inan: Yeniden siyaseti düşünmüyor musunuz?
Nesrin Nas: Yok düşünmüyorum. Benden geçti. Ha ama şunu yapabilirim ki yapıyorum zaten: bir danışman olarak, yol gösteren, fikirlerini paylaşan olarak katkım olabilir. Ama aktif siyasi hayatın içinde olmak benden geçti. Çünkü genç bir toplum Türkiye… Gençlerle aynı dili konuşabilmek lazım, dilinizi de geçleştirmeniz gerekiyor.
Sinan: Ama siyasetçinin en verimli olacağı yaştasınız halbuki?
Nesrin Nas: Sivil toplum kuruluşlarında çok daha verimli hissediyorum kendimi. Bu saatten sonra siyasi partinin kalıpları içine giremem doğruyu söylemek gerekirse.
Sinan: Daha mı özgürsünüz bu alanda?
Nesrin Nas: Evet. Mesela Nusaybin’de evinin önünde öldürülen Selamet Yeşilmen için ayağa kalkarken, arkamdaki parti buna ne der diye düşünemem. Ama birlikte çalıştığım sivil toplum örgütünde o arkadaşlarımın ne dediğini biliyorum, onların da benimle beraber ayağa kalktığını, kalkacağını biliyorum. Burada daha etkili olacağımızı düşünüyorum. Tabii ki insanların, özellikle geçlerin siyasete girmesini, yönetim kademelerinde yer almasını isterim. Ama tabii birilerinin birilerini döverek, tartaklayarak Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı olmasından söz etmiyorum. Gençlerin sokağa çıkması lazım! Çok etkili demokratik protesto yöntemleri bulunabilir. Sokağa çıkıp herkes tekvando, karate kıyafetleriyle “biz ondan daha iyi döveriz ama kimseyi dövmüyoruz. Niye biz değil de o?” dese mesela… Bir yol bulmak, bütün bu olup bitenleri protesto etmek lazım. Hakikaten biraz zombileştik.
Sinan: Toplum tepki vermiyor. Hiçbir şeye tepki vermiyor artık.
Nesrin Nas: Ahmet hakan kızdı yazdı, ben kızıp söylüyorum, birkaç kişi daha… Bu kadar yani…
Sinan: Peki bölünecek miyiz Nesrin Hanım? Ne dersiniz?
Nesrin Nas: Ben biraz oraya doğru gittiğini düşünüyorum bu işin. Hem duygudaşlık kayboldu hem de bölünmemizi istemiyorlarsa, bütün bunlar yapılmazdı diye düşünüyorum. Yani sanki…
Sinan: Devlet otoritesinin tutumundan, yaptıklarından mı bahsediyorsunuz?
Nesrin Nas: Ondan da bahsediyorum. Bence bölünmeyi isteyenler bunu yapanlar. Hani kendi aramızda konuşuyor, yazıyor, çiziyoruz ya? Hani Diyarbakır’a, Cizre’ye gidiyoruz ya? Belki bütün bunları yapanlar bize “Salak bunlar, abesle iştigal ediyorlar. Ne olup bittiğini bilmiyorlar. Biz çoktan karar verdik, bunlar da salak salak ortalıkta canlarını tehlikeye atıp dolaşıyorlar” diyorlardır. Bilemiyorum…
Sinan: Bunu güçlü bir şekilde seziyor musunuz?
Nesrin Nas: Hayır bunu seziyorum diyemem. Ama eğer akıl tutulması yaşanmıyorsa bütün bunların da yapılmaması gerekir.