Ulvi Yaman: Biraz baba olma duygusu üzerine konuşalım mı? Belki hatırlarsın, Twitter kullandığım zamanlarda, çocuklarına aşık bir baba olarak, babalar gününde ilk senin babalar gününü kutlardım sabahın köründe. Aris için verdiğin emeği, çabayı çok ama çok önemsemekle birlikte Aris’le birlikte olduğunuz fotoğraflarda gözlerindeki ışık ve aşktı beni mesaj yazmaya asıl iten. Baba olmak nasıl bir duygu? Baba olmayı nasıl tanımlıyorsun?
Burak Acerakis: Henüz baba olmadığım zamanlarda dahi kendi travmatik çocukluğumdan miras yaralar yüzünden “büyütmek” ve “yetiştirmek” arasındaki farkla çok ilgilenirdim. O yaraları kendi ailemle saracağımı düşünerek kendimi avuttuğumu çok iyi anımsıyorum. Öyle de oldu. Aris, Down Sendromlu doğmasaydı da aynı özenle, tıpkı çömlek ustasının çamuru şekillendirişi gibi itinayla ilgilenecektim. Ama yaşadığımız özel durum, bundan çok daha derinlikli bir özen istiyordu.
Eşimle beraber Aris adına yaptığımız en iyi şey, yaşadığımız sürprizin şok evresini hızla atlatıp yol haritamızı çizmek oldu bence. Çok yorucu, gerçekten çok zorlu bir 5 yıl geçirdik. Ama tüm bu süreçte motivasyonum hep kendi çocukluğumun kırık dökük gölgesiydi dürüstçesi. Oğlumun yüzü dökülmesin, onun için her şey yolunda gitsin diye çırpınışım biraz da bundandı. Aris her tebessüm ettiğinde, çocukluğum da bana “daha iyiyim” diyerek tebessüm ediyordu sanki.
Onun için sıklıkla kullandığım “benim kalp atışım” nitelemem tam da bu yüzden işte. Bu, hakikat. Tüm bu anlattıklarımdan öte, bu aynı zamanda olması gerekendi zaten. Babalığıma dair iyi niyetli methiyelere teşekkür ederken hep bu gerçeğin altını kalınca çizdim. Bu, baba olmanın gereğiydi. Tevazu olsun diye değil, gerçek bu olduğundan hep aynı şeyi yazıp çizdim. Kutisyet atfedilmesinden hiç hoşlanmıyorum anne & babalığın. Ama şurası kesin ki, tarifsiz bir statü bu. Sorumluluğu ağır, dengeleri hassas bir o kadar da insanın ruhunu kanatlandıran bir hal babalık.
Ulvi Yaman: İki oğlumdan da bahsederken zaman zaman “ustam” diyorum. Çünkü onlara öğrettiklerim kadar, belki de daha fazla onlardan çok şey öğrendim, hala da öğreniyorum. Sevgi, saygı, sabır, insan ilişkileri, hayata farklı bakmak vb… Aris’ten neler öğrendin?
Burak Acerakis: Öyle haklısın ki! Sanırım özel gereksinimli çocuk sahibi olup da sözünü ettiğin “öğrenme” macerasını en çetin haliyle yaşamayan ebeveyn yoktur. Ben de yaşadım, yaşıyorum. Sabırlı bir insan olduğumu zannederdim, Aris’le birlikte sabrı disipline etmenin inceliklerini öğrendim her şeyden önce. Hayatı yavaşlatmanın yollarını öğrendim sonra, ki bu çok kıymetli bir şey inan. Biz yetişkinler için sıradan olan sayısız kavramın, objenin bir çocuk için “ilk” oluşunun ne denli esaslı bir yolculuk olduğunu öğrendim ve bundan büyük heyecan duydum.