Her Şeye Rağmen: 100. Yıl Kutlu Olsun!

0
237

Gönül ister ki Cumhuriyet’in yüzüncü yılı, caddelerde, meydanlarda, medyada, sosyal medyada, düşünülebilecek her mecrada, olabilecek her yerde coşku ile kutlansın, Atatürk’ün ulusa armağan ettiği uygarlık perspektifi siyasi, sosyal yaşamda hak ettiği övgüyü alsın.

Genelde dünya, özelde bölgemiz son derece sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Kuzeyimizde birkaç ay sonra ikinci yılını dolduracak Rusya – Ukrayna, güneyimizde İsrail – Hamas savaşları ile adeta kıskaca alınmış durumdayız. Kadim birçok uygarlığa ve topluma kucak açmış koca  Anadolu, adeta bir ateş çemberinin ortasına sıkışmış nefes almaya çalışıyor.

Küresel pandemi felaketinden sıyrılma yolunda emeklerken, 6 Şubat depremi ile derinden sarsılan yaşam, maddi açıdan henüz toparlayamadı dersek yalan olmaz. Toplumun ruhunda açtığı derin manevi yaralar ise nasıl toparlar, ne zaman sosyal rehabilitasyon gerçekleşir, belli değil.

Ülkeye akan mülteciler konusu salt bir insanlık sorunu olarak değil aynı zamanda demografik bir problem olarak da karşımızda. Siyasi ve sosyal güvenliği öncelemeyen bir bakış açısı ile yüzbinlerce yabancının gündelik yaşantıya eklemlenmesinin pratik sorunları an be an gün yüzüne çıkarken, gelecekte bunların getireceği problemlerin nasıl aşılacağı konusunda ne bir görüş ne de bir çalışma var.

Adalet, sağlık, eğitim, güvenlik sorunlu. Ekonomi insanların boğazına dayanmış bıçaktan farksız. Geleceğe ümitle bakmak bir yana, yarını çıkartmanın derdindeki yığınların varlığı ile, Türkiye ikinci yüzyılın kapısını aralayacak.

Oysa, saltanatı kaldırıp, cumhuriyeti, Hilafeti kaldırıp laik yaşantıyı tesis eden; kadına, bir çok ülkeden önce, hak ettiği değeri veren, onu yücelten, sanatı, bilimi, sporu yaşamın olmazsa olmazları arasına sokan nesillerin çocukları olarak geldik bugünlere… Uzlaşı içinde çıkılan gıpta edilecek bir ülke kurma yolunda, Onuncu Yıl Marşını coşku ile söyleyen o neslin çocukları olarak, bugün, yüzüncü yılda, ne hazindir ki, aynı sevinci yaşayamıyoruz, bizden sonra gelenlere o heyecanı yaşatamıyoruz.

Bugün eğer yığınlar Hilafeti talep eden sloganlar atıp caddelerde yürüyebiliyorlarsa, birden fazla hata yapmışız demektir.

Bugün eğer bilimden kaçan, sanata önem vermeyen, nereden geldiğini bilmeyen, nereye gitmek istediğinden bihaber genç bir nüfusla baş başa, belirsiz bir geleceğe kürek çekiyorsak, birden fazla hata yapmışız demektir.

Nezaketin yerini pespayeliğe bıraktığı, vatanseverliğin milliyetçilik ile, geleneksel yaşantının radikal gericilikle sınandığı koşullara mahkum etmişsek kendimizi, birden fazla yerde hata yapmışız demektir.

Elbette ki hatalar olur, bundan daha doğal bir şey yoktur. Ancak defalarca aynı hatayı yapmak, ısrarlı bir şekilde tedavi olmayı reddeden hasta misali, geleceği tehlikeye sokar, ölümü getirmez mi? Sorun paketine sahip çıkıp, baş edilmesi gereken problemlerin kalitesini arttırmak, doğruyu bulma yolunda gösterilen kıymetli bir çaba değil midir?

Kendimle savaş halindeyim. Yüzyıl ile ilgili coşkulu bir yazı kaleme almak için oturdum klavyenin başına. Ancak, bunlar döküldü beyaz sayfanın üzerine. Üzgünüm.

Kapak Görseli: İbrahim Uzun/ Unsplash

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz