“aranan adam medyatikliğe, ne idüğü belirsiz şöhret olmaya karşı bir projeydi”
Sinan: Çok uzun zamandır görüşemiyoruz. Gerçi ben seni uzaktan da olsa izliyorum bir biçimde… İstersen “kaldığımız yerden” girelim söze… “Aranan Adam”ı kastediyorum… Ne oldu? Aranan Adam ne yapıyor?
Müfit C. Saçıntı: Ya tamam klasik olacak belki ama çok teşekkür ediyorum bu soruyu sorduğun için… Sorulması gereken bir soruydu… İçinde olduğum, benim projem diye söylemiyorum ama enteresan bir projeydi… Aslında ben o projenin bir unsuruydum. İlk “Aranan Adam” ben oldum ama yola çıktığımızda çok inceden, bağırmadan, o dönemdeki medya düzenine karşı ince bir tavrı olan bir projeydi… Medyatikliğe, ne idüğü belirsiz şöhret olmaya, ürünsüz şöhret olmaya, salt şöhret olmaya karşı bir projeydi.
Sinan: Senin tasarındı yanılmıyorsam?
Müfit C. Saçıntı: Tasarı olarak bana aitti evet. O tarihlerde (1996) kanal sayısı azdı tabii… Hiç birimizin şöhret olmasına izin vermeyeceğiz, bunu da bir tavır olarak yapacağız demiştik… Mesela orada benim ismim asla yazılmadı. Çıktım sundum ama asla ismim yazılmadı. Asla benimle ilgili bir herhangi bir dergiye gazeteye basın bülteni gitmedi. Planımız şuydu, her 13 bölümde bir kişi şöhret olmaya başlayınca onu değiştireceğiz… Sıralama da belliydi ikinci Ömer Pınar geçecekti… Üçüncü sırada Yaşar Arak olacaktı… Yaşar biraz daha çekingen, gerilen bir arkadaşımızdı ama alıştırırız diyorduk. Böyle bir sıralama yapmıştık. Tabii şimdi anlatırken belki tam ifade edemiyorum ama, hani çok bağırmayan, yüksek sesle bunu ifade etmeyen bir tavrımız vardı. Anlayan insanlar anlasın, ilgili insanlar anlasın diyorduk… Projenin ayaklarından birisi de buydu zaten… Anlayan çok kişi oldu ama yine de unutulup gitti ne yazık ki… Pek çok şeyi denemek istedik. Jeneriğinden roll caption a içerdeki her şeyi denedik… Bugün internette bolca örneğini gördüğümüz, yeni kuşakların belki gerçekten çok yeni sandığı pek çok şeyin ilk denemesini yaptık… Aranan Adam bir denemeydi… Denedik!
Sinan: Neyi örnek almıştınız o zaman?
Müfit C. Saçıntı: Hiç bir şeyi örnek almadık… İşte biraz da onun için sormana sevindim… Uçup gitmesine, yok olmasına gönlüm razı olmadığı için… Bir deney yaptık ve o deneyin de elbette bir takım sonuçları var. Hiç bir yerde o anlamda kayda geçmedi. Hala hatırlayanlar var, hala sevenler var… Bence üzerinde konuşulmayı hak eden bir deneydi… Bir iki çalışma da yapıldı üzerine… Mesela İstanbul Üniversitesi’nde, tiyatroyla ilgili bir bölümde kurs benzeri bir şey yapıldı. Bir hocanın ödev verdiğini hatırlıyorum. Bunu izleyin ve analiz eden çalışma yapın diye… Geleceğin draması böyle bir şey mi? Post modern bir drama anlayışı olabilir mi? diye bir akademik başlık uydurarak bir araştırma çalışması…
Yani “uydurarak” diyorum, belki izletmek için inceletmek bahaneydi, bir akademik kulp bulmak gerekiyordu… Sonra Bilgi Üniversitesi’nden, şimdi Bir Gün yazarı da olan Ali Şimşek ile karşılaştık bir kaç sene önce. “80’lerin mizahını yazdım, şimdi de 90’ları yazıyorum, Aranan Adam ile ilgili bir bölüm açacağım” dedi.