Ulvi Yaman: Son olarak gerek öğrencilerim gerekse sektörde hala abilik yaptığım ve beni takip eden bir çok genç meslektaşım var. Bir ihtimal bu röportajı okuyorlardır. Çok genel anlamda onlara önereceğiniz bazı temel kurallar, önerileriniz olur mu? Şunu asla yapmayın, bunu asla giymeyin, ya da mutlaka gardrobunuzda şunlar olsun diyeceğiniz?
Özlem Çakır: Söyleyeceğim şöyle bir şey var; özenmek, giyimde özenmek çok önemlidir. Ama özenti olmak ise çok kötü bir algı yaratır. Herkes kendini kültürünü, “background”unu, geldiği yeri, gitmek istediği yeri, vücut yapısını, aile yapısını göz önüne alarak, bütün bunlara dikkat ederek kılık kıyafetini seçmeli diye düşünüyorum. Çünkü çok özenti giyimler görüyoruz, gerçekten hoş bir algı yaratmıyor. Şöyle bir örnek vereyim; işte bu kısa paçalı, dar paçalı pantolonlar moda oldu, herkes giyiyor. Kendisini beğeniyor, yakıştırıyorsa, buyursun giysin ama benim önerim, tabii ki kimseye karışacak değilim ama benim önerim eğer futbol oynuyora, baldırı çok kalınsa, bacak boyu kısaysa bu tip pantolonu giymemesi aynı şey kadınlar için de geçerli, bütün herkes “skinny” pantolon, tayt ve füzo giymeye bayılıyor. Ama onun için uygun bir vücut gerekir, her iki tarz için de kısa paçalı dar pantolon için de “skiny” pantolon için de ya çok dar bir bedene sahip olup minyon olacaksınız ya da çok uzun boylu ve ince olacaksınız. Aksine yuvarlak hatlı bir vücuda sahipseniz o kadar çok fazla pantolon seçeneği var ki gidip onu seçmeniz lazım, bir bunu söyleyeyim. Özenti olmak gerçekten iyi bir algı yaratmıyor. Bir de genel anlamda çok genç yaşta insan hayat amacını bulursa, zor bir şey biliyorum, yetkinliklerini, uzmanlık alanını, hayat amacıyla birlikte örtüştürerek hedeflerini oluşturursa ve uzmanlığının da altını daha çok çizerse, kişisel markası adına çok daha iyi bir başlangıç yapmış olur. Bu nedenle kişisel marka konusunda da her alanda olduğu gibi, birinci öncelik kişinin kendisini tanıması yani öz farkındalık, öz bilinç çok çok önemli. Güçlü yönlerini mutlaka bulması lazım, gelişime açık yönlerini bulması lazım, bu birinci kural. Kendi ruh halininin, duygu durumlarının farkına varmalı ki, başkalarının da duygularının farkına varabilmeli. Kişisel markası açısından öz denetim çok çok önemli, duygularının denetimi, başkalarının da duygularını anlayabilmesi, ilişkilerini yönetebilmesi adına. Kısacası IQ’sunu geliştirirken EQ’sunu geliştirebilmeyi unutmaması çok önemli kişisel marka açısından, değerlerine sahip çıkması çok önemli, değerlerinin olması, değerlerinin altını çizmesi, değerlerinden hiçbir zaman sapma yapmaması lazım. Benim gençlere özellikle altını çizerek söylemek istediğim bir konu bu kişisel markası açısından. Onun dışında tabii ki iletişim becerilerini, sözel ve sözsüz iletişim becerilerini geliştirmeli, mutlaka topluluk önünde konuşma, iyi bir hikaye anlatıcısı olma konusunda kendisini geliştirmeli, beden dilini etkili kullanmak, tutum, davranış, genel görgü ve nezaket kuralları, bütün bu kurallara önem vermeli ve ömür boyu gelişime ve eğitime inanmalı, kendisiyle uğraşmalı. Eğitim, öğrenim bir ömür boyu devam ediyor onun için oldum dememek, piştim dememek ve geri bildirimlere açık olmak lazım. Samimi olmak, sahici olmak, mış gibi olmamak, tutkusunun olduğu işi yapmak ya da yaptığı işe bir zaman sonra bir şekilde severek aşık olmak başarıyı getiriyor. Tutarlılık çok önemli, güvenilir olmak için de çok önemli, ne kadar uzman olursak, ne kadar bütünlük gösterirsek, ne kadar bütünlük derken söylediklerimizle yürümek, konuştuklarımızla davranışlarımızın örtüşmesi. Tüm bunlar bütünlük, uzmanlık tutarlılık, iyi bir dinleyici olmak, an’da kalıp iyi bir dinleyici olmak bizim güvenirliliğimizi artıracaktır. Ve sevilebilir olmak için de kendimizdeki şeytan tüyünü bulup, ortaya çıkarmak gerekiyor, onun da altını çizmek gerekiyor, sevilebilirlik de iletişim için çok çok önemli bir konu. Son olarak entelektüel birikimlerine yatırım yapsınlar, hobileri olsun, eğlenmeyi unutmasınlar diye de önerilerde bulunabilirim. Tekrar çok teşekkür ediyorum.
Ulvi Yaman: Ben çok teşekkür ediyorum, sevgiyle kalın