Bir efsaneye göre Âdem ile Havva’nın o kadar çok çocuğu oldu ki utanıp korktular ve çocukların bir kısmını ormana sakladılar. Ama tanrıyı kandıramadılar. Çiftin ne yaptığını anlayan tanrı ormana gizlenen çocukları ayıya dönüştürdü. İşte o günden beri ayının kürkünün altında bir insan vardır. Ara sıra iki ayağının üzerinde duran, pençelerini el sallar gibi sallayan, sırtını kaşırcasına ağaca sürten ayıda hep insani bir şeyler gördük. Üstüne kürk giymiş bir çeşit “vahşi insan” gibi algıladık onu. Ayı düş gücümüzü hep besledi. Mitlerde, masallarda ve ritüellerde onu başköşeye oturttuk. İkircikli bir ilişkimiz oldu ayılarla; ona saygı duyduk, ondan korktuk, bazen onu tanrılaştırdık ama aynı zamanda onu öldürdük, tutsak edip sokak sokak dolaştırarak onu “oynattık”. Dinler tarihinde ve mitolojide insanın hayal gücünü en çok etkileyen hayvanlardan biridir ayı.
Kuzey Yarımküre halklarının çoğu maymunla çok geç zamanlarda tanıştı. İlk Avrasyalı ve Kuzey Amerikalıların karşılaştıkları bütün hayvanlar içinde insana en çok benzeyen hayvan ayıydı. Bu fiziksel benzerlik bir “ayı-insan” imgesinin doğmasına neden oldu. Çerokiler ayıların biçim değiştirmiş insanlar olduğuna inanıyordu. Kiowalar ayıları ataları olarak kabul ediyordu. Ojibway yerlileri insan soyundan saydıkları ayıları kutsal kabul ediyordu. Onlara göre ayılar büyücü-hekimlerdi. Yavapilere göre insanlarla ayılar arasındaki tek fark, insanların ateş yakmayı bilmeleriydi. Tlingitler ayıların insan konuşmalarını anlayabildiğine inanıyordu. On birinci yüzyılda hâlâ soylarının ayıdan geldiğine inanan İskandinav aristokratlar vardı. Bir hikâyeye göre adamın biri ormanda soyunur ve bir ağaca tırmanır. Bu arada birisi adamın elbiselerini çalar ve ardından adamın derisi ayı postuna dönüşür. Adam bir ayı gibi görünse de insan dilini anlar. 1930’larda Anadolu’da ormanın derinliklerinde ayı-insan gördüğünü iddia eden insanlara dair haberlere çıkmıştı. Ket halkı ayıların kürkle kaplı vahşi insanlar olduğuna inanırdı. Ormanda bir ayıyla karşılaştıklarında onu kendilerine zarar vermemesi için ikna etmeye çalışırlardı Bir Ket masalında ayıya şöyle seslenilir: “Git buradan yaşlı adam, ben hiçbir şey yapmadım.” Birçok kültürün hikâyelerinde erkek ayılar kadınları baştan çıkaran varlıklar olarak gösterilir. Ayı ormanda tek başına dolaşan genç kadını kaçırır, kadın ilk başta korkar, ama sonra ayı onun gönlünü kazanır. Bu ilişkiden doğan çocuk, ayı babası kadar güçlü, insan anası kadar zeki olur.
İnsanları “anlayabilen” ayılar için çeşitli tabular vardı. Birçok kültürde doğrudan “ayı” sözcüğünün kullanılmasından sakınılırdı. Kuzey Amerika yerlileri ve Sibiryalılar ona “kuzen”, “büyükbaba”, “dört ayaklı insan”, “şef”, “kürk baba”, “yaşlı pençe adam” dedi. Türkçedeki “karaoğlan” adı da ayıyı belirten örtmece bir isimdir. Ayıyı öldüren avcılar ondan özür diledi. Sanki konuşmalarını anlayabilecekmiş gibi ölü ayının ruhunu teskin etmeye çalıştılar. Kanada’da yaşayan Cree kabilesinde avcı, ayıyı öldürdükten sonra, avının ağzına bir pipo yerleştiriyor ve boğazını dumanla dolduruyordu. Böylece ayının ruhu sakinleşiyor ve öç almıyordu. Kimi avcılar ise ayıdan özür dileyip suçu başkasına atıyordu. Şorlar ölü ayının ruhunu kandırmaya çalışır, bu cinayetle ilgilerinin olmadığını söylerdi. Kamçatkalı avcılar cinayetin suçunu Rusların üzerine atardı. Finler öldürdükleri ayıyı, kendileri tarafından öldürülmediğine, bir ağaçtan düştüğüne inandırmaya çalışırdı.
Özellikle şamanist toplumların inançlarında bir hayvan başka bir hayvana dönüşebilir. Ritüel sırasında şaman da yardımcı hayvan-ruhlar aracılığıyla çeşitli dönüşümler geçirir. Bir Altay inancına göre bir ağacın gövdesinin çevresinde ayı gibi sesler çıkarıp sürünerek üç kere dolaşan insan bir ayıya dönüşür. Peter Watson şamanizmin özünde bir avcı-toplayıcı ve metamorfoz inanç sistemi olduğunu söyler. Avcılıkla geçinen İnuitler arasında bir insan öldüğünde hangi kısıtlamalara uyuluyorsa bir ayı avlandığında da aynı kısıtlamalara uyulur. The Northman filminde Viking savaşçılar Rus köyünü yağmalamadan önce ritüel dansını icra ediyor ve geçici olarak yırtıcı hayvanlara dönüşüyordu. Germen savaşçılarının o meşhur geleneği vardır bu sahnede. Savaş sırasında vahşi hayvanlar gibi davranan bu savaşçılara Berserker denilirdi. Anlamı “ayı donuna girmiş” demektir. Germen savaşçılar geçici olarak vahşi ve güçlü bir hayvan biçimine bürünüp ona göre davranırdı. Filmde savaşçılar köyü ele geçirdikten sonra bir süre yerde soluk soluğa kalıp kendilerine gelmeye çalışıyordu. Biten savaşın ardından insan karakterine geri dönüşün yaşandığı bir süreçti bu.
