Sinan Dirlik: Sitenizi incelerken çok genç bir ekiple çalıştığınızı gördüm. Ekibinizin heyecanını site içeriğinizden hissedebiliyor insan. Evet heyecan önemli bir motivasyon tabii ama bu yeterli değil. Daha fazla desteğe, gerek maddi gerek know how anlamında desteğe ihtiyacınız olmalı. Bu noktada da paydaşlar meselesi gündeme geliyor. Kimlerle nasıl çalışıyorsunuz?
Firdevs Çazım: Derneğimiz açısından çok dinamik, çok hareketli bir yılı geride bıraktık geçen yıl. 11 Aralık 2020 de kurulduk ve 1. Yılımızın sonunda neler yaptık diye baktığımızda inanılmaz bir büyümeyle karşılaştık. Bunun kaynağında da işte o sözünü ettiğiniz ekibin potansiyel sivil toplum çalışanı olduğunun farkına varmaları yatıyor. Ekibimiz genelde hukuk, psikoloji, çocuk psikolojisi, çocuk gelişimcisi, mühendis, mimarlık gibi farklı disiplinlerden lisans öğrencilerinden oluşuyor. Tüm bu farklı eğitimlerden gelen ekibimizin ortak paydasını çocuk işçiliğinin önlenmesi fikri oluşturuyor. Dernek olarak da bu genç ekibin kendi potansiyelinin farkına varıp, harekete geçirebileceği bir alan sağlıyoruz. Biliyorsunuz, Türkiye’de dernek çalışması dendiğinde ebeveynler endişeli yaklaşıyorlar konuya, “aman çocuğum karışma bu dernek işlerine” gibi yaklaşımlarla geliyorlar. Fakat bu insanlar Çorapsız Çocuklar Derneği ruhuna, birlikte bir şeyleri değiştirebilme gücüne güvendiler öncelikle. Değiştirmek istiyoruz ve bunu yapabileceğimizden kuşku duymuyoruz. Bu işe ilk başladığımızda herkes bize “çok zor bir alan seçmişsiniz” dedi Sinan Bey. “Çocuk işçiliği çok büyük bir sorun. Siz ne yapabilirsiniz ki?” dediler. Bizim yanıtımız da şu: Bugüne kadar çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda çalışan bir kurum yok. Biz bu alanda yerelde, ulusal düzeyde ve uluslararası düzeyde öncülük edeceğiz. Hem de bizler bireysel olarak kendi farkındalığımızı yaratmak istiyoruz. Geçtiğimiz yılın Mayıs- Haziran aylarında 2 aylık bir fikir çalıştayı düzenledik. Bu çalıştayda Uluslararası Çalışma Örgütünden, Hayata Destek’ten, YÖRET’ten çocuk işçiliği ile mücadele konusunda uzmanları davet ettik. Burada en önemli destek ILO dan geldi. ILO hem bizi tebrik etti hem de birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk. 8 oturumdan oluşan fikir çalıştayımızda 32 çözüm masası oluşturduk. Uzmanlar bizlere eğitimler verdi ve bu eğitimlerden sonra iç yapımızda çözüm masalarını oluşturduk. Bu yıl da kurumlar arasında ortak çözüm masalarını nasıl oluşturabileceğimizi konuşuyoruz. Geçen yıldan bu yana kurumlarla mail yoluyla iletişime geçtik, amaçlarımızı anlattık ve ortak çalışma alanlarımızı tespit etmeye çalıştık. Gelen tepkiler “ilk kez çocuk işçiliği ile mücadele etmeyi amaçlayan bir kurumla karşılaşıyoruz. Çok ilgimizi çekti, hadi buluşalım, tanışalım” şeklinde oldu. Şu an 45 kurum ve kuruluş bünyemizde “destekçi” konumunda. Burada teknik destek veren kurumlar da var, Hayata Destek gibi sosyal anlamda destek veren kurumlar da var. Kurumsal destek yelpazemiz çok geniş. İhtiyaçlarımızı gruplandırıyoruz ve buna göre görüşmeler yürütüyoruz. Yani evet ekibimiz çok genç bir ekip ama neyi nasıl yapacağını çok iyi bilen bir ekip aynı zamanda. O yüzden paydaş iletişiminde çok iyi bir ağ oluşturmayı başardık. Bu 23 Nisan çalışmamızda da o iletişim ağını kullandık. Önümüzde 12 Haziran var, 12 Hazirana dönük de benzer bir çalışmamız olacak. Paydaşların bize çok olumlu baktığını söyleyebilirim. Şaşırıyorlar, spesifik olarak çocuk işçiliği konusunda çalışıyor olmamıza. Evet pek çok çocuk derneği var, çocuklara yönelik çalışmalar yürüten çok yapı var ama doğrudan çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda sadece biz varız. O yüzden de merak ediyorlar bizi.
