Kaktüs Çiçek Açtı…

0
445

Sinan: Gönül öğretmenin çabası, senin çabanla birleşince oluyormuş demek…
İrem Afşin: Tabii… Çok önemli mesafe kat ettik o dönemde… Ama arada dağılmalar olmadı mı? Oldu. Mesela kuş geçiyor pencereden, bizimki kuşa bakıyor ve dalıyor… Komik şeyler de yaşamadık değil. Mesela ezana taktı bir dönem. Herhangi bir yerdeyiz, fark etmiyor nerede olduğumuz, ezan okunuyor değil mi? Bizimki başlıyor müezzinle birlikte ezan okumaya. Bu böyle 12 yaşına kadar devam etti. Dönemsel takıntılar. Mesela okul yolundayız, yürüyerek gidip geliyor, işte atıyorum 8 sokak mı geziyoruz, o 8 sokaktaki apartmanların kaç tanesinde falanca marka kapı zili var, kaç tanesinde falanca marka uydu anteni var pat diye söyleyiveriyor. Yürüdüğümüz sokakta park etmiş arabaların kaçı kırmızı, kaçı mavi, kaçı sarı. Böyle yüzlerce takıntı sayabilirim sana. Ama bunların bazısı haftalık takıntılar, bazısı birkaç aylık takıntılar. Bir gün yürürken “bu sokakta 28 tane mazgal var” dediğinde “artık bayılacağım” diye bağırdığımı hatırlıyorum. 

Sinan: Bunu şöyle bir bakarak mı yapıyor?
İrem Afşin:
 Evet. Sadece bakması yetiyor.
Sinan: E biyonik adam gibisin sen?
Nazım Özgün:
 Bilmem?
İrem Afşin: Evet… Bak mesela 6. sınıfta Acarkent’te Sercan öğretmen vardı. Edebiyat öğretmeni. 60-70 sayfalık yardımcı kitapları falan vardı. Bir gün kitap yazılısı oluyor Nazım. Sercan öğretmen ertesi gün aradı ve “İrem Hanım lütfen gelir misiniz Nazım’ın kağıdında çok garip bir şey var , sizinle konuşmam gerekiyor” dedi. Gittim. Kitabı koydu önüme, Nazım’ın kağıdını da koydu. “Ben 10 senelik öğretmenim, kopya çektirmem, çekilirse de anlarım. Nazım’ın kâğıdına baktım, kopya olsa kopya diyeceğim. Değil. Fakat Nazım kitabı bire bir geçirmiş kağıda. Bunu yapabilmesi için kitabı önüne koyup yazmış olması lazım. Bu da imkansız. Bunu nasıl yapmış olabilir?” dedi. Bildiğin paragraf paragraf, noktasına virgülüne kadar geçirmiş kağıda. 
Sinan: Fotografik hafıza?
İrem Afşin:
 Evet aynen! Kitabı iki kez okuması yetiyor bire bir aklında tutabilmesi için. Sercan Bey “olamaz böyle bir şey” dedi. Olabilir tabii ki… Bilgisayar gibi düşün. Nazım hangi sayfayı istiyorsa o sayfayı çağırıyor beyninde. Ama bu arada şöyle şeyler de var. Okul açıldı, ilk Türkçe sınavı. Öğretmen “yaz tatilinde ne yaptığınızı anlatın” diye konu vermiş. O yaz da Gezi olayları olduğundan tatil yapamamışız. Nazım’ın kompozisyonu tek cümlelik: “Biz bu yaz tatil yapmadık!” Bu kadar! Öğretmen, “sınav esnasında Nazım’ın kağıdına bakıp fark etseydim müdahale ederdim, geçen yaz tatilini anlat falan derdim en azından” dedi tabii… Yani Nazım için için bu kadar net her şey. Neyse o… Birebir, ne görüyorsa, ne düşünüyorsa, ne hissediyorsa o… O yüzden soyut kavramlarla ilişkisi biraz daha zayıf. E aldım sazı elime ben? Nazım biraz anlatır mısın lütfen?
Nazım Özgün: Ya bir ara futbol maçı yapıyorduk. Bana pas atın diyorum. Bana attılar topu. Ama benim şutum direkten döndü ve çok kızdılar bana ve artık bir daha da oynatmadılar. 
Sinan: Çok saçma? Herkes her şutunda gol mü atabiliyor ki?
Nazım Özgün:
 Bilmiyorum, bir daha oynamamı istemediler.
İrem Afşin: Ya mesele bu zaten… 3. Sınıfta, yazılı sınav sonucu açıklanıyor. Çocuklardan biri düşük not alırken Nazım tam not alıyor. Nazım arkadaşına “sen de çalışırsan sen de tam not alabilirsin” diyor. Fakat çocuk duruma çok içerlediği için teneffüste merdivenlerin başındayken arkadan tekmeleyip Nazım’ın merdivenlerden yuvarlanmasına neden oluyor. Nazım bayağı bir düşüyor. Bana haber verdiklerinde Şişli Etfal’den okula geri dönüyorlar. Ciddi bir şey yok fakat Nazım çok ağlıyor ve durduramadıkları için de beni arıyorlar . Okula gittim ve neden merdivenlerden düştüğü kısmını deştim haliyle. Gerçeği öğrenmek biraz zor oldu tabii ama kayıtları çıkarınca durumu gördük tabii… Sonraki günlerde Nazım ne yaptı? Çocuğa “gel seni ders çalıştırayım, belki o zaman beni merdivenlerden bir daha atmazsın” dedi. Çocuğun öfke kontrolü problemi vardı, o da bir dönem profesyonel destek almak durumunda kaldı ama sonradan iyi arkadaş oldular. Tabii o aşamaya gelene kadar, çocuğun annesinin ilk yaklaşımı şuydu: “Çocuğum merdivenlerden attıysa, Nazım kesin bir şey yapmıştır”. Nazım merdivenlerden atılacak kadar ne yapmış olabilir? “E Nazım otizmli?” dedi hanım. “Eee?” diyorsun tabi…