Tamer Durak: Deniz iş kazalarını sebebi nedir? Yaşamını yitirenlerin aileleri sosyal haklardan faydalanabiliyor mu?
Deniz İşçileri Platformu: İş cinayetleri bu sektörün görünmeyen kısmı. Karadan izole bir meslek olduğu iş cinayetleri çok fazla gündem olmuyordu. Deniz işçileri Platformu ile bu iş cinayetlerini gündem etme şansımız arttı. Şirketlerin bildirmediği ölümleri artık kendi meslektaşlarımız bildiriyor. Bu iş cinayetlerinin büyük bir bölümü de ihmalden kaynaklanıyor.
Gemide kopan halatın çarpması, güverteden ambara inerken kullanılan merdivenlerden düşme, çarmıhtan düşme, denize düşerek kaybolma, elektrik çarpması, batmalar ve çatmalar, cinayetler, intiharlar… sayılamayacak çok tehlike içinde çalışıyoruz. Bu ölümlerin hepsi gemilerde güvenli alanlar yaratılmamasından kaynaklanıyor.
Aileler denizci ölümlerinde sosyal haklardan faydalanamıyor. Şirketler dava açılmaması için aileler ile pazarlığa geçebiliyor. Bu ölümler neticesinde ailelerin açtığı bir çok dava var.
Kerç Boğazı Katliamı, kaptan Uğur Kır, Bilal Bal katliamı ve daha nice davalar sürüp gidiyor. Bir tek dahi şirket yöneticisi ya da devlet çalışanı henüz cezalandırılmadı.
Tamer Durak: Denizcilerin çok sevdikleri mesleklerini sürdürebilmek için talepleri nelerdir?
Deniz İşçileri Platformu: Öncelikle Türkiye’deki denizcilik sürdürülebilir bir meslek halini almalı. Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası otoriteye sahip kurumların raporları göz önüne alınarak çalışma ortamı, iş güvenliği ve ücretlendirme sağlanmalı. Düşük ücretler denizcileri olması gerekenin üzerinde sağlıksız periyotlarda gemide kalmaya zorluyor. Bunun yanı sıra denizcilerin dertleri maddiyatla bitmiyor. Elbette emeğimizin somut karşılığı olarak maddiyat önemli bir yer tutuyor ancak diğer mesleklerden çok farklı olarak gemiler bizim sadece iş yerimiz değil aynı zamanda yaşam alanımız. Özellikle pandemi döneminde hiç karaya ayak basmadan aylarca gemilerde kaldık. Bu süreçte denizcilerin mental sağlığını korumak adına hiç önlem alınmadı. Bizler sadece fırtınalı havalardan, radyasyondan, limanların sağlıksız havasından yıpranmıyoruz, bizleri gemiye gelen eksik kumanya, gemi ortamında yeterli sosyal faaliyetin olmaması, uzun süreler boyunca birkaç saatliğine de olsa gemi dışına çıkamamakta yıpratıyor. Denizciler gemilerle kıtaları birbirine bağlayan görünmez köprüler kuruyor ancak maalesef onlarda bu süreçte görünmez oluyor. Uluslararası anlamda da bu meslek görmezden gelinen yok sayılan bir konumda duruyor. Pandemi döneminde hemen hemen bütün ülkelerin turistlere kapılarını açtığını ama iş denizcilere geldiğinde draft okumak için dahi gemiden rıhtıma inmelerine izin vermemek gibi iki yüzlü bir tutum izlediğini gördük. Bu aşağılık ve emek düşmanı tutumun sonucu olarak da yakın zamanda iki arkadaşımızı iş kazası sonucu kaybettik. Denizciyi işte bu görmezden gelme durumu da yıpratıyor.
Mesleğimizi sürdürebilmek için taleplerimiz aslında çok basit ve insani şeylerden oluşmaktadır. Adil ücretlendirme, sigorta güvencesi, sosyal haklar, gemi yaşamının kalitesine özen gösterilmesi, uluslararası düzlemde denizcilerin görmezden gelinmesinin önüne geçilmesi gibi gayet uygulanabilir meselelerdir.