Sinan Dirlik: 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü?
Firdevs Çazım: Evet. Bu güne dönük içeride çok hummalı bir çalışma yürütüyoruz.
Sinan Dirlik: Çocuk işçiliği ile mücadele yaklaşımı içerisinde hareket ederken ister istemez belirli bir direnişle de karşılaşıyorsunuz diye tahmin ediyorum. Örneğin çocuklarını çalıştırmak zorunda kalan aileler direniş gösteriyorlardır muhtemelen. Bir de kamunun yaklaşımını, örneğin sosyal hizmet kurumları, valilikler, kaymakamlıklar, belediyelerin yaklaşımını merak ediyorum.
Firdevs Çazım: Kamu kurumları ve personeliyle görüştüğümüzde hiç negatif bir durumla karşılaşmadık. Özellikle Gazi Antep için söylüyorum, farkındalar böyle bir sorun olduğunun. Hatta bunun için atölyeler kurulmuş. Bizim hayal ettiğimiz atölyeler var mesela, bir baktık ki bazı Belediyeler bunu yapabilmişler. Çocuk işçiliği çalışan, çocuk birimleri olan Belediyeler var mesela. Az sayıda ama var. Bunun farkında kamu ama şunu istiyor, bu alanda çalışan STK varsa gelsin konuşalım istiyor. Çünkü STK ve kamu birlikte yol aldığında çok güzel işler başarıyor. Bugüne dek hep “gelin, konuşalım, size nasıl destek olabiliriz” şeklinde bir yaklaşımla karşılaştık. Biz kamudan ya vereceğimiz eğitimler için belirli bir yer talep ediyoruz ya da aileler için iş talep ediyoruz. Genellikle de çok pozitif dönütler aldık. Gaziantep’te de Ankara’da da gördüğümüz şu: Kamu bir şeyler yapmak istiyor ama konuyla ilgili uzmanlaşma, bilgi aktarımı zayıf. STK lar olarak bizler onların bu bilgi, birikim, deneyim ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Minik minik adımlarla ama sağlam adımlarla ilerliyoruz kamuyla çalışmalarımızda.
Sinan Dirlik: Çocuk işçiliği, sokaklarda çalıştırılan çocuklar, mülteciler, derin yoksulluk… Hepsi bir arada sorunu katmerlendiriyor. Ama hep sorun sorun diyoruz ya, Türkiye bu çocuk işçiliği sorunu ile niçin baş etmek zorunda?
