Nesrin Nas: Toplumun Sessizliği Çıldırtıcı!

0
554

Sinan: Başkanlık meselesinde en önemli argümanlardan biri parlamentre sistemin tıkanması…  Siz parlementer sistemin tıkandığını düşünüyor musunuz?
Nesrin Nas: Hayır tıkandığını düşünmüyorum.  Bizim dönemde parlementer sistemi hepiniz yakından izleyebiliyordunuz, çünkü Meclis TV vardı. Meclis TV’nin yayınları kısıtlandı şimdi. Onu izleyemiyorsunuz bu bir. İkincisi Tayyip Erdoğan çok usta bir şekilde muhalefeti de karıştırıyor. CHP kendi içinde çok da bütünlük içerisinde değil. Onların da ulusalcı bir kanadı var, o nedenle sıkıntılı.. MHP iyice savrulmuş durumda. HDP kalmadı. Kalabilecek gibi bir durumu da yok zaten. Tamamen devletle PKK arasına sıkıştırıldı ve orada eziliyor. Parlamenter sistemin hala daha iyi düzenlenerek çalışabileceğine inanıyorum. Türkiye’nin yapısına da başkanlık sisteminin değil, parlamenter sisteminin uygun olduğunu düşünüyorum. Gerçekten yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirebilirseniz başkanlık sistemini canlandırın tabii…
Sinan: Federal bir yapı mı?
nesrin nas

Nesrin Nas: Tam federal bir yapı demiyorum ama yerinden yönetim ilkelerinde bir çok kararın alınmasını, hatta bütçelerini kendilerine bırakmak durumundasınız. Bunu 7 bölgeye mi, 15 bölgeye mi bölersiniz bilmem. Meksika’da bile federal yapı olmasına rağmen, oradaki sistemde başkan ciddi bir şekilde otoriter bir yapıya bürünüyor. Dünyanın hiçbir yerinde Amerikan sistemine benzeyen bir sistem yok. Orada hem yatay hem de dikey denetleniyor. Yani burada federalizm bile yeterli değil. 
Sinan: Avrupa yerel yönetim şartının uygulamaya sokulması bir çözüm olabilir mi?
Nesrin Nas: O da yetmez ama Kürtleri rahatlatabilir. Avrupa Yerel Yönetim Şartı’nı imzaladığınızda bu Kürtleri rahatlatır. İstanbul’u daha da çok rahatlatır. O zaman işte Gezi Parkı gibi kararlar Ankara’dan alınamaz. Yok oraya otel yapacağım, yok buraya park yapacağım… Öyle oturup Ankara’dan alamazsınız o kararları. Ben de İstanbul’da yaşayan biri olarak, İstanbul’un kararlarında Ankara’nın söz sahibi olmasını istemiyorum. 
Sinan: Ama yine de bunların tek başına çözüm olmayacağını düşünüyorsunuz?
Nesrin Nas: Hayır. Amerika’daki sistemde müthiş bir denetim var. Eyaletlerin kendi temyiz mahkemeleri var. Onların hepsinin bağlı olduğu bir üst federal temyiz mahkemesi var. Kademe kademe, denetlene denetlene geliyor. Süzgeç gibi düşünün… Kırıntı bir yerden büyük delip bulup geçerse, öbür taraftan yakalanıyor… Süze süze geliyor. O kadar kademeli bir denetleme var ki, orada başkanın otoriter bir yönetim kurma imkânı hemen hemen sıfır. Ama bunu bilerek yapmışlar. Bunu yaparken özellikler JeffersonAdams’la birlikte bilerek isteyerek, gücü elinde tutanların mutlaka sınırlandırılması gerektiğinden hareketle bunu yapmışlar. Burada böyle bir şey olamaz.
Sinan: Canım niye olmasın? “Bal gibi Türk tipi bir başkanlık sistemi” olur diyor Erdoğan?
Nesrin Nas: Onun adı başkanlık değil, onun adı diktatörlük! İşte Putin’in durumu. Savaş kararlarını, kritik kararları hep Putin veriyor. Aslında Sn. Erdoğan’ın bütün söylediklerine baktığınızda istenen tek bir şey var: Tek bir karar alıcı ve onun aldığı kararların hiçbir şekilde sorgulanmadığı, eleştirilmediği ve üzerinde bir yargı denetiminin de olmadığı bir sistem! Orada buna bağlı başka bir tehlike var: Anayasa Mahkemesi üyelerinin nasıl belirleneceği meselesi… Anayasa Mahkemesi üyelerinin 7 tanesi Cumhurbaşkanlığı tarafından, 8 tanesi de Meclis’te oy çokluğuyla seçiliyor. Mecliste oy çokluğu söz konusu olunca kim seçmiş oluyor? Demek ki Anayasa Mahkemesi’nde bütün iplerin tek bir karar alıcının eline geçirilmesi isteniyor. O nedenle, o başkanlık sistemi bizi nereye götürür çok emin değilim. Aslında ne istediklerini de tam bilmiyoruz. Burhan Kuzu’nun zaman zaman söyledikleri dışında, Tayyip Erdoğan’ın ara sıra değiştirdiği “partili cumhurbaşkanı ya da yarı başkanlık olsa da olur” sözleri dışında, bu başkanlık sisteminin  içeriğinde ne önerdiklerini, nasıl bir seçim sistemi, nasıl bir meclis yapısı, nasıl bir yerel yönetim dizaynı, nasıl bir kamu personeli kanunu falan, bütün bunların hiçbirini detaylı olarak bilmiyoruz. Konuşulmuyor bunlar.