Acerakis’in Yolculuğu…

0
374

Ulvi Yaman: Sevgili Burak, öncelikle çok teşekkür etmek istiyorum benimle röportaja vakit ayırdığın için. Aris kusuruma bakmasın ama bu röportajın odağına biraz seni almak istiyorum. Dersimi çalışırken gördüm ki zaten Aris, Down Sendromu, UpSendrom inisiyatifi, “Aris’in Yolculuğu” kitabı, bu konulardaki girişimlerin, yaptıkların, hassasiyetin, kampanyaların üzerine çok konuşulmuş, çok şey anlatmışsın, tekrara düşmek istemiyorum. Tevellüdüm yettiği için Twitte’rda takipleşmeye başlamadan önce de yakın sektörlerde olduğumuz, her şeyden önce müzik söz konusu olduğu için “önceki” hayatını, yaptıklarını bilen, izlemiş biriyim. “Önceki” diyorum, -yanılıyorsam beni düzelt, baktığım zaman ben iki Burak görüyorum; Aris’ten önce ve Aris’ten sonra… Katılır mısın buna? Bu nedenle bir “önceki” hayatından başlamak istiyorum, Aris’ten önce Burak kimdi? Seni ilgiyle, sevgiyle takip eden, özellikle yeni jenerasyon tanımıyor, bilmiyordur… Müzik, yayıncılık, programcılık, dublaj, seslendirme, oyunculuk…

Burak Acerakis: Muhakkak öyle. Aris’ten önceki hayatımla sonraki arasındaki farkı tanımlayabilecek bir kelimenin hiçbir dilde olduğunu zannetmiyorum. Uzun yıllar kültür – sanat ağırlıklı yazılı basın çalışanı olarak görev yaptıktan sonra radyo / tv programcılığıyla mesleğime devam ettim. Seslendirme & dublaj işini tüm bu mesailerimle beraber yıllardır yapmaktayım zaten. Hatta Aris’ten önceki hayatımdan arta kalıp devam edegelen tek şey, seslendirme işi sanırım.

Almanya’ya yerleştiğimizde Ortadoğu haberleri derledim çeşitli yayın organları için. Deutsche Welle, WDR gibi köklü Alman kuruluşlarında çalıştım bir süre. Tüm bu süreç, senin de işaret ettiğin gibi Aris’in doğumuyla noktalandı. Eşimle uzunca düşünüp taşındıktan sonra onun tam zamanlı işine devam etmesi ve benim Aris’in eğitim ve bakımı için mesleğimi bırakmam doğrultusunda zor bir karar aldık. Çünkü özellikle ilk 5 yıl çok ama çok önemliydi ve bu süreyi verimli kullanıp Aris’in gelişimini sağlıklı kılmak için birimizden biri onun her an yanında olmak zorundaydı.

Ulvi Yaman: O yıllarla 2000’li yılları karşılaştırdığında ne görüyorsun? Kültür, sanat, müzik, yayıncılık, sosyal yaşam, gece hayatı… Neler değişti? Olumlu mu olumsuz mu değişti sana göre?

Burak Acerakis: Uçurum derinliğinde değişimler yaşadık hep beraber, yaşamaya da devam ediyoruz. Değişimi böylesi derin kılan en önemli kırılma noktası şüphesiz internetin hayatımıza girişi, akabinde sosyal medyanın akıl almaz dominasyonu. Komşularının uydularından karlı imgeler çalarak kültür sanat güncelerini takibe gayret eden insanlar yok artık. İstisnasız her sanatsal üretime, Dünya’nın neresinde olursa olsun fark etmeksizin ulaşabildiğiniz bir teknoloji arazisi elbette değişimi dudak uçuklatacak kadar hızlandırdı. Değişimin sebep ve sonuçlarına dair hayli şey anlatabilirim aslında, fakat pandemiyle beraber bu değişimin ekseni de kaydı ister istemez. İnternetle iyice hakim olan tercihli bireyselleşme, mecburiyetle beraber yalnızlığa dönüştü öncelikle.

Elbette bu sorunun yanıtı Türkiye özelinde ve diğer ülkeler özelinde hayli farklı.  Mevcut iktidar nedeniyle sarf edecekleri her ünlemi bin kez düşüp korkan ve bu korkunun yarattığı öfkenin tazyikiyle haklı olarak tahammülsüzleşen bir coğrafyada kültür – sanattan, yayıncılıktan, sosyal yaşam ya da gece hayatından konuşmak dahi lüks gibi tınlıyor çünkü. Ama genel olarak şöyle bir özetle toparlamam gerekirse, ben bu hızlı teknolojik evrimi tu kaka edip nostaljiye sığınarak vahlananlardan olmadım hiç. Bilakis, yazarından müzisyenine, TV programcısından oyuncusuna  hemen her dalda iş yapan insanların vizyonsuz yapımcı ve hödük TV yöneticilerine iş beğendirmek zorunda kalmadan özgürleşmelerini sağladığı için çok da keyif alıyorum hatta.  En ciddi medeniyet parametrelerinden olan “telif” kültürü hem hukuken hem de toplumsal ahlak tabanında yerini bulduğunda bu gelişimin emek getirisi de çoğalacak çünkü.

1
2
3
4
5
Önceki İçerikFashion and Meaning Creation…
Sonraki İçerikHaftalık 13 Mart 2022
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project