Ulvi Yaman: Bir başka konu ise bazı yarışmalarda çok fazla kategori olması ve kategorilere göre ayrı jüriler yapılmadığı için jüri üyelerinin yüzlerce işe bakma zorunluluğu. Konunun bu teknik yöne hakkında ne düşünüyorsun? Sağlıklı mı? Nasıl olmalı?
Enes Taşkıran: Çok fazla kategori olması kötü bir şey değil aslında ama birbirine yakın, ayırt etmesi zor kategoriler olması kötü bir şey. Girmek istediğiniz uygunlukta bir kategori olmaması kötü bir şey. Ama abartmamak lazım hakikaten. Yani çok fazla kategori olmasının iyi niyetli sebebi, başvurmak isteyen iddialı bir proje için cuk oturacak, kendi sıkletinde işlerle boğuşacağı bir minder yaratmak. Kötü niyetli sebebi, ticari kaygılar. Örneğin; medya planlama, halkla ilişkiler ve reklam filmi kategorilerinin altına kurumsal sosyal sorumluluk alt kategorisi açmak tamamen ticari. Majör bir KSS projesi bunların üçüne de girebilir ve de girsin diye açılıyor zaten bunlar.
Jüri üyelerinin yüzlerce işe bakma zorunluluğu sağlıklı değil tabii ki. Çünkü az bir zaman veriliyor jüri üyelerine. İki hafta ve daha az sürede kendilerine atanan işlere bakmaları isteniyor ve sağ olsun bizim jüri üyelerimiz de bir kaç istisna hariç son akşama bırakır bunları. İkişer dakikalık videolardan 100 tane, 150 tane iş seyrettiniz mi 200-300 dakikadan, yani 5-6 saat başından kalkmadan puanlamaktan bahsediyoruz. Bu çalışma genelde ön eleme aşamasında oluyor. Sıkışınca da ya bol keseden ya da akrep olan keseden veriliyor notlar.
Bazı kısa listelerde, çalışmalar finale kaldıktan sonra yine 100 civarı iş bakılabiliyor. Bu da bir an önce bitse de gitsek havası oluşturuyor toplantıda, bu da sağlıklı değil. Peki nasıl olmalı? Bir kere başvuru sayısına göre jüri kalabalık tutulup, bölüştürülebilir. Özellikle ön elemede. Örnek veriyorum 300 çalışmanın başvurduğu bir kategori için 60 kişilik bir jüri oluşturup, ellişer çalışma puanlamaları sağlanabilir.
Burada iş, organizatörde bitiyor. Bir jüri 200-250 hatta daha fazla çalışmaya bakabilir. Verirsiniz kendisine 1 ay süre, kendisi de sorumlu bir insandır. Günde 5-10 işe bakarak bu rakamı eritebilir. Ama işte yarışmaların erteleme derdi var. Çünkü erteledikçe gelen başvurulardan para kazanıyorlar ama jürinin zamanından gidiyor. Jüri üyelerini de son dakikaya bırakma huyu olunca çarşı karışıyor, zaman zaman sağlıksız ortam oluşabiliyor. Sağlıklı bir değerlendirme için yeteri kadar süre, yeteri kadar jüri üyesi ve onlara atanmış yeteri miktarda projelerin paylaştırılması gerekiyor.
Ulvi Yaman: Gerek markaların gerekse ajansların ödül başvuru süreçleri oldukça sıkıntılı. Kendi düzenlediğim organizasyonlardan ve jürisi olduğum yarışmalardan çok iyi biliyorum. Başvuru bölümü hep sıkıntılı, doğru bir dosya hazırlanamıyor, doğru içerik üretilemiyor. Hatta çoğu zaman hazırlanan bir dosya birçok farklı yarışmaya değişiklik yapılmadan aynı şekilde gönderiliyor yarışmaların konsepti farklı da olsa. Senin uzmanlık alanın olduğu için bu konuyla ilgili neler söylemek istersin?
Enes Taşkıran: Bu sorun, bizi meslek sahibi yaptı. Biz en karmaşık cihazın bile kullanma kılavuzunu okumak istemeyen bir toplumuz. Bir sorunla karşılaştığımız zaman fişini çekeriz, kapağını kapatırız tekrar açarız. Dolayısıyla; şartname, yönetmelik, başvuru koşulları, her neyse, orada yazanlar doğru düzgün okunsa, ona göre hazırlanılsa ve müteakip başvurularda ona uygun şekilde modifikasyonlar yapılırsa bir sorun olmaz zaten. Bu durum, jüride de antipati yaratıyor. Jüri başka bir yarışmaya hazırlanmış başvuruyu kendi jüri olduğu yarışmada hiç dokunulmadan gördüğü zaman kendini kötü hissediyor, samimiyetsiz bir durum oluşuyor. Organizasyona özenilmediğini, değer verilmediğini hissediyor.
Ama bu iş hakikaten mesai istiyor. Yani nasıl bir ajansa müşteri bir brief veriyorsa, o doğrultuda fikirler geliştiriliyor, debrief ediliyor, revizyonlar yapılıyor ve nihai iş ortaya çıkıyorsa bir ödül programı başvurusuna da bir brief almış gibi hazırlanılmalı. Buradaki brief’iniz yarışmanın şartları, başvuru koşulları. Ortaya çıkacak ürün; vaka videonuz, başvuru formları. Hem müşteri hem ajans tarafı gerekli revizyonları yapmalı, sonuç olarak ortaya yarışmanın istediği, jürinin görmek istediği bir şey çıkmalı. Başka bir ödül programı için hazırlanmış başvuruyla bir diğer yarışmayla başvurmak mesele değil. Yeter ki kategorinin istediği, yarışmanın istediği özellikleri barındırsın. Ama yine bu da son dkya bırakıldığından varsa hazırda bir şey o paketleniyor. Yoksa derme çarpma bir şey yapılıp o paketleniyor. Az bir zaman harcanıyor gibi dursa da yine 2-3 gün sürüyor bu süreç. Buna harcanan zaman, emek ve başvuru ücretine harcanan para riske atılmış oluyor. İyi bir işi için vasat dokümanlarla başvurmaktansa başvurmamak bazen daha iyi.
Ben yaklaşık iki senedir üç gün kala gelen işleri almıyorum artık. Sadece form ya da film bile olsa. Çünkü sağlıksız oluyor. Hemen başvurmak için, müşterinin içine sinmeyen onaylar veriliyor. Revizyonlar bazen imkânsız hale geliyor. Manevra payı kalmıyor bize. Türkiye’de gedikleşmiş yarışmaların ne zaman başlayacağı ne zaman kapanacağı aşağı yukarı belli. Pandemi bu takvimi biraz daha kaydırmış olsa da artık yerine oturuyor yavaş yavaş. Örneğin Kristal Elma’nın üç aşağı beş yukarı bellidir ne zaman açılacağı. Yani buna katılma niyeti varsa bu daha açılmadan hazırlıklara başlamak gerekiyor. Ki müşteriyle ajans, gereken adımlar için vakitlice ilerleyebilsin. Vaktinde harekete geçilirse filme bir kaç dokunuş yapmak, formu yarışmanın istediği hale getirmek tabii ki daha rahat oluyor. Bir de mevcut bir formu kısaltmak, örneğin 2000 karakterlik bir formu, 400 karaktere indirmek tahmin edilenden çok daha fazla vakit alıyor. Çok daha zorluyor kim başındaysa o formun. Bu olumsuzlukları saf dışı etmenin tek yolu da zamanında harekete geçmek.