Firdevs Çazım: Geçmişten günümüze hep “Çocuklar geleceğimizdir” dendi. Ama aslında çocuklar geleceğimiz değil… Çocuklar günümüz! Çocukları geleceğe ötelemek yanlış. Şimdi! Çocuk şu anda da çocuk, gelecekte de çocuk olacak. Onun gelecekte birey olacağından hareketle bir şeyler düşünmek konuşmak yanlış geliyor bize. Bizler şu anda çocuk olan, çocukluğunu yaşaması gereken, çocukluktan kaynaklanan hakları olan çocuklar için mücadele ediyoruz. Sizin de başta belirttiğiniz gibi çocuğa bu kadar değer verdiğini söyleyen bir toplumun çocuk işçiliği ile mücadele etmemesi kabul edilebilir bir durum değil. Çocuk işçiliği üzerinde çalışılması, mücadele edilmesi, ayna tutulması gereken küresel bir sorun. Ulusalda 1 milyonu aşkın çocuk işçiden söz ediyoruz ki bunlar daha önce de vurguladığım gibi resmi veriler, kayıt altına alınabilenler. Gördüğünüz 5 çocuktan 1 tanesi çalışıyor, çocuk işçilik yapıyor Sinan Bey. Derneğe de geliyor insanlar, “çocukları çok seviyoruz” diye ama içinde bulunduğumuz bu ağır şartlarda çocukları seviyor olmak tek başına yeterli değil artık. Çocuklar için neler yapabilirsiniz peki? Çocukluk ne demek biliyor musunuz gerçekten? Çocuk hakları nedir biliyor musunuz? Çocuk işçiliği nedir, çocuklar neden işçilik yapıyorlar? Ve siz bütün bunlara nasıl bakıyor, nasıl yaklaşıyorsunuz? Mesela bizler çocuk işçisi bulunan restaurantlardan, cafelerden hizmet almıyoruz. Çünkü zaten bunu ortadan kaldırmak için mücadele ediyoruz. Bireysel olarak da ne yapabilirim diyenlere önerim şu, bir bakın etrafınıza… Gittiğiniz cafede, restaurantta size hizmet eden kişi 18 yaşın altında bir bireyse işte o bir çocuk işçidir.
Sinan Dirlik: Bir dakika… Şimdi özellikle tatillerim geldi gözümün önüne. İşte malum Ege’ye, güneye falan ineriz sahil kasabalarına. Bir cafede, restaurantta oturduğumda bir çocuğun, bazen bir eşin hizmet ettiğine çok sık rastlıyorum. Genellikle küçük işletmeler, aile işletmeleri. Bu aileler özellikle yaz dönemlerinde çocuklarını ister istemez aile işletmesinde çalıştırıyorlar. Bu olağanlaştırma aslında ekonomik, sosyal bir gerçeklikten de kaynaklanmıyor mu biraz? Aileler kötü oldukları için yapmıyorlar bunu? Dolayısıyla bununla mücadele ederken muhtemelen şu direnişle de karşılaşacaksınız: “E ne yapayım, eleman istihdam edemiyorum, bizim oğlan, bizim kız alt tarafı masaları temizliyor, ne var bunda?” Bunun karşısında siz hak temelli bir çıkış, bir itiraz geliştiriyorsunuz. Bir aile ferdi olmaktan kaynaklanan sorumlulukları varsa, hakları da var diyorsunuz. Nasıl olacak bu iş?
Firdevs Çazım: Sözünü ettiğiniz sosyo ekonomik gerçeklik zaten Türkiye’de çok açık bir şey. Çok ağır ekonomik kriz yaşandığı ortada. Ama bu normalleştirmenin gerekçesi olamaz, olmamalı. Çocuğun eğitim hakkı elinden alınamamalı. Şundan bahsetmiyoruz: Çocuk okuluna gitmiştir, okuldan gelmiş, derslerini, ödevlerini yapmış, dinlenmiş, 1-2 saat de ailesinin yanında, onlara yardım ediyordur. Bundan da memnundur. Burada bir çocuk istismarı, çocuk sömürüsü yoktur. Bunda hiçbir sorun yok. Bizim itiraz noktamız nerede başlıyor? Çocuğun hakları ihlal ediliyorsa, çocuğun çocukluğu alıkonuluyorsa itirazımız başlıyor. Bakın çok araştırılan, raporlaştırılan bir konu değil çocuk işçiliği. ILO’nun, Hayata Desteğin çalışmaları var ama bunlar da uzun dönemli, periyodik araştırmalar değil maalesef. Dolayısıyla bunun bir anda bitmesini beklemiyoruz elbette. Ama ne kadar azaltılabilirse, ne kadar çok çözüm masası kurulabilirse o kadar iyi.
