çok büyük bir emek var burada. Bizim tüm hayallerimiz, hedeflerimiz o bilimsel çalışmalarla birleşince tüm AÇEV çalışanları ve gönüllüleri bunun değerini görerek katıldılar. Ben bu vesileyle tüm gönüllülerimize de teşekkür etmek istiyorum. Son olarak da sana teşekkür etmek istiyorum. Sivil ağlar müthiş bir düşünce. STK’ların seslerini duyuracağı daha fazla mecraya, bu konuların daha fazla tartışılmasına ihtiyacı var. Çok teşekkürler.

Dilerseniz bu söyleşiyi izleyebilirsiniz de: