Kent, yürümek, yazı, müzik ve Can Öktemer…

0
572

Ulvi Yaman: Şehirler organik bir yapıya sahip, dönemin ruhuna, trendlerine göre şekil değiştiriyorlar, farklı kılıklara bürünüyorlar, örneğin İstiklal Caddesi dönem dönem çehresini değiştiriyor, bir dönem klüpler, barlar, tiyatrolar, sinema, konser temelli iken günümüzde Arap turistler ve yerleşiklere yönelik bir alana dönüşüyor. Ya da 3.dalga kahve akımıyla birlikte Kadıköy/Moda Cafe kültürünü yeniden keşfediyor, artizan lezzet arayışları veya arzı yeme/içme/vakit geçirme kültürünü ve yaşam tarzını değiştiriyor. Neler söylemek istersin bu konuda? Yakın geçmişle bugünü karşılaştırırsan?

David Harvey gibi yazarlar geç kapitalist dönemde, kentlerin tamamen tüketim odaklı bir hale geldiğinden sıklıkla bahsederler. Günümüzde özellikle 1980’li yıllarda ivme kazanan yeni ekonomik politikayla beraber küresel şirketlerin giderek şehirlerde hakimiyet kurduğunu, mekanların, sokakların soylulaştırıp, kentin asıl sahiplerinin başka bir yere gönderildiklerini şahit oluyoruz. Özellikle büyük sermaye gruplarının küçük sermayeyi yutarcasına büyümesi bu durumun en büyük göstergesi. 2000’li yıllarda dünyanın farklı yerlerinden yükselen kent isyanlarının da ana kaynağı bu bir yerde.  

 Kolektif hafıza mekanlarının yıkılıp yerlerine kimliksiz tuhaf mekanların inşa edilmesi. Türkiye örneği bana kalırsa biraz daha çarpıcı. Bir tarafta şehrin yıkılıp, dökülüp, soylulaştırılması, diğer yandan iktidarın belirli bir yaşam tarzına dair alerjisi var. 2000’li yıllarda iştahla dünyanın her yerini sarmayan yeni ekonomik politika ve kentin içinde giderek gölgesini büyüten sermaye kendisi gibi olmayan herkesi kamusal alanlardan, mekanlardan uzak tutuyor.  Kamusal alan çoğulculuğun, hayatın gündelik akışının, neşesinin aktığı bir yer neticede. Sokakta insan hayatın içinde, evindeymiş gibi hisseder. Şimdilerde manzaralar kapalı, mekanlar birbirinin aynısı. İleride buna itirazın yükseleceğini düşünüyorum. Birbirine benzeyen küresel sermayeli kahve zinciri popülasyonunu da benzer şekilde okuyabiliriz. İçki fiyatlarının sürekli artması, bar ruhsatının almanın giderek zorlaşması sebebiyle başta meyhane olmak üzere yüzyıllardır yaptığımız eğlence ve boş zaman aktivitesi kültürü tehlike altında. Böyle olunca yerlerine birbirinin aynısı mekanlar hızla açılmaya devam ediyor.

İstikal Caddesi ise tuhaf peyzaj mimarisiyle, kaldırım taşlarıyla, berbat ağaçlandırılmasıyla ve üst üste yaşanan terör saldırılarıyla anılarda yaşar hale geldi. İstikal’de veya daha genellemeyle İstanbul’da vakit geçirmedim ama sosyal medyadan belirli aralıkla paylaşılan karlı, tramvaylı İstanbul karelerine yönelik nostaljinin bu denli yükselmesi gayet anlaşılır. Kadıköy gibi mahalle havasını koruyan bir yerine kahvecilerle, lokmacılarla çevrelenmesi de aynı hissiyatla okunabilir. Ankara’da Tunalı ve Kızılay kahveci, dönerci enflasyonuyla karşı karşıya. Semtler, mekanlar giderek kimliksiz hale geliyor. Her yer birbirine benziyor. Kentler, semtleri var eden onun esas kimliğidir. Dublin’de Joyce’un gittiği bar hala yaşıyor. Türkiye’de bir mekânın ömrü en fazla 10 yıl mesela. Bu kadar unutulan bir yerde gelecek olmuyor. Hepimiz kendi geçmişimizde yaşıyoruz. Bu çok rahatsız edici.

Tunalı

Ulvi Yaman: Yürümek temelli bir gözlemleme ve yazıya dökme anlayışın var. Özellikle Avrupa şehirleri yürümek için ideal ve bir “meydan” kültürü var, sokaklar bir çok meydana çıkıyor ve meydanlar bir şehrin agoraları. Türkiye’de şehirlerde çok fazla “meydan” düzenlemesi yok. Yürümek ve şehirleşme alanında gözlemlerin neler?

Can Öktemer: Yurtdışını hiç yerinde deneyimlemedim ama filmler ve kitaplardan görebildiğim kadarıyla geniş kaldırımlar, bulvarları kent planının olmazsa olması. İdeal bir kamusal alan hem politik direnişin merkezleri olabiliyor hem de herkesin kendisi gibi olabildiği nadir alanlardan. Üstelik rahat bir yürüyüş alanı için böylesine kent planlarına ihtiyacımız var. Kaldırım taşlarımız kırık, çok katlı binalar, alışveriş merkezleri ve araba fazlalığıyla şehirlerimiz fazlasıyla kaotik. Şehirlerimizi yaşanır hale getirmeyi planlıyorsak bence araba sayısını azaltarak yola başlamalı, yürüyüş ve bisiklet gibi şeyleri daha cazip kılmalıyız. Ama bunun haricinde esas olarak kimsenin yabancı gibi hissetmediği, dışlanmadığı bir kamusal alanı da inşa etmeliyiz.

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Önceki İçerikBahçeli’nin Danışmanı Ali Sunal’ı Hedef Aldı
Sonraki İçerikMuhalif Gençlerin “Yeni Dönem” Beklentisi: Festival Yasakları Sona Erecek!
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project