“Biz direneceğiz sevgili dostum.” 

0
465

Ulvi Yaman: Bir diğer konu nüfus meselesi. 1974ten bu yana Türkiyeden adaya büyük bir göç oldu, hala da verilen vatandaşlıklarla bu nüfus yapısının değişimi trajik bir biçimde devam ediyor. Nüfus dengesi inanılmaz bir şekilde değişmiş durumda. Adada bir kesim var ki, hatta ikinci, üçüncü jenerasyon olarak, Türkiye ile Kıbrıs arasında sosyal, kültürel, ekonomik anlamda sıkışmış durumda. Burada yaşamlarına rağmen bence büyük bir kısmı ne Türkiyeli ne Kıbrıslı bir kimlik oluşturamamış durumdalar. Bir Kıbrıslı olarak bunun etkilerini günlük hayatta nasıl yaşıyorsun ve bir siyasetçi olarak bunun getirdiği sorunlar ve çözümleri nedir?

Asım Akansoy: Nüfus konusu da, büyük bir sorun. Siyasi bir cinayete kurban edilen değerli yazar Kutlu Adalı  1974’ten hemen sonra, üniversiteden sınıf arkadaşı dönemin Maliye Bakanı Deniz Baykal’ın desteği ile, devletin Nüfus bölümünde işe başlamıştı. Kendisine dayatılan, Türkiye’nin talep ettiği yurttaşlıkları yapmayı kabul etmediği için, görevinden istifa eden bir kişidir. Bu konu devam ediyor. Yeni bir yurttaşlık yasasına olan ihtiyaç ortadadır.

İki ayrı konu var. Birincisi Rauf Denktaş döneminde başlayan ısrarlı bir Kıbrıslı kimliğini yok etme operasyonu ile karlı karşıya kaldık. Kimliğin içinin boşaltılması, kültürel değerlerin yok sayılması bunu doğurdu. Burada siyasi bir operasyon söz konusu olageldi. Ada’da Kıbrıslı Türk kimliği, kültürü üzerine kurulu bir siyasi düzen yerine, Kıbrıs’ın kuzeyinde ayrı bir Türk devletini öne çıkaranların baskıcı  siyaseti ile karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla toplumsal kültürün, kimliğin topraklarda varlık göstermesi, milliyetçi kesimlerin değil, çözüm isteyenlerin görevi, sorumluluğu oldu. Bu bir konu.

İkinci konu ise, nüfus artışı konusu. Birincisine bağlı bir nüfus politikası izlendi. “Gelen Türk giden Türk”, gidecek olanlar gitsin siyaseti Denktaş ile başlayan, Tatar ile devam eden bir görüş. Aşırı milliyetçi, varlığını Kıbrıslı Rum toplumu üzerinden okuyacak kadar da şovenist siyasetin uzantıları. Bunlar, Türkiye’deki aşırı milliyetçi odaklardan besleniyorlar. Beslendikçe de burada bir gerilim oraya çıkıyor, ortak yaşam kültürü zedeleniyor. Mesele budur. Biz Kıbrıslı Türk halkından bahsediyoruz. Kimliği, kültürü, yurtseverlik bilinci ile ayrı bir halk. Türkiye halklarının kardeşi ama ayrı bir halk. Sorunları, çıkarları, beklentileri, karar süreçleri ile ayrı bir yapı. Bu gerçek, hem Kıbrıslı Rumlar karşısında bizim eşitlik argümanımızı yükseltiyor, hem de Türkiye’nin alt yönetimi olmadan bir toplumsal duruş içerisinde olmamızı sağlıyor. Ancak ekonomik ve sosyal yapımızın zayıflığı, göç dalgası bizi olumsuz etkiliyor.

Günlük hayatta farklı etnik kimliklerin varlığı sorun değil. Önemli olan karar vericilik meselesi. Ne yazık ki Türk nüfus politikası, Kıbrıs kökenlileri giderek azınlığa itti. Bu durum acil çözüm mücadelesinin de belki de birinci unsuru. Ancak Türkiye’den belirli dönemlerde gelenlerin tamamını aynı kategoriye koymak yanlıştır. Özellikle 2000 sonrası vatandaş yapılanların bu topraklara ve siyasi otoriteye aidiyeti konusunda ciddi sorunlar var. Bu yönde yapılmış bilimsel çalışmalar son yirmi yılda dengelerin bozulmakta olduğunu gösteriyor. Bizim gidecek yerimiz yok, sonuna kadar bu toprakların barış adasının bir parçası olması için mücadele edeceğiz.

Ulvi Yaman:  Yine yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak bir şehir efsanesi var, ben Türkiyede bulunduğum zamanlarda bir çok farklı kesimden bunu sürekli duyuyorum; Kıbrıslılar Türkiyelileri sevmezler” algısı.. 2013 yılında bu yana adada ben kendimle ilgili  böyle bir algıya şahit olmadım. Bu bir şehir efsanesi mi yoksa ben Beyaz Türk” olduğum için bana özel bir davranış şekli mi? Yoksa arkamdan farklı mı konuşuyorsunuz benim haberim yok

Asım Akansoy: Sevgili Ulvi, Türkiye devletinin ve hükümetlerinin bizim siyasetimize, yaşam tarzımıza, sosyal değerlerimize, tarihimize müdahale etmesini kabul etmiyoruz. Türkiye devletinin ve hükümetlerinin bizim adımıza karar vermesini de. Buna çok doğal olarak tepki gösteriyoruz. Sevgi konusunun çözümü; “Türkiyeli aydın, demokrat insanların, karışmayın Kıbrıslı Türklere, insanların, hayatlarına, değerlerine,  karar alma süreçlerine müdahale etmeyin, orada tanıdığımız bir devlet varsa, saygı ve sevgi duyduğumuz insanlar varsa kendi mekanizmaları ile kendi doğrularını üreteceklerdir.”  diye haykırmaları gerekir. Bu konuyu her açtığımızda, “ooo bizim başımıza neler geliyor bir bilseniz, sizin dediğiniz nedir ki” deniyor. Bu bence kusura bakılmasın ama sinik bir tavırdır. Başımıza gelmedik kalmadı, en son 2020 Ekiminde  ağır bir müdahale yedi demokrasimiz. Türkiye’nin aşırı milliyetçi unsurları için, Kıbrıs bir üs haline geldi. KKTC artık TC’nin arka bahçesi.

Eğer Türkiye’nin demokratları aydınları, bu durumdan rahatsız değilse, eğer Kıbrıslı Türk aydınların Türkiye’ye girişine engel olan bir karar var ve bunu kimse dikkate almıyorsa, iyi düşünmek ve aynayı ters yöne çevirmek gerekir.

Şimdi soruyorum, kim kime nasıl davranıyor ? Ne yapmamız isteniyor ? Eğer bize bir tokat vurulduğunda diğer yanağımızı dönmemizse sevgi yaratacak olan, bunu yapmayacağız ! Biz direneceğiz sevgili dostum. 

Biz Yaşar Kemal ile, Nazım ile büyüdük. Hayata bakışımızı, sosyal duruşumuzu oralardan aldık. Kendi adıma söylerim, Türkiye’yi seviyorum elbette. Ancak Nazım’ın, Yaşar Kemal’in Türkiye’sini.

1
2
3
4
5
6
Önceki İçerikTamer Durak ve Celal Karadoğan ile 1 Derdim Var!
Sonraki İçerikReportare | 27 Mart 2022
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project