Sinan Dirlik: Ama ben bunu nasıl ayıracağım? Bir işletmeye girdiğimde serviste karşıma çıkan çocuğun mutlu bir çocuk mu, eğitimine devam eden bir çocuk mu olduğunu araştıracak zamanım yok? Siz “18 yaşın altında bir çocuk çalışıyorsa oraya girmemeye özen gösteriyoruz” diyorsunuz. Bize bir farkındalık öneriyorsunuz ama ben bu ayrımı nasıl yapacağım?
Firdevs Çazım: Biz 2022 çalışmaları kapsamında bir bildirim mekanizması geliştiriyoruz. Burada 2 bildirim mekanizması var. Birincisi 170 ve 155 nolu hatlar. Sizin örneğinizle ilerleyelim: Bir işletmede bir çocuk işçi gördünüz. 170 ya da 155 i arayıp “Burada bir çocuk işçi var” bildiriminde bulunuyorsunuz, onların sorularını yanıtlayarak durumu belirginleştiriyorsunuz. Bu bildirim doğrultusunda yetkililer geliyor çocukla ve oradaki işletme sahibiyle konuşuyor. O noktada çocuğun kendi isteğiyle mi orada olduğu, eğitim hakkının elinden alınıp alınmadığı netleştiriliyor ve herhangi bir müdahaleye gerek duyulmuyorsa, müdahale edilmiyor. Ama sokakta karşınıza çıkıyorsa, peçete, mendil vs satıyorsa işte bu net biçimde çocuk işçiliğidir. Bu durumda da 153 ü arayabilirsiniz. Biz şu anda bir aplikasyon geliştirmeye çalışıyoruz bununla ilgili. Çünkü bu çok ama çok sık karşılaşılan bir durum. O yüzden bu hatlar, müdahale mekanizmasının temelini oluşturuyor. 170 veya 155 i aradığınızda, olayın takibini de yapabiliyorsunuz çünkü takibatın sonucu size SMS olarak da geliyor.
Sinan Dirlik: O zaman diyorsunuz ki her şeyden önce farkında olun. Girdiğiniz mekanları dikkatle inceleyin. Ortamı gözlemleyerek orada çocuk emeği sömürülüyor mu sömürülmüyor mu farkına varın. Eğer şüpheli bir durum varsa sorumluluk alın. Bunun için de 170 veya 155 numaralı hatları aramaktan çekinmeyin. Eğer sokakta çalıştırılan bir çocuk görürseniz de hiç tereddüt etmeden 153 ü arayarak çocuğu takip altına aldırabilirsiniz. Yani evet devlet, sivil toplum bir şeyler yapmaya çalışıyor ama bizlerin de üzerine düşen bir sorumluluk var. Şimdi sıra geldi bizim yapabileceklerimize… Sizler uğraşıyorsunuz ama bizler sizin kadar sorumluluk sahibi değiliz maalesef. Sizin kadar bu işi iş edinmiş de değiliz. Ama iyi niyetliyiz. Eh sizi de bulduk madem. Şimdi biz, bu yayını izleyenler, bu röportajı okuyanlar neler yapabiliriz?
Firdevs Çazım: Öncelikle bu yayın için gerçekten çok teşekkür ediyorum çünkü bizim birincil önceliğimiz farkındalık yaratmak. Web sitemiz üzerinden bize ulaşabilirler. Web sitemizde “bize ulaşın” butonunu görecekler ziyaret ettiklerinde. Orada eğer bir eğitim vermek, bir atölye düzenlemek, maddi ya da manevi destek vermek istiyorsanız ya da kurum olarak, biz size nasıl destek verebiliriz diye soruyorsanız orada bir “destek formumuz” var. O formda yer alan sorular zaten yönlendirici olacaktır. Öğretmenler özellikle, çalıştırılan öğrencileri varsa bu form aracılığıyla bize ulaşabilirler. Yani desteğin her türlüsüne ihtiyacımız var ve açığız. Tek yapmaları gereken şey web sitemizdeki “destek formunu” doldurup bizimle bağlantı kurmaları. Mail yoluyla da ulaşabilirler bize.