Ruslara ayılara “ormanın kralı” der, bugün bile saygı duyulan bir hayvandır. Ormanın koruyucu ruhunun bazen ayı şeklinde dolaştığına inanılır. Ayının kış uykusuna yatıp uyanması kış ve bahar döngüsüyle ilişkilendirilir. Uykusundan uyanan ayı dünyaya baharı getiren bir mevsim tanrısıdır bir nevi. Çok yaygın bir Rus soyadı olan medvedev’deki medved ayı demektir. Ayılar ormandaki şifalı kökleri kazıyıp çıkarır, nerede yenilebilir ot ve meyve olduğunu bilir. Hatta balın yerini de en iyi onlar bilir. Yiyecek peşinde koşan insanlara çoğu zaman rehber olmuşlardır. Bitki avcısı ayı Kuzey Amerika yerlilerinin geleneğinde bir şifacı olarak görülür. Gücü ve sağlığı temsil eden ayı, bazı hastalıklara derman olarak kabul edilir. Ya da ayının kendisi bazen nazarlık olur. Kafatasları ev girişlerine ve ahırlara asılır. Güçlü ayının kemikleri insanları ve ahır hayvanlarını korur. Ayı pençesi konulan eve hastalık ve büyü girmeyeceğine inanılırdı. Kötü ruhları uzak tutsun diye saray girişlerine konan canavar heykelleridir onlar. Ayı yağının romatizmalara iyi geldiğine inanılırdı. Bazı hikâyelerde hastalıkları tedavi etme yöntemini insanlara ayı öğretir. Çin geleneğinde ayılar bilge olarak kabul edilir. Bazı efsanelerde hükümdara ne yapması gerektiğini rüyada belirerek öğretir. Amerikan yerlilerinin inancında ayı ruhu şamana öğretmenlik yapar. Öğretmen ayı çömez şamanın alemler arasında nasıl dolaşacağını, hayvanların düşünme biçimini öğretir. Yabanıl halklarda vahşi hayvanlar insanın doğaüstü güçlerle donatılmış benzerleri olarak görülür.
Kudretli ayıda tanrısal bir töz vardır. Fin ve Laponlarda ayı en saygıdeğer hayvandı. Ayıyı gök tanrısının oğlu sayıyorlardı. Mansi halkına göre ayının asıl evi gökyüzüydü fakat sık sık yeryüzünü ziyaret ederdi. Ayı üstüne yemin etmek en bağlayıcı yemindi. İlahi ayının bu sebeple bereket ve şansla bağı vardı. O ne de olsa gök tanrısının bir tezahürüydü. Gilyaklar ayıyı, kutsaması için ev ev dolaştırırdı. Beyaz Ruslar köye inen ayının şans getireceğine inanır. Onu cezbetmek için masaların üzerine bal, peynir ve tereyağı konulur. Doğu Slavlarda ayı tanrıdan gelen iyi bir hayvan olarak görülür. Bir Ukrayna söylencesinde ayının ilahi bir varlık olduğundan bahsedilir. İlk ayı bir tanrıdır. Tanrı olarak kabul edilen ayının etini yemek de ilahla bütünleşmeyi temsil eder. Hıristiyanlar nasıl komünyon ayininde İsa’nın etini ve kanını simgeleyen ekmek ve şarabı yiyip içerek tanrıyla bütünleşiyorsa, kutsal ayının eti de aynı işlevi görmektedir. “Ne yersen o olursun” kadim bir inançtır. Tanrısal ayının etinde kutsal bir töz olduğu kabul edilir.
Yabanıl halklarda modern bilimin sınıflandırma sistemi yoktur. Bir bitki ya da hayvan insanların akrabası veya atası olabilir. Kendini o canlıyla özdeşleştirmekten hiç çekinmez. Bu kadim mantığın belli belirsiz izleri günümüz sembolizminde hâlâ yaşamaya devam ediyor. Galatasaraylılar aslan, Beşiktaşlılar kartal, Fenerbahçeliler kanarya simgesini kullanıyor. Bebeklere oyuncak ayı alıyoruz. Minik yavrular ona sarılıp uyuyor, onunla konuşuyor. Belki de zihnimizin derinliklerinde ayı-insan imgesi yaşamaya devam ediyordur.
Kaynakça
Bernd Brunner, Ayılar – Kısa Bir Tarih, çev. Servet Yeşilyurt, Eyayınları, 2011.
Ergun Kocabıyık, Dolaylı Hayvan – İnsan Metaforları, Akademim Yayınları, 2024.
Jean-Paul Roux, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, çev. Aykut Kazancıgil & Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi, 2005.
Gönül Uzelli, Slav Mitolojisi, Yapı Kredi Yayınları, 2015.